• eros ile psyche'nin aşk öykülerinin ilk bölümünü özetleyen cümledir bu. mitoloji kitaplarında böyle geçer. hiç görmediği sevgili eşine güvenmeyen psyche onu öldürmeye kalkar. tıpkı eşinin bir zamanlar onun üzerine doğrulttuğu ok gibi o da hançeri kaldırır havaya. fakat nasıl ki eşi onun görünce şaşkınlıktan kendisine batırır oku, psyche de elinden düşürüverir hançeri. ve bir damla kızgın yağ diğer elinde tuttuğu kandilden düşer sevdiğinin göğsüne.
    o zaman sevdiği adam, yüzünü ilk kez gördüğü tanrı, ona bağırır: "güvenin olmadığı yerde aşk yaşayamaz" diye. ve terkeder onu.
    sahiden yaşayamaz aşk güvenin olmadığı yerde, aşk tanrısı nasıl yaşasın?
    kalp kırmak korkunçtur, belki zamanla kırıklar yapıştırılır, saygıyı kırmak deliliktir, o kırıklar size batar, sizin canınızı acıtır. ama güveni kırmak en felaketidir. güven ancak yoktan yaratılır. ve onu kırmak onu yoketmek olur bu yüzden.
    bir kişiye yalan söylemek mesele değildir, hele önemli bir konu değilse, belki kandırırsınız da onu. bir kişiyi aldatmak mesele değildir, belki içinizden bile gelmemiştir gerçekte. ama bir güveni yıkmak bir dünyayı yoketmektir, kendi ayaklarınızın altında. o kişinin dünyasından bir parçayı koparmaktır. bir kişinin size olan güvenini yıkmak, onun kendisine olan güvenine de saldırmaktır. o sizi seçmiştir güvenecek, yanılmıştır, bir insan ne kadar yanılmaya, ne kadar çok dayanır?
  • bu sözün söylenmesine psyche'nin kıskanç kız kardeşleri sebep olmuşlardır.
  • başına kendine kelimesi daha güzel duracak bir önerme.
    misal:
    kendine güvenin olmadığı yerde aşk yaşayamaz.
    gerçi başka ne yaşayabilir orası da belli değil ya.
    endişe, öfke, korku morku tarzı şeyler olur ama, hepten de ümidi kesmemek lazım.
    kalender olmak lazım.
    üç günlük dünya nedir yani?
  • dogru olma ihtimalli yuksek onerme
  • kendine güvenin yetmediğini, sevgilinin de size güvenmesi gerektiğini doğrulayan önerme. ve herkesin maske taktığı çağlarda bir kişinin diğerine güvenmesi/güvenme çabası, hatta kişinin kendine güvenmesi bile çok yıpratıcı olabildiğinden böyle zamanlarda aşk çok çabuk ölür; ya da sürgünlerde* yok olabilir...
  • aklıma "güvenin olmadığı yerde aşk var-olmaz" cümlesinin belirmesine neden olan slogan.
  • imho yanlış bir önerme.

    güven denilen hadise, ikili ilişkiler bazında ele alınacaksa, sevgili ilişkisinde olur, karı-koca ilişkisinde olur, aşk ile bağdaştırılması her iki tarafa da yıkımdan başka birşey getirmez.

    ne demiş peter lauster:

    "duygularini saglikli bir $ekilde izleme ve bunlari tanimlama cok az kiside vardir. eger a$k duygulari kaybolmu$sa ki$i kederlidir ve cogu zaman kendi kendine uzulur. duygularinin baska insanda azaldigini goren ki$i, ona kar$i duydugu sucluluk duygularinida sik sik aciga vurur, cunku her$eyden once hayal kirikligina ugradigini zanneder. kendinden bekleneni vermeye artik yeterli olmadigini du$unur. beklentisinin ne kadar yanli$ oldugunu zannederse, kendini o kadar suclu ve sikintida hisseder ve uzakla$ma duygusu o kadar siddetlenir...

    dolayisiyla bir kez daha soyluyorum, ne kendinden nede ba$kasindan hicbir beklentin olmamalidir. guven duyularak a$k duygulari beklenemez"
  • "yıllar önce sevgilimle otururken bana bir mesaj geldi. telefonu sevgilim(kız arkadaşım) açtı. gelen mesajda o geceyi unutamadığını, başka kimsenin o anı yaşatamayacağı yazıyordu. sevgilim bana baktı, bakakaldı. ne bu dedi? yanlış kişiye attı, tanımıyorum dedim. biraz şakalaştık, ardından da "aaa deli misin be tanımam etmem kimse kim" dedim.
    peki sevgilim ısrarla büyütseydi, kavga sebebi yapsaydı ne olurdu? onu orada o an terk ederdim. böyle ilişki yürütülebilir mi allah aşkına? paranoyak olur insan. devamı gelir artık, sürekli devam eder bu zincirleme paranoyaklık. ailede de böyledir, anneye babaya karşı da böyledir. güven olmazsa hiçbir şey olmaz."

    muzo anlatmıştı bunları, böyle bir mesaj gelse ne yaparsın dedikten sonra bir dinleyicisine.

    güven...

    üniversiteye girince art arda 3 yıl sınıf geçemedim ben. eve gittiğimde annem bana güvenmediğini söyledi hep. babam, ben çocuğuma güveneceğim, güvenmek zorundayım çünkü dedi gözlerimin içine bakarak. onu derken "ben de güvenmiyorum lan sana" der gibi bakıyordu. ama sıfırı tükettiğinde bile güveni yüceltiyordu. yalan söylediğimi bilse bile "benim oğlum yalan söylemez" diyerek söylememem gerektiğini utandırarak öğretiyordu. can yücel demiş ya, -sevgilim sen aldatmadın, ben inanmayı seçtim.

    "sen yoksa bana yalan mı söyledin ha?" dedikten sonra geriye ne kalıyor ki ilişkide? güven zorunluluk çünkü.
    çünkü asalet bu konsepte dahil. saygı da buraya ait.
  • 2 yıl denedigim, olsun ya illa ki güvenirim diye diye kendimi hirpaladigim, yiprattigim hadise. aşkın ne kadar büyük olursa olsun güven yoksa bir gün vazgeçmesini de biliyormussun. ya mecbur kaliyormussun. bunu da acı tecrübelerle öğrenmiş olduk..
  • güvenmek, sevmekten önce gelir.
hesabın var mı? giriş yap