• 7 seneyi aşkın süredir troubadour adlı orta çağ müziklerinin çalınıp hikayelerinin anlatıldığı radyo programını sunan radyo programcısı olmakla beraber, bu konulara son derece vakıf, ender rastlanılacak türde ve birikimdeki bilgiye sahip akıl ustam. ondan öğreneceğiniz tek bir ufak bilgi, tüm hayatınız boyunca kulağınıza küpedir.
  • saint joseph mezunu bir adamdir ve atom muhendisidir bu. bir donem buyuk abim de olur ayni zamanda kardesim de diyebilirim. dunyalar iyisi cinsinden bir insandir boyle kocaman yurekli yufka yurekli iyi mi iyi.

    jardin botanique'i arsinlardik beraber sabahlari erhanla hic evde ders calismadigimiz icin son dakika panigiyle kosustururduk oradan oraya..
  • bu dost insanı http://www.derki.com/biyografi/yazarindex.html'de
    okuyun.. 87.5'de; perşembe "vanilya ve çikolata" da, pazar "ve jazz" da dinleyin...
  • mitoloji uzmanı olmakla birlikte radyo programcılığı üzerine de başarılarını konuşturan kayıp kara murat.
  • ntv radyo da troubadour programini, yasam radyo da "vanilya ve çikolata", "ve jazz" programlarini hazirlayip sunan kisi. ayni zamanda derki.com yazari. atlantis, tarot, mitoloji, ezoterizm hakkinda uzman adini hakedecek kadar bilgili ve mümtaz kisilik. tüm bunlarin ötesinde insan hayatina nese ve mutluluk katan bir dost...
  • her çarşamba saat 22:00-23:00 arası 87.5 yasam radyo da klasik müzik programı da yapmaktadır.
  • kendi ağzından hayat hikayesi aşağıdadır; copy paste yöntemi ile bir başka siteden alınmıştır, bu aralar sık sık tv programlarına konuk olmaktadır; konuşmalarından anladığım kadarı ile yakın zaman önce duyduğu rahatsızlık nedeniyle masonluktan ayrılmıştır. herhalde içeride daha ezoterik bir topluluk beklerken, masonluğu kişisel menfaati doğrultusunda kullanmaya çalışan bir yığın kimse ile karşılaştı, aradığını bulamadı ve istifa etti. tabi kendisi yazsa da biz de okusak gerçek nedenini. her ne hal olursa olsun, kendisinin diğer müstafilerden farkı ayrıldığı kurumu kötülememesi; sanki ne halleri varsa görsünler tadında bir yaklaşım sezdim ben.

    tüm bunların ötesinde bilip de susanlardan olduğu anlaşılıyor; imkan olsa da tanışsak kendisiyle.

    "istanbul doğumludur. saint joseph fransız lisesi’ni bitirdikten sonra hacettepe üniversitesi’nde nükleer enerji mühendisliği okumuş, konuyu öğrendikten sonra para kazanmak gerekliliğinden marmara üniversitesi’nde işletme master’ı yapmıştır. bu yüzden de hayatını dış ticaretten kazanmaya çalışmaktadır.

    yıllarca trt radyo-3'te aykut sporel, sezen cumhur önal, engin arman, faruk yener gibi ustaları hayranlıkla dinledikten sonra, radyoculuk ile yapı radyo’da tanışmış olup orada dört yıla yakın bir süre “vanilya ve çikolata” , “...ve jazz” gibi jazz programları ile “troubadour” ve “barocco” gibi klasik müzik programları ve “kleopatra’nın burnu” gibi mitoloji programları hazırlamıştır. yapı radyo’nın yayın hayatına veda etmesi ile troubadour programını açık radyo’ya, vanilya ve çikolata’yı da radyo 92nokta3’e taşımıştır. daha sonra radyo kozmos’ta troubadour’u ve vanilya ve çikolata’yı devam ettirmiş, alem fm’de de “deniz ve mehtap” isimli bir program yapmıştır. en son ntv radyo’da troubadour’a devam etmektedir.

    müziğe ve mitolojiye olan tutkusu, www.gizemci.com, www.anadolumitolojisi.sayfasi.com, www.mezopotamyamitolojisi.sayfasi.com gibi garip sayfalar hazırlaması, estikçe lâtince dersleri vermesi, orada burada mitoloji ve orta çağ efsaneleri konuşmaları yapması toplumca garip karşılanan yönleridir."
  • an itibariyle habertürk'te öteki gündem'de dan brown'un inferno'su etrafında dinler tarihi üzerine konuşan adam.
  • "paganizm : kadim bilgeliğe giriş" kitabinin yazari.

    http://www.pandora.com.tr/…m-bilgelige-giris/280774

    http://i.imgur.com/bw9arcs.png

    ek : okan bayülgen'in beyin bedava programina cikmistir.

    http://www.youtube.com/watch?v=btxjyqrgbzg

    https://www.youtube.com/watch?v=cy4cloj5qjg

    program sonrasinda facebook hesabinda sunlari yazdi :

    "okan bayülgen'in beyin bedava programına çıkmak ilginç bir deneyim oldu. öncelikle okan bayülgen'le tanıştığıma sevindim, o da bir deneyim oldu. en önemlisi kişileri özel hayatları ve meslek hayatları ile ayırmak gerek. ve böyle bir programın varlığından bir çok nedenden ötürü mutlu oldum.
    konu çok hoş bir komplo teorisi olabilecekken, konuklardan kaynaklandığını sandığım sebeple çok farklı yerlere gitti.
    yıllardır bulunduğum her ortamda adına "modernlik" dediğimiz sanal dünyanın dünyamızı ve doğa'yı nasıl tükettiğini ve insanları nasıl mutsuz ettiğini anlattım. insanlara "konfor" verdiğini iddia eden bu düzenin nasıl aslında köleleştirdiğini ve insanı doğasından uzaklaştırdığını anlattım, yazdım.
    kendimi bulduğum ortamda akademik unvanları olan kişilerin bu sanal düzeni nasıl putlaştırdıklarını hayretle ve büyük üzüntü ile gördüm. sosyolog unvanı olan kişi ilerleme mitosunu durkheim'a kadar olabilecek bir sosyoloji ile yüceltirken, nükleer enerji enstitüsü başkanı "akademisyen" ise insanın özel yaşamını yok eden bir "adanmışlık" ya da mutlulukla elektrik tüketimi arasındaki doğrusal ilişki hakkında söylev verdi. daha önceden tanıdığım nasuh'un da bunlara zaman zaman katılması çok daha üzüntü verici idi.

    akademisyen olmak bana göre çok daha özgür fikirli olmayı, eleştirel düşünmeyi ve düzeni sorgulamayı gerektiren bir konum. akademisyen her zaman bir adım ileride olmalı.

    bu program aralarda kendimi ifade etme olanağı verdi vermesine de , geldiğimiz noktayı bir gerilim filmi izlercesine görmek çok da korkuttu.
    ülkenin içinde bulunduğu koşullarda insanın kendini bir birey olarak ortaya koyması belki de tek çözüm olabilecekken, akademisyen ağzı ile bunun aksinin söylenmesi gerçekten korku verici. belki de "kırk satır-kırk katır" dilemnasının kaynağını burada aramak gerek.
    özellikle fark ettiğim, herhalde akademik ortamdan uzak olmanın getirdiği bir şey, aynı dili konuşmamak oldu. örneğin beril hn'ın anladığı (!) e=mc² ya da rölativitenin benim bildiğimden çok farklı olduğunu ya da cern'de yapılan ve bültenleri ile takip ettiğim çalışmaların aslında 100 yıl önce kanıtlanmış şeyleri kanıtladığını falan gördüm.

    iki seçenek var.. ya dünya bütün var olan kurumların eli ile sanal bir yaşam uğruna yok ediliyor ya da ben çok "romantik" ve "nostaljik" bir tavırla, hayatın gerçeklerinden tamamen uzak bir şekilde mum ışığında eski sezen cumhur önal programlarını dinleyerek - ki yaparım- bu modernliği anlayamıyorum ve dünya yok oluyor, insanlık insanlığından çıkıyor falan diye hezeyanlara giriyorum...her durum da çok üzüntü verici..."

    kendisine katilmamak elde degil. bir not : programa cagrilan konuklarin sayisi, disiplinsel alakasizliklari, kimilerinin akademik unvanlarinin karsiligi olamayacak derecede siradan dunya gorusleri tasimalari ve sunucunun konuklardan daha cok konusmasi programin tadini kacirmistir.

    son katildigi program bu acilardan daha iyi gecmistir, az sayida konuk, konusma adabi, konularin mantikli ele alinisi... bir tek sunucunun dikkat cekici bir bilgi dillendirildiginde verdigi komik tepkiler:

    -dunyadaki toplam uretilmis deger 80 trilyon dolar, tedavulde olan para ise 800 trilyon dolar.
    - ne?!??!

    -------------------------

    aradan gecen zaman zarfinda kendisini takip etmeye devam ettikce vardigim nokta yaklasik olarak:

    (bkz: #48004563)

    edit: trilyon uyarisi icin ne zaman yazar yapacaksiniz la'ya tesekkurler.
  • mimledim kendisini, hemen kitaplarini siparis edip programlarini takibe aliyorum
hesabın var mı? giriş yap