79 entry daha
  • genç bakış programı'na çıkan kenan evren:

    "kravat takıp öyle gelsin: marmaris'teyken sürekli aracılarla bana 'fethullah gülen sizinle görüşmek istiyor' dendi. ben de 'ben görüşmek istemiyorum' deyip reddettim. o kadar çok ısrarla gelip gittiler ki. 'paşam fethullah hoca sizi çok sever' diyorlardı. son olarak iki profesör geldi. bana kol saati göndermiş. rüşvet olarak. ben de bu kadar ısrar olunca 'tamam' dedim. ama bir şartla. taksın kravatını, gelsin konuşalım. bir daha ses çıkmadı. çünkü biliyorum ki gülen kravat takmaz, çünkü kravat cumhuriyeti temsil eder. " *

    hocamız çok severmiş kenan evren'i. şu an tam olarak hatırlamıyorum bir hadiste de geçiyor olabilir ama islami öğretide bir inanış vardır, "kişiler sevdikleri ile dirilirler öbür dünyada" allah sevdikleri ile beraber diriltsin.
  • gece rüyasında peygamberden talimat alıp(!) onları uygulayan zatı muhterem.

    çocuğum ufağım, evden uzakta yatılıyım. ülkenin kalburüstü okullarından birindeyim. aile sünni muhafazakar tipik bir orta anadolu ailesi. kendi halimde namaz mamaz da kılıyorum. sonra bir kaç arkadaş, abilerle tanıştık. iyi abiler. üniversitede okuyorlar. namazlarında niyazlarındalar. beraber camilere gidiyoruz, allah peygamber, islam falan muhabbetler ediyoruz. o ara gözlerim bozuk olmasına karşın gözlük takmıyorum. bu da önemli bir detay. neyse abilerle samimiyet ilerliyor, bizi evlerine götürüyorlar. derslerimiz de pek iyi değil, ders çalıştıracaklar.

    abiler sohbetlerde bir hocadan bahsediyorlar. öyle güzel vaaz veriyormuş ki, o vaaz verirken cemaat hz. peygamberi görüyormuş. bazı gençler kendilerinden geçip "oradaaa!!! orada!!!" diyorlarmış. yine bu hoca gece millet uyurken artık uykusunda mı yakaza aleminde mi neyse "tabi ya resulullah. oldu ya resulullah. yaparız ya resulullah" diyormuş. haliyle merak ediyoruz. kimdir bu hoca? bir müddet daha psikolojik yükleme yaptıktan sonra bir erginlenmişe** en büyük sır veriliyormuş gibi o mübarek zatın ismi fısıldanıyor: fethullah hoca. cemaatteki adı ile hocaefendi.

    öyle bir üst insan profili çiziliyor ki haliyle insan hayranlık ve meraka garkoluyor.

    -abi hocaefendinin vaaz kasetleri yok mu?
    -var.
    -peki dinleyebilir miyiz?
    - hemen olmazz. önce şu kadar risale şu kadar da hocaefendinin yazdığı kitaplardan okuyacaksın.
    -peki abi.

    aradan zaman geçiyor, hocaefendi'nin kasetlerini dinlemeye başlıyoruz. dinlerken abiler transa geçiyor. gözyaşı dökenler, hıçkırarak ağlayanlar... hoca ağlıyor, onlar da ağlıyor. kazık gibi dikiliyorum. herkes o vaziyette olunca "acaba bende mi bir şey var diye şüpheye düşüyorum. kitle kendinden geçmiş ben kazık gibi duruyorum. neyse aradan biraz daha zaman geçiyor.

    - hocaefendinin videodan vaazını izledik bla bla.
    - abi ben ne zaman izleyeceğim?
    - hemen olmazzz... önce şu kadar teyp kaseti dinleyeceksin.
    - peki abi.

    zaman geçiyor, videonun önünde de konuşlanıyoruz. hoca ağlıyor, abiler, beraber izlediğimiz arkadaşlar ağlıyor, nasipsiz ben kazık gibiyim. ama artık şakirdiz. okuldaki arkadaşları birebir markaja almalar, sistemli propagandalar, eve getirip cemaate ısındırmalar falan filan.

    abiler vaazlara gidiyorlar. hocaefendinin vaaz verdiği yerlere. ballandıra ballandıra anlatıyorlar. biz de ağzımız açık dinliyoruz. gün geliyor, hocaefendinin vaazlarından birine gidilecek. son vaazlarından biri. samsun'dan istanbul'a otobüsler kalkıyor. o otobüslerden birinde ben de varım. sabahın köründe istanbula geliyoruz. istanbul'a hayatımda ilk gelişim. vaaz süleymaniye camii'nde. istanbul üniversitesi'nin duvarlarını hatırlıyorum sabahın karanlığında. bir kaç yıl sonra orada öğrenci olacağım. neyse vaazımızı dinliyor, öğleden sonra huşu içinde samsun'a dönüyoruz.

    uzun bir zaman dilimine yayılmıştır hocaefendi ile olan muhabbetim. bazı şeylerin kronolojisi kafamda karışmıştır ama anekdot anekdot hatırlayınca insan gülüyor, şimdi yapılan takiyyeler karşısında midesi bulanıyor.

    - şakirt haocaefendi sızıntı'daki başyazıyı ayda dört (beş de olabilir) defa okumayana hakkını helal etmiyor.
    - birisi (hocaefendi de olabilir) rüyada görmüş ki hz. muhammed sızıntı'dan sahabelerine ders yapıyor.
    - hocaefendi her yerde vaaz verdi ama ankara'da vermedi. çünkü ankara'dan geçemiyor. onun kabir azabındaki çığlıkları rahatsız ediyor. dayanamıyor.

    neyse hikaye uzun. gözlerimin bozuk olması detayına gelip ani bitiriş yapalım. meğer benle askeri liselere sokmak için ilgilenmişler. sonradan aslında gözlüğüm olmasına karşın takmadığım ortaya çıkınca ellerinde patladım. öyle bir şey yani.
  • abd'de de perendelerine devam ettiğini tahmin ettiğim hoca. tamam cia ajanı mıdır değil midir bilemem ama cia ajanı gibi de konuşuyor yani. (bkz: abd egemenliginin zayiflamasi kaygilandirmalidir) acaba allah'ın rızası abd egemenliğinin bekasında mı?

    ha bir de: (bkz: serefelerde akrobasi yapan nurcu onderler)
    perende falan derken sallamıyorum yani.
  • "sentez iflas etti. türklerin icat edip islam âlemine gururla armağan etmiş olduğu muhteşem reform projesinin altından müritlerine sabrın ve kurnazlığın yollarını vaaz eden hocanın kirli görüntüsü çıktı. çekimlerden birinde sürekli yakasını çekiştirip durduğu kaftanı, yave 'yani'lerle lastiklendirdiği konuşmasıyla sanki çaya çağırdığı komşularına kocalarını evde tutabilmenin yollarını öğreten, sabahlıklı, bilgiç bir ev kadınıydı. evlerimize işte böylesine tuhaf evcillikte bir misafirlikti, hocanın kasetleri. o her zamanki, tevazu terörüyle sersemlettiği kitlenin karşısında bir japon şarkıcısı kadar hıçkırıklarla bezeli konuşması ve bilgece yumuşaklığıyla gerçekten de etkileyici ve inandırıcıydı. oysa vaaz ettikleri açıkça cumhuriyet'in usta manevralarla işgal edilip, zamanla içinin boşaltılarak çökertilmesi yolunda can alıcı taktiklerdi."/yıldırım türker

    http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=141190
  • muhterem insan.

    şu üstadından:
    (bkz: abd nin islam devletlerini oksamasi)

    şu da zat ı alilerinden:
    (bkz: abd egemenliginin zayiflamasi kaygilandirmalidir)
  • ekşi sözlük'ün biri emekli ceza hakimi, biri en önemli hukuk fakültelerinden birinde parlak bir ceza hukukçusu, diğerleri de hem akademik hem mesleki açıdan yetkin hukukçular ve avukatlar olan yedi kişilik praetor kadrosuna hakaret edercesine, sözlükte hakkında yazılanlardan dolayı tazminat davası kazanabileceği iddia edilen şahıs. aslında "hakaret edercesine" demek de yersiz gibi. zira gerçekten inanıyorlar kafalarından geçen şeylerin doğruluğuna. allah acil şifalar versin. beyefendinin gözünün üstünde kaşı olduğunu söylemek bile suç. hemen aba altından sopa gösterilir. bu arada türkiye adalet sisteminde milyon dolarlık manevi tazminat davası da yok. işte laf olsun torba dolsun.

    çok da demokrat ve hoşgörülüler canım. ifade özgürlüğüne azami saygı gösterirler, eleştirilere hoşgörü ile yaklaşırlar falan filan. (bkz: koktendincilerdeki demokrasi mefhumu)
  • öyle güzel savunuluyor ki yaşadıklarımı, gördüklerimi ve hatta yaptıklarımı bilmesem inanıp gidip çiftliğinde mübarek ellerini öpeceğim
6790 entry daha
hesabın var mı? giriş yap