*

  • (bkz: fotografcilik)
  • fotoğrafçılıktan farklı bir şeydir fotoğraf sanatı. öyle olmasa idi fotomatiğin * çektiği vesikalıkların da birer sanat ürünü olma olasılıkları yüksek olurdu. elbette fotomatiği bir fotoğraf makinesi gibi kullanan sanatçılar da yok değil, onlar ayrı.

    ---

    sanat mı ?

    "beş duyunun mükemmel dalgınlığında yüzdürdüğümüz kaptanı biz kâğıttan gemi"

    ---

    fotoğrafın dili var mıdır? burada sözü edilen "dil" tıp dili, hukuk dili anlamında bir jargon değildir. burdan yakılıyorsa, buyrun sanatın da bir jargonu mevcuttur. "fotoğrafın dili" ise o fotoğrafta anlatılan, gösterilen ya da anlatılmak/gösterilmek istenendir. o fotoğrafın konuştuğunu / söylediğini dinlemek ve duymaktır, okumaktır giderek. bir dili açımlandıran, bir dilin ifade sınırlarını belirleyen tekniği, araç gereçleridir. sanatın alt dilleri birbirleri ile kesişen kümeler yaratırlar. birinin sağladığı özgürlüğü, bir diğeri başka bir olanağı ile sağlar. fotoğrafta bu dil bir fotoğraf makinesi ile yaratılır, saptanır. diyaframın açıklığı, hangi ışıkta hangi filmin seçildiği, seçilen objektif, flaş, üç ayak (tripod) kullanılıp kullanılmadığı işin önemli bir teknik kısmına karşılık gelir. ama her halükârda aslolan, makinenin arkasında o milyarlarca birbirine girmiş görüntüden hangisini seçip hangisini dışında bıraktığınızdır. bir sanatçıyı diğerlerinden ayıran iç zenginliğini ürettiğine katma yeteneği, becerisidir.

    bireyi sanatçı yapan fotoğraf makinesi değildir. çek-at fotoğraf makinesi ya da polaroid ile -teknik açıdan sınırlı dahi olsanız- sanat fotoğrafları üretebilirsiniz.

    fotoğraf makinesi, kamera, kalem, daktilo, bilgisayar, taş, mermer, toprak vb vd birer araçtır. üretimin paylaşım süreci için araç. yani herşey asıl olarak içinizde başlamakta ve bitmektedir. ve bu nedenledir ki "söylemek", sanatçının gözü bağlı trajedisidir.

    ---

    sanatın tüm türlerini birbirine ilmekleyen noktalar vardır. bir fotoğrafın üretimi (çekimi?) ile bir şiirin üretimi (yazımı) arasında temel farklılıklar yoktur. bireyi sanatçı yapan herşeyden önce çizdiği kadraj ve bu kadraja yerleştirdikleridir. bu kadraj, üretmeden önce, üretirken ya da ürettikten sonra çizilebilir. bu nedenledir ki "fotoğraf" henri-cartier bresson'un sandığı bir "elverişlilik" ("disponibilité") durumu değildir yalnızca. yani o görüntünün gerçekleşmesi sırasında uygun alet edevat ile orada olmak tesadüflüğü. "orada olmak" ve "uygun alet edevat"...

    bresson'un soylediği, "o anda ordaydım makinemle, hepsi bu"dur sonuçta. belgesel fotoğrafçı, foto-muhabirdir, bresson kendince. ki ara güler de bresson gibi evlere şenlik abartıp fotoğrafı tamamen bırakarak 'aslolan resim sanatıdır' demese de üç aşağı beş yukarı benzer şeyleri söyler. halbuki, her sanat dalının kendine ait teknik farklılıklarıdır bresson'u ve güler'i yanıltan. edebiyatın malzemesi sözcükler, sayılar ve noktalama işaretleriyse, fotoğrafınki durağan görüntülerdir. sanatçının, kendini söylerken şu ya da bu alet edevattan yararlanması "belirleyen" değildir.

    ernst hans gombrich, fotoğraf sanatından söz ettiği paragrafında bresson'a ve bir bresson yapımı (1952) "aquila degli abruzzi"ye ilişkin :

    www.peterfetterman.com/artists/cb/pic08.html

    "milyonlarca turist pitoresk italyan köylerini fotoğraflamıştır ama hangisinin çektiği böylesine ikna edicidir." der.

    gombrich ve bresson'un tam da söylemek istedikleri belki de şudur: eğer herhangi bir fotoğraf makinesiyle herhangi birisi o görüntünün bulunduğu yerde benzeri bir görüntüyü yakalayacak ise çekenin ve çekilenin fazla bir önemi yoktur.

    bresson'un kendinden kattığını düşünmediği ama gombrich'in aynı görüşte olmadığı o "elverişlilik"te ayrı bir şeyi daha yakalarız:

    sanatçı ile sanat değerlendiricisi arasındaki farkı...

    ayrica bkz.

    "sanat değerlendirmelerinde 3b sorunu", iç. imece, ocak-şubat 2001/sayı: 22

    groups.yahoo.com/group/siirpostasi/message/4490 (/e şikki)

    gene aynı yerden bir başka değerlendirmeye de kapımızı ardına değin açarız:

    basın fotoğrafçılığının (foto muhabirliğinin) sanat fotoğrafçılığı ile yanyana durduğu o hiza. çünkü çoğu basın fotoğrafı, bresson'un dediğine, o "elverişlilik"e ulaştırır bizi... basın fotoğrafçılığının fotoğraf sanatındaki yeri ayrı düşünce silsilelerine hodri meydandır.

    ---

    "modern kamu -okur/seyirci- ve fotoğraf" ("le public moderne et la photographie"), charles baudelaire'in 1859 sanat fuar'ından ("salon") hemen sonra yazdığı ve revue française'de yayımlanmak üzere derginin genel yayın yönetmeni jean morel'e gönderdiği makaleler bütününün bir parçasıdır. yazma nedenlerinden birisi fotoğraf makinesinin icadı ile ressamların kendilerini tehdit edilmiş hissetmelerine okkalı bir cevap vermektir. ki okkalı cevabını verir de. baudelaire'in bu cevabı üstlenmesi şair kimliğinden öte sanat değerlendiricisi kimliğinden ötürüdür. resim sanatını ve çağının resmini yakından izleyen baudelaire, fotoğrafçının değil de ressamın yanında durur. taraf olur. fotoğraf bir "sanat" mı yoksa "teknik" midir sorusunun cevabını ikincisinin lehinde verir. baudelaire'e göre fotoğraf bir endüstridir ve "başarısız, yeteneksiz ya da calışmalarını tamamlayamayacak denli teneke ressamların sığınagı"dır. "körlüğün ve salaklığın daniskası olduğu denli intikamın rengi"dir de.

    sanat "güzel"in mükemmel arayışı ise, aha "fotoğraf" bunu en güzel ve şaşırtıcı bir şekilde vermektedir. intikamcı bir tanrı sanatı yalnızca doğanın bir "röprodüksiyon"u kabul edenlerin dileklerini yerine getirmiş, daguerre'i de isa'ları yapmıştır. fotoğraf makinesi icad oldu resim bozuldu'dur.

    baudelaire kor, fotoğraf oturur :

    "demek ki fotoğraf asil görevine dönmeli, sanatın ve bilimlerin bir hizmetkârı, ama alçakgönüllü bir hizmetkârı olmalıdır. nasıl edebiyatı yaratan daktilo ya da matbaa değilse..."

    1846 sanat fuarı makalelerinde "heykel neden sıkıcıdır"ı ("pourquoi la sculpture est ennuyeuse") anlatan da baudelaire'dir. ki bugün sinema fanatiklerinin "fotoğraf neden sıkıcıdır" soru değerlendirmesini de koşutunda düşünmek gerekir.

    baudelaire'in edebiliği mükemmel bu metni ilerigörüşlülüğü açısından bakıldığında kendisi için pek de hayırlı degerlendirmeler sunmaz bize:

    baudelaire, "fotoğraf sanatı"nı ıskalamıştır.

    bresson ve güler ise fotoğraf sanatına ihanet etmişler, fotoğraf sanatını satmışlardır. bresson, güler'den de ileride "resim sanatı"nın işbirlikçisidir. "resim sanatı" - bir olasılık- vasat bir ressam kazanmıştır ama, kesin olan, fotoğraf sanatının bir teorisyenini kaybettiğidir. bresson, fotoğrafın sanatını agrandizöründe aşağılaya aşağılaya küçültmüştür.

    ---

    fotoğrafın "sanat" olup olmadigi tartışması özellikle "şipşak"çılığı ve kolayca çoğaltılabilir olmasında yatar. halbuki gombrich, bresson'un, o vizör'ün ardında kadrajın içerisini özenle doldurduğunu ve "geometri tutkusu"nu itiraf ettiğini aktarır bize. görecelidir yani "şipşak"çılık da...

    bireyi sanatçı yapan o seçim iradesi fotoğrafta özellikle iki noktada görünür. çekerken ve çektikten sonra. bu, diğer sanat ürünlerine çok da yabancı değildir. ürünün ilk üretiminin yanısıra üretiminin ardından üzerinde çalışılması yani ardcı işçiliği buna isabet eder. fotoğrafta bu işçilik ya o film içerisinden fotoğrafların seçilmesi ya tab aşamasında ilk anda yapılmış o kadrajın değiştirilmesi ya da seçilmiş fotoğrafların farklı bütünlüklere yeniden oturtulmasıdır. başkasının çöpe atacağı fotoğrafı "gören", "anlamlandıran"dır fotoğraf sanatçısı kimi zaman da. kimi zaman da o fotoğraf sanatçısının dadacı örnekleri...

    // gerçeköteciliği dadacılıktan ayıran önemli bir nokta da yönteminde ortaya çıkar. her ikisinde de hakim olan kendiliğindenlik (otomatizm) birbirinden farklıdır. dadacılıkta bu kendiliğindenlik "tesadüfi" iken, gerçekötecilikte "psişik"tir. meşhur dadacı hans arp'ın 1916 yılında, yaptığı ve kendisini tatmin etmeyen tablosunu yırtıp attıktan sonra, aynı düzende tekrar yapıştırması ve sonucun kendisini tatmin etmesi sanat tarihinin ilginç anekdotlarındandır. //

    bkz. "gerçek'ten 'öte'sine 'beri'sine notlar", iç. imece, haziran 1999/sayi: 12

    web.archive.org/web/20010822205633/imece.org/arsiv/gercekten.html

    ---

    bir başka açıdan söz konusu olan, böyle bir genelleme değil de parça başı değerlendirmede yattığıdır. yani fotoğraf'ın alan olarak sanatlaştığı yerler olduğu kadar, daha çok günlük tüketime veri taşıdığı yerlerin varlığıdır sorun çıkartan. bu, açık/derhal işlevsel boyutlu tüm sanat dallarının da bir sorunudur. fotoğrafın "tek"lik yani "kolayca çoğaltılabilir" sorununa ve sanat pazarindaki yeri bambaşka bir konu...

    * *

    ---------
    ---------

    ayrıca,

    (bkz: henri-cartier bresson/#5276192)

    (bkz: ara güler/#5276637)
  • kirik dokuk, eski mi eski bir zenith ile basladigim, iyi de ettigim aktivite. bir rulo filmi bitirdikten (!) sonra filmi dogru durust takamadigimi, oyle ozene bezene cektigim fotograflarin aslinda olmadigini, o anlari elimde tutamadigimi anladigim ani hatirlatan entry.
  • dondurulmuş zamandan korkmamayı gerektirir.
  • insanlara, görmeye alışkın olmadıkları şeyleri fotoğraflarla gösterebilmektir.
  • aslında zordur ve son günlerde yerden bitme ot gibi türeyen sözde fotoğrafçıların zerre anlamadığı sanattır. deviantart ve takibinde facebook gibi güzelim siteler herkesin çektiği fotoları yayımlaması gibi güzel bir özellik barındırsa da, bu yayınlayanların büyük çoğunluğunun da aynı zamanda götünü kaldırmıştır. kardeşim asıl fotoğrafçılık eskidenmiş. yarım saat ışık ayarla, açı belirle ve tam bilemeyeceğim bir sürü ince iş. şimdi teknoloji gelişti ve sen makinanın düğmesine bastığın anda binlerce işlem fotoğrafa uygulanıyor. yok auto light isolation, yok otofocus derken senin sivilceli, koca götlü sevgilin bir teknoloji harikası ile bal döküp yalanası cillop bir hatun gibi gözüküyor. teessüf ediyorum, cidden teessüf ediyorum. amına koyayım ki teknoloji bazen olumlu yönde gelişemiyor, gelişse de kullanılamıyor. işte böyle insanlar yüzünden gelişen teknolojiye lanet okuyorum. argeci mühendisleri bir hışımla skesim geliyor ama düşünüyorum. yok yok suç onlarda değil...
  • fotoğrafın sanatı.
  • ışığa hükmetme sanatıdır.
  • halet-i ruhiye'yi ışık ile (photo) çizmektir (graph)..
  • "kaliteli fotoğraf çekmek için kaliteli makina gerekmez" deyip kaliteli makina kullanan sanatçıları barındıran sanat dalı
hesabın var mı? giriş yap