41087 entry daha
  • --- alıntı ---

    hikayenin gücü: dünya, türkiye, game of thrones
    15 aralık 2019
    https://serdarkhan.blogspot.com/…rkiye-game-of.html

    1. toplumlar hikayelerle yaşar. yarı-efsanevi hikayelerle şekillenmeyen bir toplum hayal etmek zordur. hikaye, "biz kimiz?", "burada ne arıyoruz?" gibi temel sorulara bazı cevaplar verir. bu şekilde, insanlara bir çerçeve sunar ve hayatı anlamlandırmalarına yardımcı olur.

    2. insanlar soyut düşünmekte zorlanırlar. hayatı hikayeler üzerinden anlamlandırmak ise gayet kolaydır.

    3. hikayenin gerçek dışı olduğunun aşikar olduğu durumlarda dahi, insanlar hikayeyi dikkate alma eğiliminde olurlar. çünkü, hikayeler çoğu zaman gururlarını okşayacak ya da kendilerine bir şekilde kimi avantajlar sunacak niteliktedir. dolayısıyla, hikayeye inanmak insanların işlerine gelir.

    4. iktidarlar da hikayeleri severler. zira hikayeler, grup aidiyetini güçlendirir, resmi söylemi destekler, yerleşik kurumlara meşruiyet kazandırır, ve bazı adaletsizce uygulamaları gerekçelendirir.

    5. hikaye, seçilmişlik ve dolayısıyla haklılık telkininde de bulunur. seçilmişlik, bir yönetici grup ya da kişi için olabileceği gibi, topyekün bir halkı ya da ümmeti de ima edebilir.

    bazı hikayeler

    6. nice yıllar boyunca nice yiğitler uğraşmışlar, ama kılıcı kayadan çıkaramamışlar! sonra artur gelmiş, kılıcı kabzasından kavradığı gibi yerinden çıkarıvermiş! peki neden öyle olmuş? "öncekiler gevşettiği için" denecek olursa, ilkokul öğretmeni kızar! "demek ki onun hakkı imiş" diyeceksin! ve tabii kılıç onca yiğide nasip olmayıp adeta artur'u beklemiş ise, bazı başka şeyler de yine artur'un hakkı olmalı! (thor'un çekicinden çok farklı değil aslında.) detaylar için bkz.: https://en.wikipedia.org/wiki/excalibur

    7. yahudiler mısır'da firavunun zulmüne uğrayınca, tanrı onlara israil'i vermiş. musa'nın peşinde, mısır'ı terk edip israil'e doğru yola koyulmuşlar. kızıldeniz'e vardıkları esnada, firavun arkalarından yetişmiş. içlerinden çokları o an ölümü kaçınılmaz görmüş. ancak sonra musa'nın kızıldeniz'i ortadan ikiye yardığına şahit olmuşlar ve açılan denizi yürüyerek geçip kurtulmuşlar. firavun ve beraberindekiler ise onlara yetişmek isteyince boğulmuş. (bu konuda bkz.: the bible unearthed)

    8. farklı derslerde öğrencilere izlettiğim kısa bir klip. monty phyton and the holy grail adlı filmden. bir sinema klasiğinin klasikleşmiş bir sahnesi: https://www.youtube.com/watch?v=-8bqq-c1pse diyalogun şurada alıntılanan kısmı bilhassa enteresan: https://www.goodreads.com/…ing-peasant-woman-well-i

    9. kitleler, düşüncelerden ziyade duygularla bir arada durur. çünkü, çoğu insan akıl yürüterek değil, hissederek düşünür ve hissederek inanır. örneğin, kemalist olmak, kemalist literatürü okumaktan ve ilgili siyasi fikirlere ikna olmaktan ziyade, pusulasız bir gemiyle yola çıkıp anadolu'yu düşmanlardan temizleyen kurtarıcı anlatısını sevmek ve kutsal bilmek ile ilgilidir. aynı şekilde, müslüman olmak, kuran'ı ve islam dininin diğer temel metinlerini okumak ve içeriklerine ikna olmaktan ziyade, hz. muhammed, ilk müslümanlar ve o günden bügüne yaşamış islam büyüklerine dair mücadele anlatılarına, yapılan fedakarlıklara, çekilen çilelere ve sergilenen fazilet örneklerine aşina olmakla ilgilidir.

    asıl konu

    10. kimlik, ortak bir hikayeyi bilmekle ilgili bir şey. bir kimliğin hikayesini bilmeyen, o kimliğe tamamen mensup olamaz. tam mensubiyet için hikayeyi bilmek de yetmez. çünkü, her hikaye bir dizi güçlü duygu ile yüklüdür. bu duygular, ilgili kimliği taşıyan insanların paylaştığı subjektif dünyanın merkezindedir. dolayısıyla, hikayeyi detaylarıyla bilen ama ilgili duyguları hissedemeyen insanların değil grubun bir parçası olmak, grubu anlamaları dahi mümkün olmaz.

    11. örnek: isa'nın son günlerini hristiyan olmayan pek çok insan da (en azından ana hatlarıyla) bilir. ama ilgili hikayeye atfedilen manalara ve bu manaların bağlı olduğu duygulara aşina olmayan bir insanın hristiyanları anlaması mümkün değildir. hristiyanları anlamak, dindarlıktan farklı bir şey. örneğin, şu mısralar dindar olmayan bir hristiyanın dahi gözlerini yaşartabilir. ama o kültüre yabancı olan bir insana pek bir şey ifade etmez.

    he gave his life for us, he fell upon the cross
    to die for all of those who never mourn his loss
    ıt wasn't meant for us to feel the pain again
    tell me why
    tell me why

    bkz.: for the greater good of god / ıron maiden (8:38'den itibaren)

    12. bir diğer örnek: sünniler ile şiiler arasındaki anlaşmazlıkları, sadece teolojik ihtilaflara indirgemek zordur. şiiler, sünni anlatıya aşinadır, zira aynı hikaye (kimi noktaları farklı yorumlanmakla birlikte) şii anlatının da bir parçasıdır. ama sünniler, şii anlatılardan büyük ölçüde habersizdir. haberdar olanlar ise, (bazı sufi çevreler haricinde) ilgili anlatılara atfedilen manalara ve bu manaların ilişkili olduğu duygulara büyük ölçüde yabancıdır. dolayısıyla, şiileri anlayamazlar.

    13. örnek içinde örnek: ortalama bir türkiyeli sünni, muharrem ayında kendilerine zincir vuran caferileri gördüğünde olumsuz ve çoğu zaman saygısız tepkiler verir. ortalama bir kemalistin tepkileri de çok farklı değildir. tasavvuf çevrelerinin zikirlerine yönelik saygısızca tepkiler de aynı çerçevede değerlendirilebilir. birbirine mesafeli bu iki kesimin dini ritüellere bu denli benzer tepkiler vermesi, bilmedikleri bir hikayenin insanlarını anlayamamalarından ileri gelir. (insanlar, anlayamadıkları şeyleri sevmezler.)

    14. örnek içinde bir diğer örnek: zülcenah. hz. hüseyin'in atı. rivayete göre, hz. hüseyin kerbela'da da onun üzerindedir. zülcenah, hz. hüseyin'in şehadetinin ardından onun yanında gözyaşı dökmüş, ardından da fırat nehri'ne doğru yürüyerek gözden kaybolmuştur. o günden sonra zülcenah'ı bir daha gören olmamıştır. şii müslümanların muharrem ayındaki yas ritüelleri arasında zülcenah'ın önemli bir yeri vardır. aşure günü zülcenah'ı temsilen süslenen atlar, bu ritüellerin önemli bir parçasıdır.

    15. ortalama bir sünni, zülcenah'ın adını bile duymamıştır. çünkü o hikayenin bir parçası değildir. ortalama bir sünni, aşure günü, hz. nuh'un gemisinde aşure yendiğine inanır. bu hikayenin bir gereği olarak, aşure yapıp komşularına dağıtır. çünkü, farklı bir hikayenin insanıdır.

    asıl konu 2

    16. hikayeler, başka kimliklere açılan kapılardır. zira bir kimliği anlamak, o kimliğin hikayelerini bilmekten ve hissedebilmekten geçer. ancak bu durum, ilgili kimliğin dışındaki insanlar için geçerli. içeride bulunan insanlar için hikayenin manası farklıdır.

    17. hikaye, insanı esir eder. insan, hikayeye esir olduğu ölçüde bireyselliğini yitirir ve hikayenin bir ürünü olur çıkar. dünyayı hikayenin perspektifinden görür. objektif düşünemez hale gelir. tanımadığı insanlara dostluk hisseder, tanımadığı başkalarına düşmanlık besler. zaman zaman inandığı hikayedeki bazı problemleri işitince kulaklarını tıkar. çünkü hikaye artık kendisinin bir parçası olmuştur. hikayeyi kaybederse kendisini de kaybedeceğini, hayatta tutunacak dalı kalmayacağını düşünür.

    18. hikayeler ile dual bir ilişki kurmak gerekli. dünyayı anlamanın yolu, başkalarının hikayelerini öğrenmekten, anlamaktan ve hissetmekten geçiyor. bireyselleşmek ise, kendi hikayemizin ve hikaye anlatıcılarımızın gerçek yüzünü görebilmek ile mümkün. bu iki tavır birbirine zıt gibi görünse de, aslında öyle olmak zorunda değil.

    bonus konu

    game of thrones'un finalinde tyrion "ımp" lannister, yeni kralın kim olabileceği konusuna açıklık getirir: https://www.youtube.com/watch?v=6ribyadf2i4&t=3m8s yeni kral, brandon stark olmalıdır. "çünkü" der tyrion, "insanları bir araya getiren, ordular, altınlar ya da bayraklar değildir. hikayelerdir." yani yeni bir kral ancak yeni bir hikaye ile mümkündür. ve adaylar arasında sadece tek bir adayın iyi bir hikayesi vardır.

    brandon stark, yüksek bir kuleden düşse de ölmemiş olan bir çocuktur. ölmemiştir, ama bir daha yürüyemeyecektir. ama mistik güçleriyle farklı dünyalara erişebilmekte, geçmişi dahi görüp haberler getirebilmektedir.

    game of thrones, john snow'u kral yaparak çok daha fazla sayıda izleyiciyi memnun edebilirdi. ama senaristler gerçekçi olmayı tercih etmişler. çünkü gerçek hayat çoğu zaman bizim istediğimiz şekilde cereyan etmez. john snow gibi nice kahraman, bazen hiç hak etmediği halde harcanır gider. iyi masal anlatan nice şarlatan ise bazen dünyaları kazanır.

    url: https://serdarkhan.blogspot.com/…rkiye-game-of.html

    --- alıntı sonu ---

    tema:
    (bkz: islam /@derinsular)
1175 entry daha
hesabın var mı? giriş yap