*

  • food, inc.
    endüstriyel gıdaların (organik olmayan her ürün neredeyse) nasıl hazırlandığı hakkında bir belgesel çalışması.

    çok yakında vizyonda. (usa'da haziran gösterim tarihi)
  • (bkz: king corn)
  • ifistanbul 2010 kapsamında dünyanın çivisi isimli bölüm altında gösterilecek olan belgesel film.

    “domates gibi gözükse de, bir tür kavramsal domates aslında… yani, yalnızca bir idea olarak domates.” michael pollan (‘omnivore’s dilemma’ kitabından)

    "bugün, amerikan gıda endüstrisi için yetiştirilen bir tavuğun yaşamı yalnızca altı hafta. hareket etmelerinin imkansız olduğu daracık kafeslerde, hiç ışık görmeden yaşıyorlar. o kadar şişmanlatılmış durumdalar ki, kendi ağırlıklarını taşımaları, ayağa kalkmaları imkansız. bugün, amerikalı bir çiftçinin kendi mısırını üretmesi söz konusu değil, yalnızca monsanto’nun genetiği değiştirilmiş ve patenti alınmış mısırını satın alıp yetiştirebilir. yine bugün, amerika’da tüketilen etin hepsi yalnızca dört büyük şirketten geliyor. tavukların göğüsleri büyüdükçe ve domatesler dayanıklılık adına genetik olarak değiştirildikçe, her yıl 73.000 amerikalı e. coli bakterisinin kurbanı oluyor. diğer yandan obezite tavana vuruyor ve şeker hastalığı daha önce görülmemiş oranlara yükseliyor. gıda ltd. amerikalıların marketlerden aldıkları yiyeceklerin aslında nereden geldiğini ve bunun gelecek nesillerin sağlığı için ne anlama geleceğini anlatıyor. aynı zamanda, bir takım şirketlerle devlet kurumları arasındaki dostane ilişkiyi anlatıyor; tüketici sağlığına, tarıma, çiftçilere, hayvan haklarına ve çevreye düşman bir dostluğu. türkiye’de gdo’lara karşı yürütülen kampanya döneminde bu filmi izlememiz özellikle önemli; bu anlamda gıda ltd. belgeseli bir tür harekete geçme çağrısı gibi. ne yediğimize dair korkunç gerçekler başka bir dizi gerçekle iç içe geçiyor; endüstriye, sömürüye ve açgözlülüğe dair gerçeklerle… gıda ltd. uyandırıyor, şok ediyor ve mide bulandırıyor."

    http://2010.ifistanbul.com/tr/movie/foodinc
  • en iyi belgesel film dalında oscar'a aday gösterilen filmlerden bir tanesi.
  • izlediğim en iyi korku filmi.

    nasıl ki başarılı bir korku filminden çıktıktan sonra korkuya mekan olan yerden ya da neden olan durumdan bir süre kaçınırsınız, örneğin banyo aynasına bakmaya, duşta bulunmaya ya da evde yalnız kalmaya korkarsınız; bu filmi izledikten sonra da yemek yemekten korkacaksınız.
  • yemek endüstrisinin gerçekten dallas olduğunu gözler önüne seriyor ancak malesef bu sefer kurgu değil gerçek olduğunu görüyoruz...
    festivalin duruşunu da uygun olarak yeni bir perspektif kazandırıyor.
  • fast foodun öldürücülüğü, yediğimiz et ürünlerinde kullanılan hayvanların bize geliş yolunda çektiği acılar ve yetiştirilme koşulları, beslemedeki hataların hastalıklara yol açışı hakkında fikir sahibi olmayı sağlayan kan dondurucu belgesel. belgesel; hayvan yetiştiriciliğinin çiftçilerin elinden fabrikalara geçişi, bunun sonucunda önce hayvanların çektiği acılar, sonrasında bizim sağlığımıza verdiği zararları çarpıcı şekilde anlatmış.
    sonunda fikir sahibi damaklar ve slow food türkiye adına konuşma yapan defne koryürek'in söyleşisi de oldukça bilgilendiriciydi.
  • izlediğim en iyi belgesel. silkenelip kendine gelmek için birebir, sadece abd'nin değil, dünyadaki birçok ülkenin nereye sürüklendiğinin bir kanıtı. ağzımıza soktuğumuz yemeği bile kontrol edemediğimize, dünyanın bu denetlenen ve üzerinde oynanmış yiyeceklerle nasıl kirlendiğine, hayvanlara ve bu çok uluslu firmaların işçisi olarak çalışan insanlara nasıl eziyet edildiğine, para kazanma hırsının nelere kadir olduğuna dair muhteşem bir belgesel. her ne kadar bir diğer aday burma belgeseli olsa da, madem adaymış kesinlikle oscar'ı da almalı.
    --- spoiler ---
    organik ürün yetiştiren ve tavuk, domuz, ineklerini doğal ortamlarında yetiştirerek sonrasında da açık havada çok daha hijyenik şartlarda kesimlerini yapan bir çiftçinin "kesinlikle wal-mart raflarında ürün satmak derdinde değilim, hatta çiftliğimin kapasitesini de büyütmeyi düşünmüyorum. benim tek derdim kaliteli, lezzetli ve sağlıklı ürün sunabilmek" şeklindeki açıklaması insanlara ders olmalı. küçücük gibi gözüken hareketlerle çok büyük şeyler yapmak bizim elimizde.
    --- spoiler ---
  • çok iyi bir belgesel. meğer çöp bile değil, çeşitli yaratıklar yiyormuşum lan ben! dedim izlerken (seyrettikçe insan çöpe razı oluyor). amerika'daki gıda sektörünü anlatsa da (küçük amerika olarak) pek çok benzerliğin bizde de olduğunu görmek zor değil. hem çok şey öğretiyor hem de ajitasyon yapmak yerine (ki konu buna fazlasıyla müsait) bu kaostan kişisel çıkış yollarını göstererek yüreklendiriyor, umutlandırıyor. sonunda yazdığı gibi 'her ısırıkta dünyayı değiştirebilirsin' vay be!
hesabın var mı? giriş yap