• (bkz: pilav)
    (bkz: cacık)
  • miles davis'in çok güzel yaptığı söylenen yemek. kendi tarifinden serbest çeviri ve miles davis'in başka maceraları için koltukname'ye bakınız.
  • kokusu çok kötü olan yemek. okuldan arkadaşım beni evlerine çağırmıştı, beraber ders çalışacak daha sonra da film falan izleyecektik. ''annem evde yemek yapmıştır'' dedi ve bir şeyler atıştırmama izin vermemişti. ben de sevinmiştim, güzel yemekler vardır diye. tamam bu da bi yiyecek, ama sevmiyorum işte. eti sevmeyen biri için çok üzücü bir yemek bu. kokusu da maalesef iyi değil...

    eve girdiğimde bu kötü koku beni karşılamıştı. ayakkabımın bağcıklarını çözemedim adeta. neyse ağzımdan nefes alarak, salona geçtim. evin her yeri etli kuru fasulye kokuyordu. zamanla alışıyor insan bu kokuya ama midesi de bulanıyor. çay falan içmiştik, arkadaşımın babası da gelince yemeğe oturduk. nezaketen benim o yemeği yemem gerekiyordu. hatta ''aa çok severim ben, annem de sık yapar'' beyaz yalanını söylemiştim. pirinç pilavı da yapmıştı annesi yanına. ben sırf ayıp olmasın diye yedim. yerken böyle kusacak gibi oldum. ama öksürük taklidi yaparak, çaktırmadım. pilav yardımıyla etleri yedim. pilavı bol attım ki ağzıma, et tadını bastırsın diye. resmen ağlayacaktım ama. çünkü midem bulanıyor ve bunu belli etmeden yemeye çalışıyordum. neyse güç bela yemiştim. ama çok kötü olmuştu, ders çalışırken de zorlanmıştım....

    bu yemek bana şunu da gösterdi; misafirlikte açım diyemiyorum bir de orada yapılan yemeği sevmiyorum diyemiyorum, ne olsa zorla yemeye çalışıyorum:(
hesabın var mı? giriş yap