• * ing. marx kaynaklı bir ifade. yanlış bilinçlilik. kişi ya da kitlelerin zaman içinde, gerçekten ihtiyaç duymadıkları bir şeyi ya da durumu gerçek bir ihtiyaç gibi algılamaları halidir. marx, ideolojileri böyle tanımlamış. şimdilerde toplumlarda genel bir hastalık olarak kabul ediliyor. reklamların toplum üzerinde aslında bireylerin çok da ihtiyacı olmayan bi sürü ürünü satın alma isteği ve hırsı yaratması, örneğin, bu durumun standart tarifine gayet uygun bi hadise.

    (bkz: yanlış bilinç)
  • tüketim toplumu ve medyanın gelişimiyle gündeme gelmiş terimdir. reklamlarda ve hollywood filmlerinde gözlemlenebilir. örneğin filmde kadın/adam/aile tatil için başka bir ülkeye gider ve bu durumu çok normalmiş gibi gösterir. halbuki tatil denen şey evde de yaşanabilecekken, farklı ülkelere gitmek izleyicilere özendirilir bu konuda.

    velhasıl insanların içinden gelmeyen şeyleri, bir şekilde onlara enjekte ederek sanki içten gelen bir istekle yapıyorlarmış hissi sağlar.
  • yanlış bilinç kavramı marksizmin sosyal sınıf teorisinden türetilmiştir. kavram, daha aşağı seviyelerde yer alan sınıfların bilincinde baskın sosyal ilişkilerin sistematik olarak saptırılmasına, yanlış ifadesine göndermede bulunur. başka bir deyişle sosyo-ekonomik imkan ve koşullar bakımından daha alt sınıflara mensup insanlar iktisadi sosyal düzen içerisindeki konumları göz ardı edilip sistematik olarak aldatılır, kandırılır ve onlara yanlış/hatalı bir beyanda bulunulur. onlar da bu beyanı subjektifike ederler. kavram bunu anlatır. marks, yanlış bilinç konseptini kullanan bir adam değildi, ancak ideoloji ve meta fetişizmi mevzularına ilişkin kavram ve terimlere son derece büyük bir önem atfetmiş bir bilgeydi (oooo, gözümsüüün!). bu kavrama göre daha alt seviyelerdeki sınıflara (işçiler, köylüler, serfler) mensup üyeler yanlış bilinçten muzdariptir. zira kendini itaat/boyun eğme, sömürü (istismar) ve tahakküm biçiminde gösteren, varlığına ulanıp etrafını çevreleyen kimi sosyal ilişkilere (üretim/mülkiyet ilişkileri) dair hakikatlerin sistematik olarak gizlenmesi ya da bulanıklaştırılması söz konusudur. bu mevzuda yolumuzu aydınlatacak diğer kavramlar ise aldatma/gizleme (mystification), ideoloji ve fetişizmdir.

    marx bu halin telafisi ya da izâlesi için toplumsal düzeni şekillendiren iktisadi ilişkiler sisteminin nesnel/objektif özelliklerinin analizine dayandırdığı nesnel sınıf teorisini öne sürdü. bir kişinin sosyal sınıfı, şahsın belirli bir iktisadi toplumda içinde bulunduğu mülkiyet ilişkileri sistemindeki yeri tarafındandan belirlenir. ne var ki insanların düşünceleri, zihinsel çerçeveleri ve kimlikleri gibi öznel/subjektif karakteristikleri de vardır. bu zihinsel yapılar, yaşamını idare eden güçlerin ve mevcut dünya içindeki rol ve misyonunun anlaşılması suretiyle kişiye kognitif bir çerçeve bahşeder. bununla birlikte, bazı zihinsel yapılar toplumsal-iktisadi gerçekliğin esas resmini isabetli ve tam olarak yansıtmaktan uzak olabilir. sınıfa dayanan bir toplumda, imtiyazlı ve iktisadi ve sosyal açıdan daha aşağıda yer alan gruplar arasında geçmişten tevarüs edilen maddi çıkar çatışmaları vardır. marx'ın iddiasına göre böyle bir toplumda alt sınıfın bilincinde sistematik olarak çarpıtmalar, hatalar ve kör noktalar meydana gelmektedir. şayet bu bilinç şekillendirici mekanizmalar olmasaydı, mütemadiyen nüfusun büyük çoğunluğunu teşkil eden alt kesimler tez elden bu baskı/tahakküm sistemini yer ile yeksan edebilirdi. bu sebeple ferdin düşüncelerini, fikirlerini ve anlam çerçevesini şekillendiren kurum, kuruluş ve organizasyonlar yanlış bilinç ya da ideoloji üretmek maksadıyla bu hal üzre gelişir, genişler, expanse olduktan sonra çarpan ve hızlandıranla katmerlendirdikten sonra ise ilgililerine adeta bir japon tutkalı gibi yapışıp sağlama giderler.

    marx'ın ideoloji teorisi (ideolojiye ilişkin genel yaklaşımı da diyebiliriz) friedrich engels ile birlikte kaleme aldığı alman ideolojisi adlı kitabında sanki daha ayrıntılı sunulmuştur. ideoloji terimi insanların kendi dünyalarına onlarla anlam verdikleri ya da kattıkları fikirler sistemine atıfta bulunur. marx'ın el yazmalarındaki en merkezi teorik iddiası ise ideoloji ve düşüncenin bir kişinin yaşadığı maddi koşullardan bağımsız olmadığı görüşüdür. kısacası, yaşam bilinci belirler ifadesinde bu husus öz olarak açık edilmiştir. 1847 tarihli el yazmalarında marx, bilincin maddi gerçekliği tayin etmesinden ziyade maddi koşulların bilinci belirlemede etkin olduğunu öne sürüyordu. ona göre (yel değirmeni değil) el değirmeni feodal lordun bulunduğu toplumu getirirken; buhar enerjisi ile çalışan değirmenler endüstriyel kapitalistin bulunduğu toplumu beraberinde getirmekteydi. dolayısıyla marx'a göre maddi koşullar varolan gerçekliklerin en asli amilleri idi. marksist teoriye göre belli bir ideolojik sistem baskın/egemen sınıfın üstünlüğünü pekiştirmektedir. meta fetişizmi terimi ise das kapital'de tartışılmıştır. marx bu kavramı meta toplumunda bulunan yaygın ve belirgin ilüzyona atıfta bulunmak maksadıyla kullanmıştır. bir mal, üretime konu olan şey; bir dizi toplumsal üretim ilişkileri içindeki yeri açısından anlaşılmaktan ziyade salt parasal bedeli (fiyatı) açısından algılanır. böylelikle, ayakkabı makinesine iş yapan operatörün emeği kaybolurken/görünmezken ayakkabıların parasal değeri görünür. marx bu durumun toplumsal olarak son derece önemli olan bir mistifikasyon/gizleme/aldatma biçimi olduğuna inanıyordu. başka bir deyişle, piyasa toplumu birtakım mekanizmalarıyla tahakküm ve bağlı olduğu sömürü ilişkilerini belirsizleştiriyordu.

    20 yy'ın marksist düşünürleri bilince ve ideolojiye dair marksist teorinin yaklaşımına belki de marx'ta olandan daha sistematik bir ilgi gösterdiler. georg lukacs marks'ın felsefi görüşlerinin ciddi biçimde kendisinde yansıdığı avrupalı filozoflardan biriydi. lukacs, yanlış bilinç kavramını bilginin diyalektik teorisiyle ilgili olarak marksist diskura takdim etti. sınıf bilincinin daha sosyolojik bir ele alınışı 1930larda kendini bilgi sosyolojini şekillendirme çabalarına angaje eden karl mannheim tarafından yapılmıştır. bilgi sosyolojisi, toplumsal koşullarla ondan meydana gelen bilgi sistemleri arasındaki ilişkinin teorik bir izahını yapmaya girişti. bu, ideolojik sisteminin işleyişinin anlaşılmasına hizmet eden teorik bir çerçeve sunuyordu. mannheim, en temel iki sosyal sınıf olan burjuva ve proleterya içindeki toplumsal durumun bilgi biçimlerini derin bir tarzda etkilediği görüşünü destekledi ve farklılığın, toplumsal gerçekliğin sistematik olarak yanlışlanmasına/tahrif edilmesine yol açtığını ileri sürdü.
  • (bkz: allodoxia)
  • kişinin yanlış bilinçliliğini kabul etmesi de yanlış bilinçlilik çerçevesinde değerlendirilebilir.
  • (bkz: #30581787)
  • hafif tonton amca slavoj zizek ve toprağı bol olsun ernesto laclau'nun fena hışmına uğrayan marx'a ait bir ifade.

    şurada zamanında yazmışız; (bkz: el orfanato/#20495154)
  • şu sözleri hatırlatan kavram:

    "god damn it, an entire generation pumping gas, waiting tables – slaves with white collars. advertising has us chasing cars and clothes, working jobs we hate so we can buy shit we don't need. we're the middle children of history, man. no purpose or place. we have no great war. no great depression. our great war is a spiritual war. our great depression is our lives. we've all been raised on television to believe that one day we'd all be millionaires, and movie gods, and rock stars, but we won't. and we're slowly learning that fact. and we're very, very pissed off."

    (bkz: tyler durden)
  • aldığımız kültürel çalışmalar dersinden dolayı, zaman ilerledikçe sosyal yaşantımızı ziyan etmeye niyet etmiş ifade.
    okuduğum, izlediğim şeylerde "işte mesela bu false consciousness." demekten, yapmak istediğim çoğu şeyi de artık böyle görmekten yorgun düştüm galiba.
  • class consciousness * kavramının zıttıdır. ayrıca sınıf bilinci kolektifken, yanlış bilinçlilik bireyseldir.
hesabın var mı? giriş yap