• kendisi için ejderha yuvası aradığım yazar. bi bulayım, çeşit çeşit yumurtayı dökücem önüne, "al oyna!" diycem*.
  • bir süre kanepede uzanarak kitap okumaya çalıştım. kafamı veremiyordum. biraz da halıda yatarak okumayı denedim. olmadı. sonra favori mekanıma, kanepenin altına, girmeye karar verdim. taşın karnıma işleyen soğukluğu biraz kendime getirmişti beni ama yetmezdi.

    kollarımı başımın altında birleştirdim ve bileklik modelimin alnımda çıkmasına aldırış etmeden yakın bir gelecekte kendi uzay mekiğimi inşa edip ışık hızıyla uzayı gezdiğimi, beşiktaş'ın kardeşçe oynanan bi' futbolla art arda 10 yıl şampiyon olduğunu, karanlığa meydan okurcasına siyah pullarıyla gökte süzülen ejderhamın sırtında uçtuğumu ve nefret ettiğim bütün insanları küle çevirdiğimi hayal ettim.

    bunlar işe yaramayınca hiç kimsenin, hiçbir zaman beni gerçekten sevmediğini, 30 yaşıma geldiğimde hâlâ bi' bok olamadığımı, daha da kötüsü 30 yaşına kadar gittiğimi, bir araba kazasında felç olduğumu, 4000 metre yükseklikteki bir uçaktan paraşütle atladığımı ama paraşütü açmayıp dünyaya serbest düştüğümü düşündüm. olmuyordu. normalde içimi açan bu sevimli düşünceler beni kesmiyordu.

    geçmişimi hatırlamak istemiyordum. geleceğimi düşünmek istemiyordum. çaresiz şimdi denen boktan zaman dilimi üzerine kafa yoracaktım.

    insanların "şimdi"den çok "sonra"yı sevdiğini biliyordum ama zaman da sonuç olarak sonsuz şimdilerden başka bi'şey değildi. işin gerçeği sonsuz zaman doğrusunda birkaç noktadan ibaret hayatımı düşünecektim. hayat şimdi değil miydi. üstelik ben de dostoyevski gibi öteki dünyadaki sonsuzluğa değil bu dünyadaki sonsuzluğa inanıyordum.

    gündüzleri av avlayıp kuş kuşluyor, geceleri mağaramın duvarlarına anlamsız resimler yapıyor ve boş zamanlarımda da içimdeki sosyopatı durdurmaya çalışıyordum. neticede ülke şartlarında sıradan bir insandım.

    bebekken radyoaktif bir şizofren tarafından ısırıldığımı, reenkarnasyona uğradığımı, önceki hayatlarımdan birinde fransız devrimi'nde cellat, birinde salem mahkemeleri'nde hakim, birinde roma engizisyonu'nda giyotin, bir diğerinde de kenan evren olduğumu düşündüğüm zamanlar az değil. yoksa hayatımın orta yerinde kara delik varmış gibi olay ufkuma giren herkesi yutmamın başka bir mantıklı açıklaması olmuyor.

    biraz da dolabın içinde saklanmaya gidiyorum hayattan.
  • her türlü basketbol maçını kaçırmadan izleyen, çok koyu anadolu efes taraftarı yazar. bir gün ejderler basketbol oynarsa ona kombine hediye edeceğim.
  • efes pilsen taraftarı kimliği ile badilerime eklediğim, daha çok efes pilsen yazmasını umduğum fakat onun haricinde de özellikle uzay ile ilgili yazdıklarıyla parıl parıl parlayan bir arkadaş.

    maçlara gidiyor mu acaba?
  • tuttum bafiledim kendisini.

    badiledim pardon
  • oldukça başarılı araştırmalar yapan, bazen ufuk açan, bazen maziye götüren güzel bir yazar.

    adettendir: sürekli favlıyoruz efendim durduramıyoruz.
  • (bkz: eksi itiraf/@fazlaejderhasiolanvarmi)

    eksi itiraf basligina yazdiklari, uzaya olan meraki ve efes pilsen sevgisi ile gonulleri fethetmis yazar.
    ne oldugunu soylemedigi saglik sorunlari veya gozlerinin numarasina bakmadan uzun sureli bir uzay programina secilesi.
    bir de kucuk bir cocuga noel baba'nin aslinda olmadigini soylemekten nasil korkarsam, aynisi kendisi ve ejderhalar icin de gecerlidir.*

    --- spoiler ---

    klorofili olan bitkileri çok kıskanıyorum. canlıların kralı fotosentez yapıp kendi besinini üretebilen bitkilerdir. böyle bir kendi kendine yetebilme yok anasını satayım.

    --- spoiler ---

    helal...
  • kaybolmuş. pfff.
    yaprak döker bir yanımız, bir yanımız zaten yapraksız.

    büdüt: arada gelip gittiğini fark ettiğimi yazayım da tüy dikeyim.
  • erişilemez bir yazar. bulamıyoruz lan. nerede bu badi? gelince üç kere tıklasın. merak edeni var.
hesabın var mı? giriş yap