• jorge luis borges'in "hatırlıyorum..." kelimesiyle başlayarak cinliğini gösterdiği, muhteşem öyülerinden sadece bir tanesi.
  • "hatırlıyorum onu ( bu kutsal fiili almaya hakkım yok, dünya yüzünde bir insan sahipti bu hakka, o da öldü)… pedro leonardo ipuche, funes’ in üstün insanların öncülü olduğunu, yerel ve kırsal bir zerdüşt olduğunu yazar… “bende tüm insanlığın dünya dünya olduktan beri sahip oldukları anılardan daha fazlası var.” çok biçimli, anlardan oluşan ve neredeyse katlanılmaz derecede ayrıntılı bir dünyanın yalnız ve bilinçli bir izleyicisiydi… düşünmek farklılığı unutmak, genelleyebilmek, soyutlama yapabilme demektir. funes’ in arı kovanı gibi dünyasında sadece ayrıntılar, varlıklarını şiddetle dayatan ayrıntılar vardı."

    yukardaki seçme alıntılardan sonra bir öte yoruma girişelim (bir denememizi burada canlandırarak) bellek funes' ten hareketle:

    hiç unutmayan funes-bilincin bir geçmiş-kahincisi olduğu açıktır, unutmamanın bilimcisi diye çağırmalıyız onu. kahinlik geleceğin belirsizliğinden ve hiç olmamış-olmasından her zaman geleceğe ait bir bilicilik olarak tasarlandı oysa ki en tam bilicilik geçmişi hakkıyla kuşatanın işidir çünkü geçmiş aslında insan algısının zamansal varoluşunun zorunlu eksikliğinden, gelişmemişliğinden dolayı hiçbir zaman tam olarak yaşanmamış, kavranmamış olandır: tarihsel bir öngörüden ya da yazım faaliyetinden bahsetmiyorum burada. burada geçmişi bize tekrar öğretecek, bütün-bakışlardan yeniden-gösterecek funes-kahinler eğitmemiz gerektiğini söylüyorum yalnızca ben çünkü elimizden kayıp giden sadece o’ dur ve hiçbir şey yapmadığımız takdirde de asla ulaşamayacağımız sadece geride-bıraktığımız zamanlardır. gelecek önümüzde ve her zaman kendi gücüyle parlıyor, her zaman en tam şekilde ve eksiksizce yaşanma olanağını kendisinde taşıyor olabilir fakat geçmiş, kahinlerimizin yokluğunda yani şimdi ve geçmiş-her-şimdide gizli şekillendiriciliğinden ve hatırlamasından mahrum bırakıyor bizi.
  • bellek funes, unutmamaya karşılık düşerken, onun ölümünü de hızlandırmıştır diyebiliriz belleğinin kudreti, haddimizi aşarak. zira unutamayan, unutamadıklarının görkemli anlatısı ve onların arkada kalan ayrıntılı bilinci yüzünden şimdi ile yaşanan ile bir uyuşmazlığa düşmüştür: ölmek unutmayış olarak karşısına gelir funes' in ve algısından kaçmayan ayrıntıları toprağın altına götürür, orada hiçbir zaman hatırlamak zorunda kalmayacaktır insanın sefil ve unutan algısını.
  • önceden yaşamış olduğu bir günü anlatması istendiginde bile, mükemmel hafızası sayesinde, sadece o günü anlatması bir gün süren öykü kahramanıdır.
  • iletisim yayinevi'nden cikan "ficciones, hayaller ve hikayeler" adli derlemede yer alan oyku. attan dustukten sonra beyninde olusan hasar nedeniyle ireneo funes artik her ani hatirlayacak ve olene kadar bu anlarin agirligi altinda buyuk bir izdirapla ezilecektir.
  • bugün signals and systems dersinde, orhan arıkan'ın "bazı insanların beyni prefiltering yapamaz beyinleri sürekli bilgi ile dolar ancak bunlar arasında ilişki kuramazlar." demesiyle aklımın direk gittiği hikaye. bellek funes'in sorununun kaynağını da bilimsel olarak öğrenmiş oldum böylece.
  • öykünün başlığının "funes'in belleği" değil de "bellek funes" oluşu anlamlıdır. memoriosa anımasamaktan farklı olup, bir semptomdur -anomalisa-. ireneo funes belleğinin esiridir. turing'in enigma adlı makinesine bağlılığı gibidir belleğine bağlılığı. zihni memoriosa tarafından işgal edilmiştir. onunla ilgili anımsadıkarını anlatan hikayeci (anımsayışları tam değildir, şüpheler barındırır zihni ve bu bellek eksikliği sayesinde anlatabilir) şöyle der:

    "ne ki sanıyorum düşünmeyi pek beceremiyordu. düşünmek farklılığı unutmak, genelleyebilmek, soyutlama yapabilmek demektir. funes'in arı kovanı dünyasında, sadece ayrıntılar, varlıklarını şiddetle dayatan ayrıntılar vardı."

    anlatıcıya şöyle der funes: "belleğim, beyim, bir çöp yığını gibi."

    geçmiş yaşantı izlerinin anımsamalar dolayısıyla yaşanmışlığa dönüştüğü zihinsel bir süreç değil, hammadde halindeki izlerin olduğu gbi zihne hücum edişi söz konusudur öyküde. sıradan bir insanda geçmişinin yalnızca önemli parçaları anı halinde zihinde tutulurken funes için böyle bir şey söz konusu değildir: zihni, unutmayı başaramadığı düşüncelerin ağırlığı altında ezilir.

    yine turing'inkini andırır şekilde yapay bir kodlama sistemi yoluyla şeyleri yeniden adlandırmak ve böylece zihnini onların canlı işgalinden kurtarmak istese de ("adlandırmak öldürmektir") meta-sistem oluşturmayı başaramadığı için eziyeti son bulmaz.

    unutamadığı için uyuyamaz, uyuyamadığı için rüya göremez, rüya göremediğinden boşaltamaz. bellek tarafından ele geçirilmiştir funes. şizofren bir belleğin doluluğu tarafından düşün içinde yaşamaya mahkum edilir.
  • yaşamış bir örneği için (bkz: solomon shereshevskii)
  • ireneo funes bir gün attan düştükten sonra felç kalır ve birdenbire gördüğü her şeyi, düşündüğü her imgeyi bütün halleriyle, tastamam görür, özümser halde olduğuna ayar. borges şöyle tasvir eder bu durumu;

    '' biz bir bakışta, bir masa üzerinde üç kadehi algılarız; funes ise, asmayı, onu meydana getiren bütün yaprakları,filizleri ve üzüm tanelerini görürdü. 30 nisan 1882 gününün şafağında güney yönündeki bulutların biçimlerini ezbere biliyor ve onları akıldan, yalnızca bir kere gördüğü ispanyol işi ciltli bir kitabın kabartma ebru desenini ya da quebracho ayaklanmasından önceki gece rio negro'da bir küreğin çıkardığı köpüğün çizgileriyle karşılaştırabiliyordu. bu
    anılar sıradan anılar değillerdi; her görsel imge kas titreşimlerine, ısı duyumlarına vb. bağlıydı. bütün rüyalarını ,yarı rüyalarını yeniden canlandırabiliyordu. iki ya da üç kere bütün bir günü yeniden canlandırmıştı; her bir yeniden canlandırma, hiç kesintisiz, tüm bir gün sürmüştü. ''

    ayrıca funes'in bir diğer özelliği, gördüğü her an'ın, her resmedişin bir diğeriyle aynılığını sorgulamasıdır;

    ' funes, saat üç ondörtte yandan gördüğü köpeğin üçü çeyrek geçe önden gördüğü köpekle aynı adı taşıması fikrinden rahatsızlık duyuyordu. '

    yani havsalanın ve kavramanın bunca kuvvetli oluşunu imleyerek, normal insanın bağlantılar dominosallığını kuruşunun unutma'yla gerçekleştiğinden dem vurur, borges. her an'ı her ayrıntısıyla yaşayanlık, boşluksuzluğundan dolayı bu boşluksuzluğu olduğu gibi bırakır ama 'boşlukları' olan, momentin her pikselini kavrayamayan bellek, bu boşluğu bir sonraki pikseldeki yine en çok odaklandığı şey ile ilişkilendirir. nedensellik yaratır, yaratamazsa olurlamaları yerle yeksan olur. dolayısıyla da logosu.

    kuvvetli belleğin karşıtı olan 'unutuşta' ise bundan aşkın, üstün bir şey yaşanır. çünkü kuvvetli bellek, her ne kadar momentte boşluksuzluk bırakmıyorsa da 'boşluk' momentin dinamiğine yayılmıştır. yani her şey birbirine gönderimselliklerin ürünüdür. boşluğun yaratısı boşluksuzluktur, yaşanan.

    blanchot'nun bir sözü üzerinden devam edelim;

    ' eğer unutuş için yaratılan kelimelerin bizi her an muaf tuttuğu unutuşa en azından bir defa kendimizi bırakabilseydik ancak böylece unutabi-lirdik. '

    funes, bunu yapamayışın biçâreliğini taşır. momentte kendibeslek değildir. 'dışarısının' içeriğine mahkumdur.
    ve bu kendibesleksizlik, insansal kendiliğindenliğin düşününe nail olamaz.
    halbuki unutuş'ta 'dışarısı' da 'içerisi' de yıkılır. katlanamaz kendiliğindenliğe.
hesabın var mı? giriş yap