• "o zaman ki rabbinizden imdat istiyordunuz. şüphe yok ki size ardı ardına meleklerden bin ile imdat ediciyim diye sizin için duanıza icabet buyurdu." 9. ayet
    kuranın 8. suresi.
  • "şüphe yok ki o goguslerin içinde olanı hakkıyla bilicidir."
    okuyunca ruha iyi geldiğine inandığım bir sure.
  • enfal 1 / sana savaş-ganimetlerini sorarlar. de ki: "ganimetler allah'ın ve resûlündür. buna göre, eğer mü'min iseniz allah'tan korkup-sakının, aranızı düzeltin ve allah'a ve resûlü'ne itaat edin."

    enfal 41. ayet: bilin ki, 'ganimet olarak ele geçirdiğiniz' şeylerin beşte biri, muhakkak allah'ın, resûlün, yakınların, yetimlerin, yoksulların ve yolcunundur. eğer allah'a, hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, iki ordunun karşı karşıya geldiği günde (bedir'de) kulumuza indirdiğimize iman ediyorsanız (ganimeti böyle bölüşün). allah, her şeye güç yetirendir.

    serbest çağrışım: “bizim ayetlerimizi ancak kafir olanlar inkar eder.” (ankebut/47)
  • ganimetler allah ve resulün mü yoksa ganimetin 5'te 1'i mi allah ve resulün?

    acil güncelleme lazım. ne yapacak milyarlarca insan bu kafa karışıklığıyla.

    *
  • ganimetlerden, savaştan ve birçok farklı şeyden daha bahseden sure. ganimet ve savaş konuları ile ilgili yazmayacağım, zira zaten inanmayanlar kendi nefsleri üzerinden çıkarım yaptıkları için diyeceğim şeye çok kulak vereceklerini zannetmiyorum.

    ama bu sure insanın psikolojisi ve inkarı ile ilgili öyle güzel tahlillerde bulunuyor ki insanın hiç değişmediğini, o gün nasıl inkar ediyorsa hala daha aynı şekilde inkar ettiğini anlatan birçok güzel ayetler var.

    ilkin, inkarın sebebi olarak yine ayette bazılarının allah'ın ilmini işitmediği söyleniyor.

    ''allah onlarda (inkârcılarda) bir hayır görseydi elbette kendilerine işittirirdi, eğer işittirseydi yine reddederek yüz çevirirlerdi.''

    kur'an'ın her zaman deneyim ve tefekküre dayandığını söylüyorum. burada işitmekten kasıt ne acaba diye düşünüyor insan ilk olarak. neyi işiteceğiz örneğin? veya nasıl işiteceğiz? allah bize mi seslenecek, neyi duyacağız? birçok farklı açıdan tefekkür edilebilir bu ayet. ama benim kalbime düşen kur'an'ı işitmektir. kur'an'dan kastım ise hakikattir. hakikati işitmektir yani. bu işitme nasıl oluyor peki? kalben oluyor. kalbinden duyuyorsun allah'ın ilmini. daha önce anlamadığın, anlamlandıramadığın her şey sana işittiriliyor, çünkü sen kur'an'ın ilmi ile ahlaklanmaya başladın. kur'an'ın ilmi ile ahlaklanmaya başlayan kişiler, yani hakikati inkarcı olmayanlar, yani hayır sahibi olanlar allah'ın ilmini, ayetlerini sadece kur'an'da değil, baktıkları her yerde görüyor. peki allah işittirse dahi yüz çevirirlerdi diyor. allah aslında bize zaten kendi ilmini her saniye işittiriyor. çok daha açık bir şekilde dahi gösterilseydi bu hakikat kişiye, yine reddedecekti. çünkü hakikatten uzak. nefsi diyecekti ki ''bunu sen uydurdun.'' ve nefsinin söylediğine uyacaktı, kalbinin değil. halbuki kalpte saklıdır. bu konu ile ilgili daha uzun da yazabilirim, ama diğer birkaç ayetten daha bahsetmek istiyorum.

    ''kendilerine âyetlerimiz okunduğunda, “duyduk duyduk! istesek elbette bunun benzerini biz de söyleriz, bu eskilerin masallarından başka bir şey değil” dediler.''

    ne kadar da günümüz insanlarını gösteren bir ayet değil mi? hala aynı olması gerçekten insanın fıtratı ile ilgili çok güzel bir örnek. bu ayette de inkar edenler duyduklarını söylüyor örneğin. az önceki ayette işitip, yüz çevirenler gibi. hatta öyle bir reddediyorlar ki ''duyduk duyduk!'' diyorlar. burada insanın nefsinin nasıl ortaya çıktığını çok güzel gösteriyor kur'an. o yüzden duyduk diyor, işittik demiyor. iki kelimeyi burada ayırıyor. çünkü onlar duydular, ama işitmediler. hatta nefsleri o kadar kabarmış ki, resulün diline dökülen ayetleri kendilerinin de söyleyebileceklerini iddia ediyorlar. halbuki neden söyleyemeyecekleri ile ilgili hiçbir fikirleri yok. bunun benzerini söyleyebilmen için hakikat ile bir olmuş, nefsinden hiçbir şey yapmıyor olman lazım... peygamber olman lazım yani. halbuki sen daha nefsini dahi bilmiyorsun, bilmediğin nefsinle eskilerin masalları dediğin şeyin bir benzerini ortaya çıkarabileceğini söylüyorsun. kur'an'ın en önemli amaçlarından biri de kişiye nefsini öğretmektir, çünkü nefsini bilmeyenin rabbine ulaşması çok zordur.

    sonra ne diyor bakalım,
    hatırla, bir de şöyle diyorlardı: “allahım! eğer bu kitap senin katından gelmiş bir hakikat ise gökten üzerimize taş yağdır veya bize acı veren bir azap gönder!”

    yine aynı değil mi? bu kadar olur. allah kendini gösterse ya, allah madem çok güçlü niye kitap indiriyor, çıksın konuşsun herkes ile... çok duymuşuzdur bu ve benzer cümleleri.

    ''o sırada münafıklar ve kalpleri çürük olanlar, “bunları dinleri aldattı” diyorlardı.''

    yine aynı...

    bunlar gibi kur'an'da birçok ayet var ve insanın profilini o kadar saf ve duru bir şekilde ortaya çıkarıyorlar ki insan dönüp kendine bir bakma ihtiyacı hissediyor, bu kitap beni nasıl bu kadar iyi tanıyor diye.
  • 24. ayette " allah kişi ile kalbi arasına girer." mealinde bir ifade mevcut. allah'ın kişiye kişinin kendisinden daha yakın olmasına ilişkin şiirsel manidar bir ifade. bu benim anladığımdı.
    muhammed esed tefsirinde şu şekilde yorumlanmış:

    "yani insanın iç arzu ve eğilimleri ile bu arzu ve eğilimler doğrultusunda girişebileceği eylemler arasına. burada allah'ın insanı onun iç arzu ve eğilimlerinin yapmaya sevk ettiği şeylerden alıkoyabildiği ya da caydırabileceği ifade ediliyor.."
  • enfal.; 8/30

    diyanet vakfı:

    " ...,kâfirler seni tutup bağlamaları veya öldürmeleri yahut seni (yurdundan) çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. onlar (sana) tuzak kurarlarken allah da (onlara) tuzak kuruyordu.

    çünkü allah tuzak kuranların en iyisidir!"
  • ilk (birinci) ve 41.ayeti birbirini tutmayan suredir.
  • "allah katında kımıldayıp debelenen canlıların en kötüsü, inkara saplanıp da bir türlü iman etmeyenlerdir."

    enfâl suresi 55. ayet
hesabın var mı? giriş yap