• altmışların sonunda -henüz underground olarak- yavaş yavaş rock'la birleştirilme çalışmalarının meyveleri henüz filizlenen caz, yetmişlerin ortalarında açığa çıkan füzyon problemleri nedeniyle umutlarını bir süreliğine yitirmişti. yetmişlerin sonunda ornette coleman dancing in your head'i çıkardığında ise hala uzaklarda olan umut ışığı [prime time orchestra'nın da yardımıyla] göz önüne geliyordu. rock temelli caz, etnik kokteyl ve afrika ritmleriyle serbest funk'ı ortaya çıkarıyordu. gönül isterdi, free funk daha ön planda olsun ve daha az elektrifiye edilerek tanınsın. ancak ornette coleman'ın izinden gitmek konusunda şüphe içinde kalan çoğu müzisyen bunu denemekte geciktiği için [nihayet!] seksenlerin ortalarında free funk'ı kavramaya başladı.

    doğal olarak diğer gruplar/icracılar başlangıçta ornette'in yolundan ayrılmadılar. joachim berendt'e göre ornette coleman'ın free funk konusunda oynadığı rol, miles davis'in yetmişlerde caz-rock/fusion konusunda oynadığı role benzer. [prime time çıkışlı] ronald shannon jackson, jamaaladeen tacuma ve james blood ulmer da ornette coleman etkisinden kırk yıl sonra hala çıkamamış, müziğin harmolodik temellerini reddetmemişlerdir. [hatta james blood ulmer'ın tales of captain black'ine ornette coleman'ın sideman olarak yer alacak kadar destek verdiğini de eklemek isterim. tarihin en iyi free funk albümü olduğunu -en azından şimdilik- söylesem, yalan olmaz.]

    coleman bir şeyleri feda ediyor gibi duruyordu.
    çoğu büyük-usta [tıpkı ellilerde free jazz'î küçümsedikleri gibi] free funk'ı da aşağı görüyor, ornette'in harmolodic kurallarını çiğnediğini söylüyordu. halbuki değişen tek şey enstrümanların akustik yerine elektronik olması ve band'inin yapısındaki değişimdi. doğaçlamalar science fiction'daki gibi duru, the shape of jazz to come gibi yer yer bütünleşik, free jazz a collective improvisation gibi kollektifti. belki kabul edilebilir farklardan biri, ornette coleman'ın klasik dörtlüsündeki "final buluşması"nın hemen hiç olmaması, zaten başlangıç armonisinin hemen her zaman [geri planda olsa da] sürdürülmesiydi. eh, free'nin yanındaki funk olunca bunun aksini düşünmek ramazan davulunu sunny murray'ye çaldırmak gibi olur.

    ronald shannon jackson'ın daha sonra kurduğu decoding society'si ise free funk'ın funk kısmına daha yakındı. [hatta last exit'ta da bunun etkisini fark edebilirsiniz.] ulmer ise blues'un spektrumsal olarak hemen her bölümünü denemeyi büyük bir zevkle deniyordu. burhan öçal ise jamaaladeen tacuma'yla yerel müziğini doğaçlamayı seviyor.

    free funk zaman içinde -tıpkı adı gibi- oldukça özgür, daha da özgür.

    [kronolojik sıralama için kaynaklar: berendt'in jazz: from ragtime to fusion'ı ve wikipedia]
hesabın var mı? giriş yap