• an itibariyle tarihin en eski tas resimlerine ulasilmis antik ötesi yerlesim.

    http://www.ntvmsnbc.com/news/379621.asp
  • urfa civarlarında bulunan, üzerinde milattan öne on binli yıllardan kalma bazı yapıların ve kabartma sanat eserlerinin bulunduğu tepe.

    - tepe üzerinde devasa boyutta taşlar ve bu taşların üzere işlenmiş bazı sanat eserleri bulunuyor.
    - yakınlardaki taş kaynaklarının uzaklığı ve işlenmesi için gerekli insan gücü düşünüldüğünde bu anıtların yapılması için bin kadar insan çalıştırılması gerektiği tahmin ediliyor.
    - bu sayıdaki insanın böyle bir işte çalışması için bölgeye yakın bir yerde konaklaması gerekir.
    - bu kadar çok insanın bölgeye yakın bir yerde konakladığına göre bu kişilerin bir şekilde beslenmesi gerekir.
    - bir arada bulunan bu kadar çok insanı toplayıcılık ya da avcılıkla doyurmak mümkün değildir.
    - binlerce farklı yabani buğday türü üzerinde yapılan çalışmalar bu bölgede kendiliğinden yetişen buğdayın genetik yapısının bugün tarımda kullandığımız ekilebilir buğdayla neredeyse aynı olduğunu gösteriyor.
    - insanın mağra duvarlarına resim çizmekten vazgeçmesi başka bir deyişle avcılık ve toplayıcılık üzerine kurulan mağra yaşamını terketmesi bu anıtın yapımıyla aynı yıllara rastlıyor.

    özetle: insanın muhtemelen ilk kez tarım yaptığı, yerleşik hayata geçtiği, mağra duvarlarına resim çizmekten ziyade, sistematik bir biçimde sanat yapmaya ve kültürel birikim oluşturmaya başladığı yer, başka bir deyişle ilk "uygarlık"'ın kurulduğu yer ülkemiz toprakları içinde.

    peki biz ne yapıyoruz?
  • çanak çömleksiz neolitik döneme (yani olabildiğince eskiye, insanlık açısından en eskilere) tarihlenen tapınaklar kompleksinin bulunduğu tepe.
    göbeklitepe'nin keşfi arkeoloji, antropoloji, vs. bilimlerini dumura uğratmasının yanı sıra teoloji açısından da bir bomba olmuştur. zira buradan çıkan heykeller, dikilitaşlar ve semboller -beklenenin aksine - erkek tanrılar ve erkeklik sembolleri olduğu sanılan buluntulardır. en başta, ana tanrıça kültü ve kadın egemen toplumun hüküm sürdüğü sanılırken, birden ondan da önce erkeğin daha üstün tutulduğu bir tapınma şeklinin olabileceği düşüncesine yol açmıştır bunlar.
    15-20 tapınak olduğu sanılıyor. klaus schmidt'in sözleriyle "göbeklitepe muazzam bir 'tapınaklar dağı niteliğinde, 'taş devri kabilelerinin' çeşitli törenler düzenledikleri 'olimpik buluşma' yeri olarak karşımıza çıkıyor".

    bu arada kendine yontan nalıncı keserleri de boş durur mu; eski ahitte geçen cennet bahçesinin (bkz: garden of eden) burası olduğu, hatta watchers denen, adem ve havvanın neslini koruyup gözlemekle yükümlü meleklerin burada bulunduğunu, nefilimlerin (bkz: nephilim) burada türediğini vs vs. ileri sürmeye başladılar bile.
    http://www.andrewcollins.com/…li_tepe_interview.htm

    klaus schmidt de ne desin, "biz arkeologuz, arkeologlar cenneti bulmak için kazı yapmaz."
    bir de "aha işte bizim atalarımız burası bizim işte görüyor musunuz" diye ortaya çıkan kürt gruplar var. bir google ettirirseniz görürsünüz.

    her neyse bizim ise ülkemizde olan bitenle pek bir haberimiz yok televolelerden türban meselesinden şundan bundan kafamızı kaldıramıyoruz ama dışarıda bizim topraklarımızda bulunan bu cevher çoktan ortalığı karıştırdı bile.
  • dünya tarihinde ilk tarımın yapıldığına inanılan yer. nedeni ise muazzam tapınak alanını inşa etmek için çalışan insanları beslemeye avcılığın yetmemesi ve insanların bitkilerden besin elde etmeye yönelmesi. inanılmaz bir alan, türkiye'ye döndüğüm zaman en büyük isteklerimden beri gece orada olup, aydınlatıcı bir obje ile isadan önce 12000 senesinde orada yaşayanların yaptığı gibi dev taşlar üzerine nakşedilmiş tarihin en eski sanat eserlerini seyretmek. türkiye'nin sahip olduğu en önemli arkeolojik alanlardan birisidir, dünyanın da. koruyalım, kollayalım.
  • on bir bin yıl öncesine, insanlığın tarihine tuttuğumuz fener.

    kim derdi ki insanlığın tarihi ile ilgili bildiklerimizi yerle bir eden keşif urfa'da yapılacak? ama gel gör ki bizim über medyamızın süpersonik gazeteleri internet sitelerini göt-meme-bacak fotograflarıyla doldurmakla meşgul olduğundan bu keşifi bana duyurmak yabancı menşeli bir belgesele nasip oldu. (bkz: the rise of man)

    bölge, dört beş metre yüksekliğinde ve beş on ton ağırlığında taşlardan yapılmış "t" şeklindeki yapıların belli bir düzene göre dizilmesiyle oluşturulmuş devasa bir anıttan oluşuyor. bu bölge keşfedilene kadar avcı ve toplayıcı (hunter-gatherer) insanların göbekli tepe gibi kompleks bir yapıyı bina edebilecek bilgi ve yetenekten yoksun olduğuna inanılıyormuş ancak bu keşif ile insanoğlunun gelişiminin daha erken zamanlarda olduğu ortaya çıkmış. hatta bu kadar büyük bir anıtı inşa etmek için gerekli iş gücü çok büyük olduğundan, bilim insanları, ufak tefek klanların birleşerek büyük bir yerleşik toplum oluşturduğunu, yani insanlığın sosyal gelişiminin de tahmin edilenden daha önce geliştiğini düşünür olmuş. yani bu keşif insanlığın gelişimiyle ilgili zaman tahminlerini hatırı sayılır biçimde geriye doğru kaydırmış. durun daha bitmedi... bu keşifin bir başka çok önemli boyutu da insanın hayvan ve bitkileri evcilleştirmesi ile ilgili yapılan tahminleri değiştirmiş olması... bilim insanları göbekli tepede bulunan hayvan kabartmalarına bakarak insanın merkezcil olarak tasvir edildiğini görmüşler ve insan merkezli bir yapının o zamanlarda oluştuğu kanısına varmışlar. yani bu avcı-toplayıcılar doğayı domine etmeye on bir bin sene evvel başlamış. hayvanları evcilleştirip kendi yararlarına kullanmaya başlamışlar.

    adı geçen belgeseli izlerken türkiye sınırları içindeki bu büyük keşiften bihaber olduğum için kendimden utandım. meme başından gayrısına haber gözüyle bakmayan sevgili türk medyasına ve haberi nerden alması gerektiğini bilmeyen kendime teşekkürü bir borç bilirim.

    not: çatalhöyükten de hatırı sayılır miktarda bahseden bu belgeseli izlemek için
    1. bölüm: http://www.teachers.tv/video/29702
    2. bölüm: http://www.teachers.tv/video/29705
  • göbekli tepe kazıları devam ettikçe ve buradan çıkan veriler mevcut veri ve kuramlarla sentezlendikçe, neolitik döneme ve insanlık tarihinin ilk evrelerine ilişkin çok önemli sonuçlara varılacağı kesin gözüküyor. ama, neolitik döneme ve tarımın başlangıcına ilişkin tüm bildiklerimizin değişmesini beklemek gerçekçi değil. mesela, david lewis-williams ve david pearce'ın yazdığı "inside the neolithic mind" isimli kitapta büyük ölçüde göbekli tepe'ye dayanılarak, insanların yerleşik hayata ve tarıma din yüzünden geçtiği ileri sürülüyor. arkeolog dostlar kusura bakmasın ama bu derece idealist bir argümanı kabul etmem için çok daha sağlam kanıtlar gerekiyor.

    göbekli tepe'nin cennet bahçesi olduğu iddiasıysa tam bir komedi. arkeoloji bilimsel bir disiplin olarak ilk ortaya çıktığında, batılı arkeologlar işi gücü bırakıp kutsal kitap'ta yazılanların doğru olduğunun kanıtlamak için yolara düşmüşler, yakındoğu'yu delik deşik etmişlerdi. sonra morardılar tabii. şimdi aradan bu kadar zaman geçmişken, koskoca göbekli tepe'yi sizin siktiriboktan efsanelerinize kurban veremeyiz arkadaşım. geri zekalı inanç turistlerinizi de istemiyoruz. varsın gazetelere manşet olmasın, biz doğru dürüst öğrenip tartışalım göbekli tepe'yi.
  • urfa'nın sürekli peygamberler şehri olduğu söylenir. meğer boşuna değilmiş, dahası varmış; urfa il sınırları içinde yer alan göbekli tepe günümüzden 12 bin yıl önce bir inanç merkezi, insanoğlunun ilk hac yerlerinden biriymiş.

    göbekli tepe gizemli olduğu kadar, hikâyesi de ilginçtir. şavak adında bir çiftçi, bir gün tarlasını sürerken bir heykel bulur. çevresinin yönlendirmesiyle bulduğu heykeli para eder düşüncesiyle müzeye götürür. müzedeki yetkililer heykelin tarihi bir özelliği olmadığı savıyla heykeli müze ambarına atarlar. yıllar sonra müzeye gelen uzman kişiler tarafından incelenen heykelin gerçek değeri anlaşılır; heykelin bulunduğu tepenin, birkaç metre derinliğine inilince, saklı muhteşem tarih gün yüzüne çıkar.

    kazılarla gün yüzüne çıkan ve ünlenen göbekli tepe, urfa'nın 20 km kuzeydoğusunda yer almaktadır. denizden yüksekliği 834 metredir. urfa'dan bakıldığında görülebilecek bir yerde, geniş görüş mesafelerini görebilecek hâkim bir noktadadır. bu coğrafi konumu, göbekli tepe'nin önemli özelliklerinden biridir. tepe'de, bugün bir ziyaret, bir dilek ağacı ve eski bir mezarlık bulunmaktadır. insanoğlunun en büyük adımlarından biri olan neolitik devrim'in, yani tarımın başlamasının, hayvanların evcilleştirilmesinin, ilk kurulan köylerle birlikte yerleşik yaşama geçişin, sınıflaşmanın nüvelerinin oluşmasının; kısacası uygarlığın ilk adımlarının atılmasının gerçekleştiği çekirdek bölgelerden biri, belki de en önemlisi olan bereketli hilal topraklarında yer almaktadır. neolitik dönem'in (taş çağı'nın) önemli yerleşim yerlerinden biridir.

    önemli oluşunun nedeni, son avcı-toplayıcı topluluklara dair bilgiler barındırması, tarihsel olarak, yerleşik yaşama geçiş aşamasını temsil etmesi ve günümüzden 12 binyıl öncesine ışık tutmasındandır. alman arkeolog klaus schmidt ve ekibi 12 yıldır göbekli tepe'de kazı ve incelemeler yapıyor. elde edilen bulgulardan ortaya çıkan şaşırtıcı gerçek şu: göbekli tepe, son avcı-toplayıcı toplulukların inşa ettiği, son derece görkemli bir kült (tapınma) merkezi, bir tapınaklar dağı. büyük bir değişimin arifesinde olan, geçiş döneminin tüm sancılarını yaşayan avcı-toplayıcı topluluklar, bir anlamda, en azından tapınaklarıyla yerleşik yaşama geçmişler. üstelik sandığımızdan çok daha gelişmiş ve karmaşık sayılabilecek bir semboller dünyasına ve inanç sistemine sahip olarak.

    göbekli tepe, yerleşim yerinden öte, bir tapınak merkezidir. bulunan mimari yapılar günlük yaşama yönelik değil, aksine özel amaçlar (hac) için yapılmış kült yapılardır. nevali çori, karahantepe (keçeli tepe), sefer tepe gibi yerler ayni kültüre ait daha küçük boyutlu uydu yerleşim yerleri olarak varsayılmaktadır. çayönü yerleşmesinde neolitik dönem'e ait törensel binaların, özellikle yuvarlak yapılar ve ızgara planlı yapılar evresi göbekli tepe ile çağdaş olması nedeniyle, bu evrelerde yaşanan ortak bir kültürden, dönemin çayönü insanlarının göbekli tepe ile ilişki içerisinde olduğu, birbirilerinden haberdar oldukları düşünülmektedir.

    göbekli tepe, neolitik dönem'de kullanılmış ve sonrada terk edilmiştir. göbekli tepe'nin anıtsal yapıları, onu yapan neolitik dönem insanları tarafından bilinçli olarak doldurulmuş, bir nevi gömülmüştür. bu dönemde yaşam biçimlerini de değiştirmeye başlayan son avcılar, eski kimliklerini, avcı-toplayıcı yaşamlarında onlar için önemli olan inanışlarını, sembol dünyalarını tahrip etmeden kapatarak terk etmişlerdir. bu nedenle son avcıların buluşma merkezi olan eşsiz tapınaklar dağı, ıssız, ırak, sessiz doğal ortamda, tahrip edilmeden günümüze kadar ulaşabilmiştir. (kaynak: nalân mahsereci, prof. dr. klaus schmidt ile söyleşi/son avcı-toplayıcı toplulukların görkemli izi: göbekli tepe, bilim ve gelecek dergisi, aralık 2007, sayı: 46.)

    göbekli tepe'de kazı çalışmalarını yürüten prof. dr. klaus schmidt'in kazılardan elde ettiği bulgular ve literatüründen edindiği bilgiler taş çağı avcılarının gizemli kutsal alanı göbekli tepe-en eski tapınağı yapanlar adıyla, istanbul'da (2006'da) arkeoloji ve sanat yayınları tarafından kitap olarak yayınlanmıştır. kitap, bilimsel yayın amacıyla değil, bilgilendirme ve göbekli tepe'yi okuyucuya tanıtmak amacıyla kaleme alınmıştır. kitabın merkezinde, yazarın deyimiyle "türkiye'nin güneydoğu anadolu'sunda göbekli tepe buluntu alanı yer almaktadır". göbekli tepe, "yeri ve özel şeyleri" içinde barındırmaktadır. önsöz'de; "bu kitabı, ömürleri boyunca ürettikleri eserlerle, genç kuşakların araştırmalarına -hiç kuşkusuz çok önemli şekilde- yön veren linda ve robert braidwood'a sunmayı çok isterdim. ama artık mümkün değil; bu kitabı daha önce bitirmeliydim, çünkü robert ve linda'nın ömürleri 90'lı yaşlarında sone erdi. robert'in, steven spielberg için indiana jones'un prototipini oluşturup oluşturmadığı da bu arada söz konusu edildi. hiç kuşkusuz o, yanında uyumlu eşi linda hanım'la, arkeoloji camiasının sıra dışı bir temsilcisiydi. 1964 yılında halet çambel ile birlikte başlatılan çayönü kazıları, çatalhöyük gibi kısa zamanda popüler olmadı ama çayönü, sonuçları itibariyle yavaşça, ancak güçlenerek artan etkisiyle bugün ulaştığımız araştırma seviyesine giden yolda önemli mil taşlarından biri oldu.

    bir türk-alman ortak çalışması olan 'fırat projesi' kurucusu ve destekleyicisi, istanbul alman arkeoloji enstitüsü'nün (dai) eski müdürü harald hauptmann'ın attığı temel olmadan bu kitap yazılamazdı. o, 1983 yılında başlayan nevali çori kazısıyla, çayönü ile açılan yolu arkeolojinin yeni yurtlarına doğru devam ettirdi. taş çağı'ndan bilinen figüratif nesnelerin hepsini gölgede bırakan, kireçtaşından yapılma büyük boyuttaki heykeller ilk kez gün ışığına çıkmaktaydı" diye yazmaktadır. (s: 15-16)

    kitabın ilerleyen sayfalarında ise, önemli tespitler yapmaktadır:

    "fırat ve dicle arasındaki yukarı bölgenin, bereketli hilal'in ya da diğer taraftan formüle edildiği gibi 'altın üçgen'nin karnı olduğu bir resim gibi ortaya çıkmaktadır. bu bölge çok geniş ve arkeolojik açıdan çok az araştırılmıştır. işte tam burada, heykeller ve kabartmaların şimdiye kadar hiç bilinmeyen dünyasına işaret eden urfa ve görkemli yapılarıyla göbekli tepe yer almakta. bu yapılar, ürkütücü bekçi figürlerinin yanı sıra henüz bilinmeyen bir resim dilinin repuartarı ve içeriğine ait, karışık ve kısmen gerçekdışı gibi gelen betimlere sahiptir. nerdeyse, hieronymus bosch'un allegorik (mecazi) resimlerinden birindeki garip bir resimler senaryosunun kendini yayması gibi; yapıldığında orada olanlar tarafından okunması oldukça kolay ama bilmeyenler için tehlikeli, ürkütücü, korkunç ya da barışsal anlam içeriklerini aktaran bir durum söz konusudur. burada bir başka dünyanın içeriği en azından onun hayvanlar tarafından temsili, ilk olarak bitirildiğinde orada olmayan kişiler için de netleşmektedir. ancak tanrısal özün (numen) daha göbekli tepe'de henüz isme (nomen) dönüşüp dönüşmediğini; burada sadece ruhlar, cinler ya da diğer transzendental (aşkınsal) güçlerin sahneye çıkıp çıkmadığını; ya da tanrılar ve tanrıçaların da bunun içine karışıp karışmadıklarını, taş kaynaklarımızın özellikleri nedeniyle belki de hiçbir zaman bilemeyeceğiz. ancak burada tapılanların gerçek yapısı gizli kalsa da, yine de tapınak kavramının, bu taş çağı özel yapıları için uygun olduğunu düşünmekteyim. bizler, üst paleolitiğin tüm tanrılarını (pantheon) bilememekteyiz ve büyük olasılıkla da bunu hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz; ancak göbekli tepe araştırmaları sırasında saptadığımız, bu tapmaklarda kendini gösteren kült ve dinin; yakındoğu'daki neolitik dönemin gelişimin güçlü dürtüleri olduğu, gittikçe güçlenmektedir. bu da insanlık tarihini ve atalarımızın özünü biraz daha açıklığa kavuşturmayı vaat etmektedir ve bu nedenle de taş çağı avcılarının kutsal dağında bundan sonra yapılacak çalışmaların dönem hakkında bilgi dağarcığımızı geliştirmekte önemli bir rol oynayacağı kesindir."

    yakındoğu'da en eski tapınağı yapanlar göbekli tepeliler; ilk yerleşik hayata geçenler ise çayönü (ergani), nevala çori (hilvan), hallan çem (silvan) gibi yerleşim yerlerinde yaşayanlardır. ona göre yaşadığımız coğrafyanın tarihi zenginliğinin ve farklılığının kıymetini ve bu tarihin, "meleklerin küllerinden yaratılmış" bir halkın yasaklanmış mirası olduğunu bilelim. dünya uygarlığının ortak mirası olan tarihi eserlerimizi tanıyalım, tanıtalım ve gözbebeğimizcesine koruyalım.

    unutmayalım: tarih, tarihini bilmeyenleri kayıtlarından siler!
    `
    (bkz: müslüm üzülmez)
  • şanlıurfa'ya 20 km'lik bir mesafede, örencik köyü yakınlarındadır. 1995 yılında ilk kez alman arkeoloji enstitüsü ve şanlıurfa müze müdürlüğü'nün işbirliğiyle kazı çalışmalarına başlandı. kazılar alman arkeolog doç. dr. klaus schmidt’in başkanlığında yürütülmekte olup, her yıl eylül ve ekim aylarında 10 haftalık bir süreç içinde yapılmaktadır.
hesabın var mı? giriş yap