*

  • şeriat kural ve yargıları.
  • (bkz: fakih)
  • - bir şeyi, gereği gibi, iyice anlayıp bilme;
    - islam hukukunda din ve dünya işleri ile ilgili ana kaynaklardan yararlanarak konulmuş olan kuralların bütünü*..
  • bir tür gülme efekti.
    -fıkıh fıkıh.
  • fıkıh dört ana kola ayrılır:

    1. ibadat*
    2. muamelat*
    3. münakehat*
    4. ukubat*
  • bir gülme efekti
  • fileli potaya deliksiz giren topun cikardigi ses. swoosh'un turkcesi.
  • kuran, hadis falan tabii ki bireysel ve toplumsal hayatın şekillendirilmesine yetmemiş sonra da böyle bir şey uydurulmuştur. şimdi bu da yetmiyor kuranda şifreler aranıyor. bir şeyi yeterli olamadığı yerde bırakacaksın, zorlamayacaksın.
  • 7. yüzyılda yazılan kitabın kesmediği kitleleri 13 yüzyıl boyunca aynı terane üstüne yazılmış binlerce sayfa içi boş yorumla uyutmaya dayanan kişiye özel, yoruma dayalı adalet sistemi. tarihteki bir bilmemkim bin elalem'e atıf yaparak kendini haklı çıkaracağını sananların tek oyuncağı. islam fanatikleri bunu kullanarak tartışmalarda insanları suçlamayı çok severler. "sen fıkıh okudun mu ki bunu iddia ediyorsun?" derler. dostum, benim ıvır zıvır okuyarak harcayacağım vaktim yok. bu işi bizim için yapanların geçtiği özetleri okumak da yeterli. artı, sen ne okudun ki bana caka satıyorsun? hem ne bulmayı umuyorsun? islam hukukundan insan haklarını evrensel beyannamesi mi çıkarılmış?
  • gereksiz ve sonradan üretilmiş bir sistem olmayıp bilakis islamın yaşanmasında çok önemli bir yere sahip bir ilim dalıdır.
    fıkıh, kuranda(tevbe,122) ve hadiste(buhari, ilim, 97) fiil vezinleriyle geçer. fakat bugünkü anlamıyla kullanılması asr-ı saadetten sonradir. zira sahabe devrinde hicaz arapçasını konuşan ve dogrudan peygamberden dini öğrenen bir topluluğun kuran ve hadisi anlama, buradaki hükümleri hayatlarına yansıtma konusunda zorluk cekmemeleri normaldir. bu sebeple ayrı bir disipline ihtiyaç duyulmamıştır.
    islamiyetin başta arap yarımadasına, daha sonra tüm ortadoğuya yayilmasiyla önce arapçanın diğer lehçelerini konuşan ve peygamberi hiç görmemiş insanlar, ve daha sonra arapça dahi bilmeyen insanlar islam dininin hükümlerini uygulama noktasında fıkıh ilmine ihtiyaç duymuşlardır. bu devirlerden itibaren farklı coğrafyalardan, farklı kültürlerden, farklı dillerden insanların aynı dine mensup olup aynı hükümlere tabi olmaları, fıkıh ilmi sayesinde gerçekleşmiştir.
    fıkıh ilminin gereksiz olduğunu söyleyenler şu soruya cevap vermeliler: arapça bilmeyen birisi binlerce ayet ve hadisi nasıl anlayacak da mesela günde beş defa muhatap olacağı namazın ne zaman, nasıl kılınacağını öğrenecek?
    arapça bilse dahi, binlerce ayet ve hadisi inceleme fırsatını bulup bunlardan bir sonuca nasıl varabilecek?
    işte fıkıh müslümanların yüzde doksan dokuzunun her an ihtiyaç duyduğu hükümlere kolayca ulaşabilmelerine imkan sağlamıştır. kuran ve hadisten sonra en önemli ilim dalı olması da bu sebeptendir. kuran ve hadisten farklı veya onlara aykırı değil, dogrudan dogruya bu iki kaynağın tabii bir neticesidir.
hesabın var mı? giriş yap