• rio de janeiro'nun ghettolari favelalarda hayata, acimasizliga duruslari, bir tepki olarak dogmus afro reggea'nin nasil toplumsal bir hareket donustugunu anlatan, matt mochary ve jeff zimbalist tarafindan cekilmis, anlatiminin etkileyiciligiyle beni yonetmenlere de hayran biraktirmis belgesel film. caresizligin aci veren yuzunu iliklerime kadar hissettim onlari izlerken.
  • affro reggea'nin esas oğlani anderson'un sakallarini iyice tanimizi sağlayan yakim çekimleriyle dikkat çeken, konusuyla ve gettolarin içine gidebildiği derinliğiyle enteresan bir film... ayrica sinepop'ta simültane çeviri yapan arkadasa da teşekkür etmek lazim, gecemize ayri bir renk katti kendisi...
  • gerek cekimleri, gerek anlattigi konu itibariyle kesinlikle enteresan olan, fakat anafikri itibariyle, yasadisindan uzak durun, sisteme katilin, sarkici olun, dans edin, kagittan helva veya mukavvadan sut yapin gibi ogutler vererek, cok yakindan cekiyor gorundugu rio de janeiro favela gerceklerine cok uzak kalmis film.
  • iki hafta once, new york'taki ilk sinema gosteriminden sonraki soyleside matt mochary ve jeff zimbalist adli yonetmen arkadaslarin brezilyali bir abiden ayarin allahini aldigi filmdir.

    film izlenmistir, begenilmis ve begenilmemistir, insanlar farkli yorumlar yapmakta, sorulan butun sorulari yonetmen gencler "aslinda biz neler gorduk de filmin disinda birakmak zorunda kaldik, du daha neler var" tadina cekmeye calisip puan toplamaktadirlar. soz doner dolanir filmin cesitli yerlerinde bir yere baglanmadan gosterilen ufak siyah cocugun ucurdugu ucurtmaya gelir.

    ne diyim ben mal bir turk izleyici olarak o sahneyi, aman ucurtmayi vurmasinlar, silahlar ve uyusturucu bu cocuga ve ucurtmasina degmesin minvalli lavuk amerikan liberal tavri olarak okumustum. lakin yonetmen arkadaslar sazi ellerine alip, "size bir sir verelim aslinda o ucurtma ve cocuk orda cetelerin adami, ucurtma uctukca ortam polissiz ve guvenli demek, cocuk ucurtmayi yere indirirse polis gormus, toparlanmak gerek demek. fakat biz tabi bunu filme yansitamadik cunku bu bir sir, basimiz cetelerle belaya girerdi" diye ahkam keser oldular.

    bu sirada rio'dan bi abimiz ayaga kalkip, ne dediginizi tam anlayamadim, o ucurtmanin anlamini sadece butun rio degil tum brezilya bilir, poliste bilir herkez de bilir seklinde yonetmenleri ayar manyagi yapmistir.

    lakin butun derdine ragmen boyle de hos bi mekandir new york. oyle dunyanin orasi burasi hakkinda atmaya tutmaya gelmez, kalkar bilen biri verir ayari.
  • kendisini the two escobars ile tanıyıp epeyce saygı duyduğum yönetmen jeff zimbalist'in 2005 yapımı belgeseli. izleyip de etkilenmemek mümkün değil ve herşeyden önemlisi afroreggae gibi bir oluşumun hikayesini insanlarla paylaşması, ilham vermesi açısından ayakta alkışlanılası bir yapım.

    ayrıca (bkz: anderson sa)
  • nefis belgesel. nedense pek duyulmadı, onun yerine cidade de deus duyuldu o da olumlu.
  • black lives matter ile ilgili bir haber okurken aklıma düşen 2006 yapımı jeff zimbalist belgeseli.

    son olayların beraberinde bolca konuşulan ırkçılıktan beslenen sistematik ayrımcılığın yarattığı ekonomik eşitsizlik ve siyahların suça meyilli olması meselesi yalnızca abd'nin değil, brezilya'nın da yıllardır gündeminde olan bir problem. nasıl ki abd'de zencilerin yaşadığı suçla özdeşleşmiş tehlikeli ghettolar mevcut ise brezilya'da da gelir düzeyinin diplerde olduğu, uyuşturucu ticareti ve çete savaşları ile özdeşleşmiş, ghetto veya gecekondu mahalleleri olarak da tarif edebileceğimiz favelalar mevcut.

    meşhur cidade de deus filminde de çarpıcı bir biçimde işlendiği üzere favelalarda bireylerin resmen içine doğdukları, kimisinin çocukluktan itibaren aktif olarak dahil olduğu ve bir kez dahil olduktan sonra ayrılmanın da pek mümkün olmadığı bir çeteleşme gerçeği mevcut.

    favela rising'de kahramanımız anderson sa'nın "ya bu iş böyle gitmez. bu çocuklar için tek cazip gelecek planının bir çeteye katılmak olması kabul edilemez. ne yapsak da kurtarsak bebeleri..." diye kafa yormasının ardından bir sivil toplum hareketi olarak hayata geçirdiği afroreggae hareketinin hikayesi anlatılıyor.

    nedir peki afroreggae? esasında bir sahne performansları topluluğudur. özetle müzik yapıyorlar, dans ediyorlar, şarkı söylüyorlar. şarkı sözlerinde favelalardaki yaşantıdan, şiddetten, yaşanan sistematik ayrımcılıktan, kronik fakirlikten falan bahsediyorlar. tüm bunları köy meydanında, favelalarda, sahnede yaptıkları için cool görünüyorlar ve çocuklar da onlara özeniyor, onlar gibi olmak istiyor. amaçladıkları şey de zaten bu. onlar gibi olmak isteyen çocuklara diyorlar ki gelin sizi eğitelim ama alkol sigara tüketmeyeceksiniz, derslerinizi çalışacaksınız, kesinlikle çeteye bulaşmayacaksınız yoksa gruptan atılırsınız. böyle böyle birçok çocuğun hayatına dokunuyor, çetelerden uzak kalmalarını sağlıyorlar. kimi çocuklar zaman içerisinde gelişip aralarına katılıyor, sanatçı oluyor. gibi gibi... afroreggae hareketinin şöhreti de zamanla favelalardan taşıyor, ülke çapında ve hatta uluslarası tanınırlığa ulaşıyorlar. projelerine dışardan fon bulup daha çok çocuğu daha uzun süre eğitebiliyorlar. yanlış hatırlamıyorsam bir noktada kayıt kontratı imzalayıp albüm de çıkarıyorlardı. tutuyor yani proje.

    tabi tüm bu yaptıkları favelalardaki çocukların ne kadarını kurtarmaya yetiyor? çok azını. sistemde makro değişiklikler olmadan böyle durumların asla düzelmeyeceği hepimizin malumu. nitekim brezilya'da da durumlar hala aynı: hala favelalar var, çocuklar hala büyüyünce çete lideri olmak istiyorlar, hala fakirlik diz boyu ve insanlar ölüyor.

    ama tabi hiçbir şey yapmadan yaşayıp gitmektense müzik ve dans yoluyla onlarca, belki yüzlerce çocuğun hayatına dokunmuş, kimilerinin geleceğini kurtarmış, farklı bir hayat görüşü sağlamış olmaları önemli. sonuçta bunu çalmadan çırpmadan, şiddete başvurmadan ve zor kullanmadan yapıyorlar. saygı duyulası.

    aynı yönetmenin kolombiya'daki uyuşturucu ticareti, futbol ve ekonomik eşitsizlik temalı the two escobars belgeselini de tavsiye ederim, meraklısına.

    edit: imla
hesabın var mı? giriş yap