*

  • ve o geri çeviren gök, (86: 11)

    ayetin arapça’sında geçen “reci” kelimesi “geri çevirmek,döndürmek” anlamlarına gelmektedir. dünyamız’daki yaşamın oluşması için olmazsa olmaz şartlardan biri yağmurun yağmasıdır. güneş’in ışınlarının yeryüzündeki sulara vurmasıyla buharlaşan su ne oluyor da uzay’ın uçsuz bucaksız boşluğunda kaybolmuyor? peygamberimiz döneminde de yağmurun sürekli yağdığını, yeryüzüne suyun sürekli döndüğünü söylemek mümkündü. fakat suyun yeryüzüne dönüşünün sebebini gökyüzündeki çevirici özelliğe bağlayacak bilgi peygamberimiz döneminde mevcut değildi. atmosferdeki ayrı tabakaların varlığı öğrenildikten sonra, bu tabakalardan biri olan troposfer’in, su buharının uzaya kaçmasını, yeryüzündeki canlılığının yok olmasını önlediği ortaya çıktı. bu tabaka “geri döndürücü” özelliğiyle su buharının yağış olarak geri dönmesini sağlamaktadır.

    daha önceki bölümde, gökyüzünün korunmuş olduğunu söyleyen ayeti incelerken gördüklerimizin çoğu da, gökyüzünün geri döndürücü özelliği sayesinde olmaktadır. gökyüzü uzay’dan gelen radyoaktif parçacıkları, radyasyonu ve zararlı ultraviyole ışınlarını uzay’a geri yansıtarak dünyamız’ı korumaktadır. gökyüzü böylece bir yandan uzay’dan gelen zararlıları uzay’a geri çevirerek, bir yandan ise dünyamızdaki hayat için gerekli olan su buharını dünya’ya geri çevirerek yaşamımızı devam ettirmektedir. son asırda keşfedilen gökyüzünün bu özelliğine kuran’da dikkat çekilmesi ne peygamberimiz dönemindeki insanların bilgileriyle, ne de tesadüfle açıklanabilir.
    kırılmaz, bozulmaz şemsiye

    atmosferin geri döndürücü özelliği olmasaydı, dünya’daki ısının yaşam için gerekli olan aralıkta bulunması da mümkün olmazdı. yaşam ancak çok sınırlı bir ısı aralığında mümkündür; güneş’in ısısı ve mutlak sıfır aralığındaki ısıların oluşturduğu spektrumda sadece % 1’den ufak bir aralıkta yaşam var olabilmektedir. bu % 1’den küçük aralığın tutturulması kadar, devam ettirilmesi de önemlidir. sıcaklıktaki ani iniş ve çıkışlar da hayatı yok edebilirdi. örneğin dünya’da bulunduğumuz yerde sıcaklık 20° c iken bir anda ısı 100° c ye çıksaydı veya –100° c inseydi, yaşamamız imkansız olurdu. atmosfer, geri döndürücü özellikleriyle sıcaklıktaki istikrarı sağlamakta ve insanlığa, canlılığa hizmet için yaratıldığını göstermektedir.

    atmosfer’in % 78’ i azottan, % 21’i oksijenden, % 1’i ise karbondioksit ve diğer gazlardan oluşmaktadır. bu oranlar yeryüzündeki yaşam için mükemmel ayarlanmış oranlardır. örneğin dünyamız’daki oksijenin oranı % 21’den % 22’ye çıksaydı bir yıldırımın orman yangını başlatma olasılığı % 70 artacaktı. atmosferdeki oksijen ve azot oranları daha fazla olsaydı yaşamsal fonksiyonlar zararlı şekilde hızlanacaktı. eğer bu oranlar daha az olsaydı yaşamsal fonksiyonlar zararlı şekilde yavaşlardı. tüm bu oranların tutturulması dünyamız’daki yaşamımız için gerekli oluşumların arka arkaya yaratılmasıyla mümkün olmuştur. atmosferdeki geri döndürücü özellik bu zorunlu oluşumlardan sadece biridir. fakat sırf bu özellik dahi olmasaydı hiçbirimiz var olamayacaktık. elindeki şemsiyenin tesadüfen oluştuğuna kim ihtimal vermektedir? peki gökyüzü bizi mükemmel bir şemsiye gibi korurken, aynı zamanda yeryüzündeki suyun ve havanın uzaya kaçmasını engellerken, yerine getirdiği görevleri tesadüflerle açıklamak ne kadar tutarlıdır? yaratıcımız var olabilmemiz için gerekli tüm şartları mükemmel bir şekilde planlamış ve bizi yaratmıştır. daha sonra ise gönderdiği kitabı kuran’la bu mükemmel yaratılışlara gözlerimizi çevirmiştir.

    gökyüzünü, yeryüzünü ve ikisinin arasındakileri boş yere yaratmadık. bu inkarcıların sanısıdır. (38: 27)

    kaynak

    ---

    kuran'ın tarzı ve bilimin tarzı farklıdır.

    bir bilim kitabı ortaya koyduğu tezlerin ispatlarını, çıkış noktalarını göstermeye çalışır. oysa kuran her tezinin ispatlarını gösterme çabası gütmez. kuran, evren’in yaratıcısının gönderdiği vahiydir ve evren’i, yaratıcısının diliyle, bir bilim kitabından farklı bir üslupla açıklar. evren hakkındaki en temel bilgilerin kuran’da ortaya konulmasından bin yılı aşkın bir zaman sonra ancak öğrenilebilmesi, kuran’ın birçok ayrı konuda açıklamalar yapıp hiçbir konuda hataya düşmemesi, kuran’ın, evren’in yaratıcısının kitabı olduğunun delilidir. kuran, bir bilim kitabı gibi neden, niçin, ispat, bilimsel birikim gözetmeden doğrudan sonucu ortaya koymaktadır. bilim ise tüm bu aşamaları katederek sonuca ulaşmaktadır.

    görüldüğü gibi kuran’ın doğrudan sonucu ortaya koyuşu ile, bilimin deneylerden, gözlemlerden, formüllerden geçen süreci farklıdır ve farklı da olmalıdır. bilim sonuç ortaya konmuş olsa da metodolojisinin gereği olan tüm bu basamakları aşmak ve kendi yöntemiyle sonuca ulaşmak zorundadır. bu yol bilimsel bilgi yapısının bir zorunluluğudur. nitekim kuran’ın gerek evren’de, gerek dünya’da araştırmalar yapmamızı söyleyen ayetleri bu yöntemi teşvik edici özelliğe sahiptir. kimse bizim bu yazdıklarımızdan kuran’ı ve bilimi yarıştırdığımızı sanmasın. bizim göstermeye çalıştığımız, kuran’ın bilimsel basamakları takip etmeksizin doğrudan verdiği bilimin ilgi alanındaki, konularla ilgili bilgilerin, bilimsel basamakların çıkılmasıyla onaylandığı ve kuran’ın mucizeviliğinin doğrulandığıdır. kuran evren’in yaratıcısından gelmektedir. evren’in yaratıcısı ise zaten evren ile ilgili tüm bilgilere sahiptir. bu yüzden allah, kuran’da, kuran’ın indiği dönemde bilimin ulaşmamış olduğu kimi bilgileri, insanlara sonuç olarak aktarır. günü gelince bilim, formüller oluşturarak kullanır, gözlemler yapar, teknolojik buluşlarını gözlemlerde kullanır ve bilimsel birikim genişler. işte bilimin takdire değer çabalarıyla varılan bu sonuçlarının önemli bir kısmı, evren’le beraber bilimsel kuralları da yaratanın kitabında önceden açıklanmıştır.
hesabın var mı? giriş yap