• gülseren budayıcıoğlu ismindeki psikiyatrist, yazarın, 2008 yılında remzi kitabevi yayınlarından çıkan eseri,
    fahişeliği kırmızı,
    eşcinselliği gri,
    mazoşizmi siyah renklerle çervecelemiştir,
    yazdıkları hastalarının isimlerini değiştirerek kitaba aktarılmış gerçek vakalardan oluşmaktadır.

    hem de ukte imiş;
    llllllllllllllllllllllllllllllllllllllll uktesi,
    ukte yaptım olmuş mu?
  • biten kitabın ardından gelen spoiler;
    herşeyi iyi olan güzel olan amma velakin neden bu üçünü ,
    fahişeliği, eşcinselliği ve mazoşizmi günah sınıfına sokulmuş onu anlamıyor insan,
    ya demişlerdir kitap kapağındaki isim ilgi çekici olsun ya da ben demiyorum, toplum öyle isimlendiriyor.
  • yeni okumaya başladığım gayet akıcı eser.kitapçının tavsiyesiyle almıştım şimdilik gayet güzel fakat bazı yazarların da dediği gibi en azından eşcinselliği neden günah olarak saymış merak ediyorum.bitirince tamamen editlerim fikrimi..
  • meliha'nın hikayesini okurken insan aklı duruyor dediğim kitap. sonrasında haline şükrediyorsun, çünkü bazen insan kendi yaşadığı hayatın dışında bambaşka acı hayatlar olduğunu unutuyor. dr. gülseren budayıcıoğlu'nun okuduğum ikinci kitabı. ve ikisinde de aynı duyguyu yaşadım.
  • bugün bitirdiğim kitap.
    üç gün içinde okudum çünkü bazen çok ağır geldi ve üzüntüden, sinirden mola vererek okumak zorunda kaldım.
    yoğun duygular içeriyor.
    ve kitabı okurken hep kendi kendime "ne hayatlar var ulan şu dünyada/türkiyede" dememe sebep oldu.
    kitabı okurken ilk önce kendi insanımızdan nefret ettim, sonra bazılarını sevdim, sonra sevdiklerimden de nefret ettim, sonra nefret ettiklerimi bağışladım.
    ardından dr. gülseren hanım'ı kıskandım, çünkü ben de hep bir terapist olmak isteyip olamamıştım. onun sahip olduğu olanakları ve işini gerçekten kıskandım. kendime hayıflandım. şanssızlıklarıma üzüldüm, başarısızlıklarım için kendime kızdım, azıcık hırslandım fakat genel olarak kitap beni üzdü. şu anda askerde olduğum için diğer kitaplarına ulaşmak çok zor olacağından, sivil yaşantıma dönünce diğerlerini de okumayı planlıyorum.
    bir de kafama takılan bir konu oldu kitabı okurken; kitapta o kadar özel şeyler anlatılıyor ki, kitap basıldığı zaman ne kadar isim cisim gizlense de o hayatları yaşayanlar kitabı okuduklarında (okurlarsa eğer) öğrenmemeleri gereken şeyleri öğrenmiş olacaklar. acaba yazar buna bir çözüm bulup da mı yazdı tüm bunları? aksi halde bu kitabın yayımlanması birilerinin hayatına bile mâl olabilir. bilen varsa yeşillendirsin
  • gülseren hanımın ilk okuduğum kitabı (bkz: kral kaybederse) den sonra aldığım ikinci kitabı.
    ilki üç karakter çevresinde geçiyordu ve başkahraman "kenan bey" i gerçekten merak ediyorsunuz.

    ikinci okuduğum kitabı (bkz: günahın üç rengi) üç farklı kişinin yine psikiyatrist gülseren hanımla olan diyaloglarından oluşuyor.
    gerçekten karakterle ilgi çekici, hem hayatın çok içinden sıradan karakterler gibi hem de yaşadıkları çok olağan dışı.

    karakterlerden birinin şu cümlesi çok hoşuma gitti:

    --- spoiler ---

    "kötüysen, kötülük yapmak kolaydır, ama biri sana iyi derse, kötü olmak artık o kadar kolay olmaz.."
    --- spoiler ---

    psikoloji kitaplarını sevmem ama anlatım tarzı ve dili hem karakterlerin özellikleri bu kitapları sevmeme yol açtı. tavsiye ederim okumanızı..
    edit: kitabın ismine takılmış arkadaşlar neden eşcinselliği günah olarak gördüğüne özellikle. kitap bize bu kişilerin kendilerine bakış açılarını, kendilerini cezalandırmalarını ve yaptıkları şeyi bu yüzden normalleştirdiklerini anlatıyor. yani hastaların gözünde kendileri günahkar. zaten kadın hiç birini suçlamıyor. o yüzden rahatça her şeyi anlatıyor karakterler.
  • 2 günde bitirdiğim gülseren budayıcıoğlu romanı. gerçek hayattan alınan hikayeler hep çok ilgimi çeker ama bu kitapta çok daha fazlası var. bazen okurken sanki ben de böyle davranıyorum dediğiniz durumları yaşamanıza neden oluyor. aslında size en güzel şekilde ayna tutuyor ya da çevrenizdeki insanları fark etme nedeniniz oluyor. sırada madalyonun içi var, resmen sabırsızlıkla elime almayı bekliyorum. gülseren budayıcıoğlu hep yazsın, biz hep okuyalım...
  • gerçek hayat hikayelerinin anlatıldığı söylensede eski türk filmleri senaryolarına benzeyen, daha çok kurgu tadı veren bir kitap.
  • "kötüysen kötülük yapmak kolaydır, ama biri sana iyi derse, kötü olmak artık o kadar kolay olmaz."
  • gülseren budayıcıoğlu 'nun* gerçek vakalarını* anlattığı kitap. kitabın isminin bu şekilde olma sebebi yalnızca ilgi çekmek için bence. edebi anlamda içinde hiçbir şey bulamazsınız ama kitabı da elinizden bırakamazsınız. ilk defa bir kitabı bu şekilde hayretler içerisinde okudum diyebilirim. 3 sayfada bir "yok artık" dedim, halime şükrettim. kitapta, yaptıkları seçimlerin sonucu olarak kendilerini nedensizce suçlayan insanların memnun olamadıkları hayatları anlatılıyor. nedensizce dedim ama her şey bir sebebe bağlanıyor tabi. bilinçaltı denen şeye şaşırıyorsunuz. hiç sorununuz olmasa da kendi hayatınızı düşünüyorsunuz. yanlış bulduğunuz ama yapmaya devam ettiğiniz (aynı zamanda nedensiz sandığınız) şeylerin, neden olduğunu sorgulatıyor bu kitap ve bazı durumlarda gerçekten o çocukluğa inmek zorunda kalıyorsunuz.
hesabın var mı? giriş yap