• alev alatlı'nın rusya'yı anlattıgı "gogol'un izinde" 4'lemesinin nihayet çıkan 3. kitabı.

    tanıtımına bakıyoruz:

    “rusya’nın ‘viva la muerte’si”
    mihail aleksandroviç şolokhov, sosyalist gerçekçiliğin en güçlü eserlerinden "ve durgun akardı don" isimli nehir romanın yazarıdır, f 905-1984 yılları arasında yaşayan şolokhov, insanlığın ortak vicdanının sesi olmuş, dünya edebiyat tarihinde pek ender rastlanan bir mutabakatla, lenin, stalin ve nobel edebiyat ödülleriyle onurlandırılmıştır.
    alev alatlı''nm, kuzey komşularımızın edebiyat çevrelerinde "rusya''nın ''viva la muerte''si" olarak ünlenen gogol''un izinde dörtlüsünün ilk iki kitabı, aydınlanma değil, merhamet ve dünya nöbeti, rus diline moskova devlet universitesi''ne bağlı asya ve afrika ülkeleri enstitüsü türkoloji bölümü öğretim üyesi doçent irina driga ve asistanları tarafından kazandırılmış, yazarımızın "halklara eşit mesafede durmak, yabancı bir kültürün serüvenine olağanüstü bir içgörüyle nüfuz edebilmek"te gösterdiği başarı değerlendirilerek, 2006 yılında, büyük rus yazarının 100. doğum yılı münasabetiyle verilen mihail aleksandroviç şolokhov 100. yıl edebiyat ûdülü''ne layık görülmüştür.
  • kitapta türkçe çevirisine yer verilen soljenitsinin harvard konuşmasının ingilizce metnine şuradan ulaşmak mümkündür:

    http://www.columbia.edu/…zhenitsyn/harvard1978.html

    yine kitapta bahsedilen ancak metnine yer verilmeyen soljenitsinin nobel konuşmasının ingilzce çevirisi de şurada okunabilir:

    http://nobelprize.org/…70/solzhenitsyn-lecture.html
  • gogol'ün izinde dizisinin tamamına yayılan izleri bu kitap da taşımaktadır. alatlı rusyayı anlattıkça, bir yandan söylemek istediklerinin aslında türkiye'ye dair olduğu izlenimi veriyor sürekli. hikayenin mekanlarının ve başrol oyuncularının değiştirilmesi halinde roman bir anda türkiyenin dejenerasyonun romanı haline gelebilirmiş gibi; kim bilir bir arjantinli de aynı şeyi kendi ülkesi için düşünebilir belki alatlıyı okusa.

    küresel kapitalizmin, kapitalist sistemin tam olarak oturduğu ülkelerde bir zaruret olarak ortaya çıkmış çok sıkı kanuni düzenlemelerin yokluğunda, eski vahşi günlerine dönmekte ne kadar da tereddütsüz olabildiğini; bunun ülke içinde müttefikler bulmasının ise ne derece kolay olduğunu çok net bir şekilde görmek mümkün rusya üzerine anlatılanlarda. daha acısı rusyanın pusulasız kalmış gibi davranması. oysa alatlı'nın kitabında değindiği soljenitsin'in nobel konuşmasının sorduğu ilk soru genelde sanatın, özelinde edebiyatın işlevinin ne olabileceğidir. verilen cevaplardan belki en önemlisi, giderek birleşen dünyanın ortak hafızası olmasıdır. bir toplum için yenilik, yeni bir ümit, denenmemiş bir reçete zannedilenin başka bir yer, zaman ve toplumda denenip acı sonuçlarının görülmüş olmasını ortak hafımızın kayıtlarına almak ve bu acının tekrarlanmasına engel olmak ancak sanatla mümkündür der soljenitsin. bu noktada toplumlara düşen de bu ortak hafızanın uyarılarına dikkat etmektir. oysa rusya bunu yapmamıştır. kısa zamanda amerikanın vahşi kapitalizm günlerinin bile ötesine geçmesine neden olacak bir maceraya, sonuçlarını bile bile, gözü kapalı dalmıştır. 30 yıldır elde olan pusulayı yere atıp, el yordamıyla yön bulmaya çalışan bir millet ya da onu buna mecbur eden elitler trajiktir.

    kitabın yalnız rusyanın değil, türkiyenin de içine düştüğü durumu en iyi anlatan kısmı bana soracak olursanız şu paragraftır (bir ülkenin aynı zamanda kurtuluş ümidi de olabilecek bir kitlenin, felaketin hem müsebbibi hem aracı oluşu ancak bu kadar güzel özetlenebilirdi sanırım - paragrafı rusya yerine türkiye, moskova yerine istanbul koyarak ikinci bir kez okumanızı rica ederim):

    "toprak köleliğinden ancak bir-iki nesil önce kurtulmuş bir kuşak, işçi çocukları, köylü çocukları, milyonlarcası... rusya'nın yeni beyinleri... ne gibi bir ütopyaları olabilir ki? para yapmayı öğrenir öğrenmez moskova'ya taşınacaklar. amerikanka hikayesi" (s:407)

    ne alatlı'nın, ne başka bir yazarın henüz bizim yeni beyinlerin hikayesine el atmış olmaması büyük bir eksiklik; alatlı dilerim rusyanın ve rusların hikayesi bitince bizimkileri kaldığı yerden anlatmaya zaman ayırabilir.
  • biz henüz uğur mumcu cinayetine ya da adnan kahveci suikastine bile kafa yormamışken rusyadan paul tatum diye bir adama düzenlenen suikastten bahsederek başlıyor kitap. kim alır km okur kim anlamlandırı uluslarrarası sermayenin rusya operasyonunu ve rusyanın uluslararsı sermayeye karşı operasyonunu ve kim ilişkilendirir türkiye ile rusya arasındaki benzerlikleri. kaç adet sattı bu kitap kim aldı kim okudu. kim okur ki?
hesabın var mı? giriş yap