*

  • x objesinin yonlendigi herhangi n noktalarindan birini örnekleyen cumle
    - su(x) fotograf(n) uzerine dokuldu -
    - ahmet(x) fotograf(n) uzerine konusma yapti -
  • " sevdiğimiz kişiye bakarken takındığımız araştırıcı, kaygılı ve titiz tavır; onun ertesi güne bir randevu verecek veya bu konudaki umutlarımızı yok edecek sözlerini beklememiz ve bu söz söylenene dek kah sıkıntı kah umutsuzlukla ya da her ikisiyle dolu hayal gücümüz; bütün bunlar, sevilen kişinin net bir görüntüsünü elde edebilmek amacıyla ona yönelik dikkatimizi aşırı ürkekleştirir. belki de bütün duyuları aynı anda harekete geçiren ve yalnız bakışlarla bu duyuların ardındakini anlamaya çalışan bu etkinlik, sevmediğimiz zaman genellikle hareketsiz kıldığımız canlı kişinin değişen hallerine, bütün hoşluklarına ve hareketlerine karşı aşırı hoşgörülüdür. buna karşılık, sevilen model hareket eder; ondan geriye kalan her zaman için iyi çıkmamış fotoğraflardır"
    ` : proust, çiçek açmış genç kzıların gölgesinde`
  • yanılmıyorsam fransız bir yazar şuna benzer bişey söylemişti fotoğraf üzerine;

    "bir şeyin fotoğrafını çekmedikçe onu gerçekten görmüş sayılmazsınız!"

    (bkz: gözlerime inanamıyorum)
  • fotoğraf üzerine yazılmış en önemli kitaplardan biri. fotoğraf üzerine düşünen ya da ilgi
    duyan herkesin okuması salık verilir. herhangi bri fotoğraf makalesinde kitabın veya yazarı
    susan sontag ın isminin zikredilmesi farzdır. bir diğer önemli susan sontag kitabı için:
    (bkz: başkaların acısına bakmak)
  • susan sontag'ın on photography isimli eserinin türkçeye çevirisinin adı.
  • platon'un mağarasında
    fotoğraflardan bakılınca, puslu görünen amerika
    melankoli nesneleri
    görüşteki kahramanlık
    fotoğrafın getirdiği müjdeler
    görüntü dünyası
    fotoğrafla ilgili özlü sözler (w.b:nin anısına)
    kısımları bulunan susan sontag kitabı.

    "insanlık, çağlar öncesine dayanan alışkanlığıyla hala gerçeğin basit görüntüleriyle ayalanarak, akıl almaz bir şekilde platonlun mağarasında oturmaya devam ediyor." diye başlıyor.
    "fotoğraflar, bize yeni bir görsel şifre öğretmek suretiyle, bakılmaya değer olan şeyler ile kendimizde onları gözlemleme hakkını bulduğumuz şeylere ilişkin görüşlerimizi değiştirip genişletiyorlar."
    "fotoğraf toplamak, dünyayı biriktirmektir: filmler ve televizyon programları duvarları ve ekranları aydınlatır,
    onlara yansıyan ışıkları titreştirir ve sonra da kaybolup giderler; oysa, durağan fotoğraflarda rastladığımız görüntü, aynı zamanda oldukça hafif, ucuza üretilen ve kolayca taşınıp biriktirilerek saklanabilen bir nesnedir."
    "bir şeyin fotoğrafını çekmek, fotoğraflanmış olan o şeyi ele geçirmektir."
  • nesneyi gördüğünüzde yapıştırdığımız etiket, nesnenin kendisini oldukça güzel bir şekilde tanımlayabilir. ancak bu yapıştırdığımız etiketi tanımlama süreci geldiğinde kurbağa gibi kalıp gökyüzüne bakarız kimi zaman. işte bu zamanlarda yardımımıza koşan bir kaç kelime vardır; bunlardan biri fotograf ikincisi ise kitch'dir. bu iki kelimeyi yapıştırır ve gökyüzüne rahatça bakabiliriz. tanımlamış olmanın verdiği muazzam rahatlık artık ensenizdedir. zaten bu aralar hep ensede bitiyor herşey.

    fotoğraf makinesi elinizde dolaşırken dünyadaki her görüntü sanki sizin ve yeni aldığınız fotoğraf makinesi için vardır. bu tıpkı yeni sevgili yapmış bir genç oğlan gibidir. ( bknz : sevgili yapmak) sevgiliyi koluna takan bu arkadaşımız her dükkanı her kafeyi kendisi için uygun olanlar ve olmayanlar olarak ayırabileceği gibi fotoğraf makinesiyle dolaşan insanımız da kendisi için uygun olan yerler ve olmayan yerler diye ayırabilir. tabi bunu bir hastalık olarak da görebilirsiniz, ki galiba hastalık tanımı daha uygundur. elinde çekiç olan adamın her yeri çakılacak bir çivi gibi görmesi gibidir. tedavi olmayı reddeder elinde fotoğraf makinesi oldukça.

    insan sevmeye başladığı zaman, yaşamaya da başlar. ancak yaşadığı sevgiyle birlikte ise o zaman yaşamın anlamı sevginin ortasından geçip gider. tabi bu anlattıklarımız tamamen sevgiyi kelime olarak adlandırdığımızda ortaya çıkan bir hastalık gibidir. hekim apollon'un yeminini hatırlarsak eğer ve tıp'ı bir sanat olarak görürsek durumu daha karmaşık hale getirip sonuç kısmında bu karmaşıklığı gidermeden modern yönetmenler gibi bitirebiliriz. asklepius, higiya, panacea üzerine ve bütün tanrı ve tanrıçaların huzurunda yemin ederim ki, hayatımın ve sanatımın saflığını koruyacağım. bu yemin oldukça güzel bir yemin, insan bu kelimeleri yan yana duyduğunda bile büyük bir güven sergileyebilir.

    diğer sanat disiplinlerinden biraz farklı olan fotoğraf ( bu tamamen kişisel bir düşüncedir, genel bir tanımlama olduğu yada doğru olduğu elbette tartışılabilir ve muhtemelen o tartışmanın sonucunda ben haksız olabilirim, ancak bu tanımlayı yaparken ki kesinliğimi değiştiremez.)

    konumuzun başına geri döner ve nesneye yapıştırılan etiket konusuna geri dönersek, ( hiç istemesemde normal bir yazıda sonuç kısmında giriş kısmına gönderme yapınca "vayy" diye bir beğeni cümlesi duyarız ya içimizden) bir "seni seviyorum" sözü oldukça sıradan klişe ve oldukça kitsch olabilir ancak bu etiket nesne ile birleşip beğendiğiniz birinden size karşı kullanıldığınızda tüm savunma mekanizmanız çöker ve birden "euh " gibi şeyler saçmalarsınız, tabi birden bir kararlılık gelipte "bende seni " de diyebilirsiniz ancak bu tamamen yenilginin belirtisidir. çünkü madem öyleydi niye daha önce sen söylemedin sorusu gelebilir. bunu fotoğrafla ilişkilendirmek gerekirse, bir fotoğraf çekmek yani düğmeye basmak bir yeri sevdiğinizi anlatabilir. fotoğrafını çektiğiniz nesneye veya mekana "seni seviyorum" ve bu görüntüyü yanıma almak istiyorum demenin bir yoludur. fakat o fotoğrafı bastırmanız "bende seni" kelimesini söyleyen insanın çaresizliğine tekamül edebilir.

    daha fazlasına şu adresten ( bknz : http://yaokursan.blogspot.com.tr/ ) ulaşabileceğiniz yazılar silsilesi.
  • une image vaut mille mots, yani bir fotoğraf bin kelimeye bedeldir.
  • kitabın ilk bölümleri niçin fotoğraf çektiğimiz sorusunu çok güzel yanıtlar. aslında fotoğraf makinalarının bu denli gelişmesi hayatımıza girmesi de bu sebepledir. bu gelişimle fotoğraf çekme nedenlerimiz de çeşitlenir. bu olgu sadece sıradan insan için değil belgesel ve haber değeri taşıyan fotoğrafçılar için de farklı nedenler taşımaktadır.
  • --- spoiler ---

    ''gerçekliğin doğrulanma ve tecrübe edilme ihtiyacının fotoğraflarla pekiştirilmesi, artık herkesin alışkanlık edindiği bir estetik tüketimciliktir. sanayi toplumları, yurttaşlarını görüntü-cankilerine çevirir; kaldı ki bu, zihinsel kirlenmenin en karşı konmaz şeklidir. güzelliğe, yüzeyin altındakileri deşmeye son vermeye, dünyanın bedeninin kefaretinin ödenip yüceltilmesine. duyulan müşfik özlemler -erotik duyguların parçası olan bu öğelerin hepsi, fotoğraf çekerken duyduğumuz hazla doğrulanır ve pekiştirilir. ne var ki aynı süreçte başka, daha az özgürleştirici duyguların ifade edildiğine de tanık oluruz. insanların içinde güçlü bir fotoğraf çekme dürtüsü bulunduğunu, tecrübeyi bir görme biçimine çevirme arzusu duyduklarını söylemek yanlış olmaz. son kertede, bir tecrübe edinmek, onun fotoğrafını çekmekle aynı şey haline gelir; kamusal bir olay içinde yer almak da giderek onun fotoğrafı çekilmiş görüntüsüne bakmakla eşitlemeye başlar. on dokuzuncu yüzyıl estetlerinden en mantıklısı olan mallarme, dünyadaki her şeyin bir kitapta sona ermek için ortaya çıktığını söylemişti. günümüzdeyse her şey bir fotoğrafta sona ermek için vardır. ''
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap