118 entry daha
  • namaz dinin direğidir. ezan da namaza davet, çağrıdır. bu bakımdan ezana hürmet ve saygı bir niyet belirtisidir. dinin direği olan namazın çağrısına, hazırlığına (bkz: abdest), kendisine çok özen gösteririm demek sanırım.
    kimisi gerçekten bu özeni gösterdiğinden, kimisi göstermeye çalışırken, kimisi gösterdiğini göstermeye çalışırken bazı aşırı davranışlarda bulunabiliyor, evet. bana öyle geliyor ki daha çok namazı kılmayanlar aşırı ilgi gösteriyor ezana. inanan ama kolay olanları alıp, zor olanları bırakmayı (ertelemeyi diyelim) tercih edenler, namazı düzenli kılanlardan daha ilgili ezanla.
    işte müziğin sesini kısar, oturuşunu toparlar, etrafındakileri de benzer davranışlar için taciz (uyarır diyelim) eder falan. namazı kılmıyoruz ama ezana hürmetimiz sonsuz, gidiş yolundan puan alma umudu... ayıplanmayı gerektiren bir davranış değil bence.
    inanmayan da çok ilgili ezanla. saati, makamı, desibeli falan. önü ve ardı ile ilgili hiç bir aksiyonu yok ama çok ilgili. işte aynı türkçe ibadet (ana dilde ibadet) talebinin nedense hiçbir ibadeti yapmayanlar arasında popüler olması gibi. oray eğin yazmış en son ne güzel olurdu diye.
    gelin görün ki ezanın asıl muhatabı olan namaz kılanlar ezanın kendisi ile o kadar alakalı değil sanki. ya başını duyduğunda namaza hazırlanmak üzere harekete geçer, ya başka işle meşguldür "hmm namaz vakti girdi" der. dinleyip mana alemine de dalabilir elbet. demek istediğim ezanın kendisi değil hatırlattığı namaz ile daha ilglidir. benim gördüğüm bu en azından.

    uzattık mevzuyu, biraz da dağıttık ama özen gösterme ve özen gösterdiğini gösterme inananlara yöneltilen eleştirilerin temelini oluşturuyor ve haklı olan tarafı da çokça.
    kendinin gösterdiği özeni başkalarının da gözüne sokarak göstermeye çalışmak iyi niyetlilerinin umduğu gibi rol model olmak ile sonuçlanmayıp, genelde ters tepiyor ve kaş yaparken göz çıkarmış oluyorlar.
    gösteriş yapmaya çalışanlar ise "kaybedenlerden" olduklarını bilmiyorlar veya bilmezden geliyorlar. yaptıkları ibadetten bekledikleri manevi getiriyi elde edemeyecekler. mevcut iktidar nedeniyle bazı avantajlar sağlıyorlarsa işte onla yetinecekler. duyuyoruz; belediyelerde, bazı devlet dairelerinde önemli olan camiye gitmek değil, müdürün gittiği camiye gidip, kendisine görünmekmiş. bu kesime söylenecek söz yok.

    iyi niyetli olan müslümanların kendilerine yöneltilen eleştirileri toptan yok sayması, duymaması, bunları dine hakaret sayması da çok kötü. bazı davranışlarının gerçekten kendi sığ yorumlarından kaynaklanıyor olabileceğini bilmedikleri ve kabul etmedikleri için inancın gereği gibi göstermeyi bir savunma olarak kullanıyorlar.
    işte orada film kopuyor. daha da uzatmayı göze alıp bir örnek vereyim. (bununla ilgili başlık
    bulamadım, bulursam taşıyacağım.)

    hatırlarsanız bir kaç zaman önce camide düştü kalp krizi geçirdi, cematten dönüp bakan olmadı şeklinde bir haber vardı. şimdi nasıl bir insan camide düşer de kimse koşmaz yardımına konusunu kendimce düşünüyorum. namaz ve hazreti ali ile ilgili çok bilinen bir kıssa vardır,konuyla ilgili olabilir. bir savaşta hazreti ali'nin ayağına ok saplanır. çıkartılması gereklidir, ancak genel anestezi olmadığından nasıl yapsak, nasıl çıkartsak derken hz.ali:
    ben namaza durayım, siz o sırada çıkartırsınız der.
    namaza başlar, kılar, selam verir namazını bitirir.
    dönüp diğerlerine sorar: "oku çıkardınız mı?"

    yardım sevmez cemaat acaba yardım severdi de hepsinin namazı hz. ali gibi miydi? inşallah öyledir. değildiyse acaba neden yardım eden olmadı. acaba hepsi birbirine karşı hz. ali taklidi mi yaptı? önem sırası yapacak kadar kafaları çalışmıyor muydu, yoksa namazı bozmaya değmez mi dediler. kaçırdıkları yüzlerce vakit namaz varken, kazaya bile kalmayacak bir namazı neden bozamadılar? yoksa gördüler de "ecel, mukadderat, ne güzel namaz kılarken öldü, ilişmeyelim" diye mi düşündüler.
    cevabını bilmediğim bu soruların önemli olduğunu düşünüyorum.
405 entry daha
hesabın var mı? giriş yap