• bir nurullah genç şiiri.

    bu şiirde iki göz var
    biri senin; biri onun
    senin o karanlık, küf kokulu
    matem gözlerini terk ediyorum

    biliyorum; saçlarının sarısı
    gözlerinin yeşiline karışmış
    biliyorum; sana benzemek için
    melikeler birbiriyle yarışmış
    fosforlu ve derin bakışlarına
    çağlar boyu nice destanlar yazılmış
    oysa ben görülmedik bir lale yaprağına
    gökleri kıskandıran bir destan yazıyorum
    gözlerin değişip kaplasın karanlığı
    bütün ufukları sarsın gözlerin
    gene de hep bende kalsın gözlerin

    l
    kapama gözlerini; karanlıktan korkarım
    atlılar kaybeder yolunu, hasretimin
    posta güvercinleri geri dönmez ülkeme
    yaslı dereler gibi mutsuzluğa akarım
    kapama gözlerini; karanlıktan korkarım

    ll
    ateşten ve köpükten sıyırıp ellerimi
    mekânımı gülistan eyleyendir gözlerin
    isyanıyla ihtiras ve gerilim yaşayan
    kabil’in ruhunu kan eyleyendir gözlerin
    vuslat aşkını leyla düşürmedi çöllere
    arzı mecnun’a hicran eyleyendir gözlerin
    gözlerinde başladı tarihin macerası
    adem’i havva’ya ram eyleyendir gözlerin
    kerem dağlar ardında aradı gözlerini
    kamber’i bile viran eyleyendir gözlerin
    ferhat dağları deldi yolunu bulmak için
    sevmeyenleri giryan eyleyendir gözlerin
    suların emzirdiği muamma bir çocuğu
    yedi iklime hakan eyleyendir gözlerin

    lll
    gözlerin göklerinde
    her yüzyılın başında
    birer akkor olmuş gözlerin
    çekip çıkarsam da mısralarımı
    ben yalnız gözlerinin şairiyim aslında

    hangi rüzgara verdiysem aşkımı
    beni alıp yangınlara götürdü
    muştu beklediğim bütün yelkenlilerden
    ateş düştü içime

    lv
    yüreğimden fışkıran bir “ah” mıdır gözlerin
    beni benden koparan “eyvah” mıdır gözlerin
    bu gözler, o aydınlık, o güzel gözler değil
    yoksa yalancı mıdır, günah mıdır gözlerin
    ses midir, aynalarda çarpan kulaklarıma
    kürdili hicazkar mı, segâh mıdır gözlerin
    arif bey’i itri’yi ömür boyu inleten
    nihavend mi, sultan-ı yegah mıdır gözlerin
    kubbesinde yitirdim zaman duygularımı
    akşam mıdır, gece midir, sabah mıdır gözlerin
    ruhumu baştan başa acılarla dokuyan
    beynimi kurşunlayan silah mıdır gözlerin
    her köşede zifiri bir silûet bırakan
    gönül memleketimde seyyah mıdır gözlerin
    renkler avare; sitem başıboş kuytularda
    mavi midir, yeşil mi, siyah mıdır gözlerin
    yoksa yalancı mıdır, günah mıdır gözlerin

    v
    nihan kıldı gözlerin bana kapılarını
    oysa ben gözlerinden girerdim yüreğine
    her bakışın bir damla ab-ı zindegan idi
    hicranlı her gülüşün bin yıllık figan idi
    içime, soluşundan sonra koyu renklerin
    birer şirpençe gibi düştü gözbebeklerin
    feryadıma gök bile bigane değil şimdi
    söyle, kurtuluşun mu, harabın mı gözlerin
    gözlerinde mi mehtab; mehtabın mı gözlerin

    vl
    çağlayanlar bile hararetlidir
    buğday başağının açlığıdır ufuklar
    siperleri aşıklar mı doldurmalıydı
    zalimler mi
    neden böyle hıçkırıklı, umutlar

    vll
    beni hangi urganla bağladın gözlerine
    beni hangi ırmağa karıştırdın yeniden
    senden kopamıyorum gözlerin var oldukça
    sensiz yapamıyorum yüzün bahar oldukça
    gözlerine baktıkça duruluyor yüreğim
    ölse de, gözlerinden soruluyor yüreğim
    indirme kirpiğini; tutuşmasın kainat
    nazar kıl; ferahlasın; kavruluyor yüreğim
    sensiz küle dönerek savruluyor yüreğim

    vlll
    diyorlar ki ağla
    ağla ki dumanı dağılsın yolların
    ağlamayı denizlere bıraktım

    yalnız gözlerindir hayatta kalan
    uğruna adandığım
    mahşeri sularla çevirip dört yanından
    gönlümde sakladığım
    aynalarda arayıp bulamazken günboyu
    gölgesinde konakladığım
    gözlerindir ufkumda dalgalanan

    rüstem’in kanını döktüm yerlere
    istanbul’u kuşattım gözlerin için
    azrail’e koştum siperlerimden
    gözlerine baka baka dirildim
    niçin kızıl kıyamettir gözlerin bu gün
    niçin heyelan var eteklerinde
    israfil’den işaret mi almışsın
    yanaklarında mahşer kalıntısı
    dudaklarında mizan
    bütün gamlı hüdhüdler belkıs’la döner sana
    yıldızlar vuslat için her gece iner sana
    rengini, gözlerinde kaybolan bilir

    lx
    gözlerin uğrak yeridir bestekârların
    şairler hüzne dalar yeşil okyanusunda
    eşiğinde ölümsüz dilenciler
    gözlerin gecenin intiharıdır

    sen gözlerine mahkumsun; gözlerin bana
    ben şiir yazmasam, kim tanır gözlerini
    geçerken yalnızlık sokağından
    hangi demirci indirir parmağına çekici
    hangi berber yanağını keser müşterisinin
    gözlerine bakmasam, doğar mı güneş

    x
    gözlerin boşluğa akan bir ırmak değil
    gözlerin sadece ölmek, yaşamak değil
    gözlerin tükeniş doruklarında
    bulunmayanları aramak değil
    gözlerine aşina olduğum günden beri
    ben artık her gece sesleniyorum
    düşe kalka
    yorgun argın
    derbeder
    yapayalnız
    duruyorum; yanlış anlaşılıyor
    her hücremde bir inkılab
    her gönlümde bir mahitab
    evim harab; ömrüm harab
    ne ay kaldı, ne de mehtab
    gök bulanık; ufuk silik
    gene de mağrur ve dimdik
    yürüyorum; mezarım oluyorsun ansızın

    xl
    bu son şiir, o küflü gözlerine yazılan
    bu son mezar kalbimde hicranla kazılan
    senin gamsız gözlerin kahkahalar atarken
    benim gözlerim viran; ağlamaya değer mi
    her cilven bir ıstırab; her nazın kapkaranlık
    yorgun kuraklığında ıslanmaya değer mi
    hiç güzel olur muydun gözlerin olmasaydı
    ateşlere girmeye ve yanmaya değer mi
    bir kevser ırmağında serinlemek dururken
    sellerine karışıp bulanmaya değer mi
    aydınlığın gözleri çağırıyor kalbimi
    zehir bakışlarınla boyanmaya değer mi
    gözlerine bir ömür dayanmaya değer mi
  • nurullah genç'in her eseri bir başyapıt adeta, lakin bu destanı başka, bambaşka. şiir, sağ ve sol beynin ortak ürünüdür, sağ beyinde duygular vücut bulur, sol beyinde bunlara bir karakter verilir, ortaya böyle dahiyane eserler çıkar. sonuna kadar şair kullanmış yeteneğini. beynini de, kalbini de bu eserle ve pek çok eseriyle taçlandırmış.

    --- spoiler ---

    gözlerin boşluğa akan bir ırmak değil
    gözlerin sadece ölmek, yaşamak değil
    gözlerin tükeniş doruklarında
    bulunmayanları aramak değil
    gözlerine aşina olduğum günden beri
    ben artık her gece sesleniyorum
    düşe kalka
    yorgun argın
    derbeder
    yapayalnız
    duruyorum; yanlış anlaşılıyor
    her hücremde bir inkılab
    her gönlümde bir mahitab
    evim harab; ömrüm harab
    ne ay kaldı, ne de mehtab
    gök bulanık; ufuk silik
    gene de mağrur ve dimdik
    yürüyorum; mezarım oluyorsun ansızın

    --- spoiler ---

    (bkz: yağmur)
    (bkz: rüveyda)
    (bkz: siyah gözlerine beni de götür)
    (bkz: seni yaşamadan ölmeyeceğim)
  • bir nurullah genç şiiridir. bu akşam bir aksilik olmazsa seslendirmeyi deneyeceğim. defalarca okudum ve hiç sıkılmadım. bu tür bir şiir yazmak gerçekten maharet ister.
  • youtube kanalıma seslendirmesini eklediğim muazzam şiirdir.
  • saat 03.08 biraz önce okudum etkisindeyim hala tekrar tekrar okuma hissi uyandırdı
hesabın var mı? giriş yap