• (bkz: geceye övgü)
  • (bkz: bekleyiş)
  • novalis isimli alman bir şairin şiir kitabı. ilk sefer okumaya başladığımda yeterince şiire kendimi odaklayamadığımdan pek haz alamamış, cümleler anlamsız gözükmüştü. sonrasında bir seferde kitabı odaklanmış bir şekilde bitirdim, işte o zaman keyfine varabildim. iki kez okumayı tavsiye edebilirim. el yazması olan bana daha gerçek geldi. ondaki betimlemeler daha anlaşılır ve manalıydı sanki.
  • şahsen hayranı olduğum türkiye iş bankası kültür yayınlarından okuduğum hasan ali yücel klasikler dizisinin 2 numaralı kitabı. bir novalis eseri.*

    kitabın çevirisini geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz ahmet cemal üstlenmiş. kimilerine göre bu eser kendi ana dilinden okunmalıdır. okurken de insan düşünmüyor değil aslında böyle duygu yoğunluğu had safhada olan cümleleri, yaşayanın kendi ağzından dökülmüş haliyle okuma şansımız olsaydı nasıl olurdu diye. tabii ahmet cemal'in emeklerine de saygısızlık olmasın.

    kitap ahmet cemal'in çok iyi bir önsözüyle başlıyor. sakın ha atlayıp geçmeyin. çok yazık olur çünkü bu eseri anlamak için olması gereken en iyi girizgahı yapmış çevirmenimiz.

    şairimiz novalis'in 18 yaşındayken yazdığı bu eser çok derin anlamlar taşıyan, dikkatli bir biçimde okunmayı gerektiren bir eser. çünkü dili gerçekten ağır ve kitabın belli aralıklarında ufak çaplı kopmalar yaşanabilir. hepsinden önemlisi, kanımca bu kitabı okuyup özümseyebilmek için belli bir birikime, kitap okuma alışkanlığına sahip olmak gerekiyor.

    esere dair iki metin bulunuyor:

    1) elyazısı metin diye bilinen çeşitli düzeltmelerden geçmiş metin

    2) 1800 yılında athenäum adlı dergide yayınlanan düzyazı şiir biçimindeki metin

    novalis çok genç yaşta hayatını kaybetmiş bir sanatçıdır*. bir romantiktir, romantizm akımının öncülerindendir ve önemli bir filozoftur. henüz 14 yaşlarında nişanlandığı sophie von kühn'ün tüberküloz sebebiyle erken yaşta ölümüyle çok acılar çekmiş, bunalımlar yaşamıştır ve neticesinde bu eser meydana gelmiştir.

    eserde insan, aydınlık ve karanlık gibi iki karşıt varlık ilkesi arasında bulunur. aydınlık, içinde yaşanılan, alışılagelmiş filleri yerine getirdiğimiz ve bunları rutin hayatın gerekliliği haline geldiği için yapmak zorunda hissettiğimiz kısımdır. karanlıksa ölümsüzlüktür, kutsal yaşamdır. bu evren gelip geçicidir ama karanlığın simgesi olan gece, ölüm kişiyi mutluluğa ulaştırır, acılarını dindirir.

    belli zaman aralıklarıyla tekrar okunması gerekir bu kitap. ben en azından 3-4 yıl sonra tekrar okuyup hislerimi, birikimlerimi tekrar tartmak isterim. şiir seven her insanın kitaplığının güzelliğine güzellik katacaktır.

    ""
    ötelere yuvarlanıyorum,
    ve her acı
    günün birinde
    dönüşecek şehvetin dikenine.
    az zaman kaldı,
    sonra kurtulacağım,
    ve sarhoş, uzanacağım
    aşkın kucağına.
    sonsuz yaşam
    dalgalanıyor içimde tüm gücüyle,
    yukarıdan aşağılara bakıyorum,
    oralardaki sana.
    ""
  • 1772 doğumlu, romantizmin kurucularından alman yazar novalis'in eseri.

    “teselli bulun, akşamın ufku
    sevenlere ve kederlilere açılmakta.
    bir düş çözmekte bağlarımızı
    ve bizi babamızın kucağına bırakmakta.” (s. 42)

    “şimdi içimizi korku ve acı doldurmakta.
    kalmadı artık arayabileceğimiz bir şey —
    yürek doymuş — ve boşalmış dünya.” (s. 42)

    “daha özgür bir ortama
    varmaya çalıştılar yetişkin
    çocuksu olmayan insanlar.
    kaybolup gitmişlerdi tanrılar.” (s. 32)

    ve en güzellerinden:

    “bir toz bulutuna dönüştü tepe ve bulutun içinden sevgilinin bulanık yüz çizgilerini gördüm – gözlerinde sonsuzluk dinleniyordu – ellerini tuttum, ve gözyaşları parlak, kopmaz bir bağa dönüştü.” (s. 24)
  • uzaya yolculukların düşünü kurarız- oysa uzay, bizim içimizde değil mi? ruhumuzun derinliklerini tanımıyoruz- gizemli olan, yolunu iç dünyamıza doğru sürdürmekte. sonsuzluk, bütün dünyalarıyla, geçmişle ve gelecekle, sadece içimizdedir, başka hiç bir yerde değildir. dış dünya, sadece bir gölgeler dünyasıdır - gölgelerini ışığın dünyasına yansıtır. şimdi içimiz, bize doğal olarak çok karanlık, yalnız, biçimden yoksun görünüyor - ama bu kararma geçtiğinde, ve gölge cisim kayıp gittiğinde, bize ne kadar farklı gelecek- o zaman her zamankinden çok daha fazla haz alacağız, çünkü ruhumuz yokluk çekti.
    novalis
  • hiçbir zaman tam karanlık değildir gece, diye yazıyordu eluard bir şiirinde. bu aslında 2. dünya savaşı'nda almanların işgal ettiği fransa'nın umudunu yaşatan bir imgelemin ürünüydü.

    novalis ise karanlık alman ruhunun romantiği kimliğinde gecenin yerine ölüm saplantısını koyar ve ölen sevgilisine kavuşmak umuduyla intiharı seçer. sanatçı ölümüyle romantik bir şiir yazmıştır artık. ölümüyle şiire dönüşmüştür.

    bu kitapta tam da bu umudu gecenin melankolisinde yaşatan novalis, gündüzün yerine geceyi koyarken aslında düş gücünün, hayallerin, hakiki sanatın manifestosunu yazar. gecede korkulacak hiçbir şey yoktur. onda sezebilen görkemli ruhlar için şiirsel bir melodi işitilir.

    bu minvalde geceye övgüler şairin ölüm manifestosunun da habercisidir. nietzsche'nin şiirlerine aşina olanlar novalis'in neşeli kederini de çok yakından duyumsayacaklardır. kendi yazgısını kendi eliyle yüklenen sanatçının varoluşçu çabası.

    şiirin doruklarından biri de budur özetle. geceye yapılan her övgü aklın büyük tiranlığına dönük kuvvetli bir başkaldırıdır.
  • hangi canlı ve hissedebilen varlık, çevresindeki uçsuz bucaksız dünyanın bütün mucizevi görüntüleri arasından en çok her yeri renkleriyle, parıltılarıyla, dalgalanmalarıyla ve dört bir yanı yumuşacık kucaklayışıyla, uyandıran gün olarak neşeye boğan ışığı sevmez? o ışık ki, yaşamın en derinlerde yatan ruhuymuşçasına, tedirgin yıldızların dev dünyasını solur, ve kendi mavi akışında dans edercesine yüzer- parıltılı, sonrasız bir dinginliğe bürünmüş taştır, anlamlardan örülme, emici bitkidir, ve vahşi, ateşli, türlü biçimler içerisindeki hayvandır o dünyayı soluyan - fakat hepsinden önce, anlam dolu gözleriyle, uçar gibi yürüyüşüyle ve zarif birer çizgi gibi örtüşmüş, ezgilerden yana zengin dudaklarıyla o görkemli yabancıdır. o ışık, yeryüzü doğasına egemen bir kral gibi, her gücü sayısız değişimlere davet eder, sonsuz birliktelikler oluşturur ve çözer, cennetin yansıması olan suretini her yeryüzü varlığına asar. -yalnızca onun varlığıdır ki, dünyadaki bütün hükümdarlıkların mucizevi görkemini gözler önüne serer. şimdi ben, o kutsal, dile getirilmesi olanaksız, gizemli geceye dönüyorum. dünya uzaklarda - derin bir mezara indirilmiş -, yeri, bir çöl gibi ve yapayalnız. göğsünün tellerinden derin bir hüznün esintileri yükselmekte. çiğ taneleriyle birlikte ta aşağılara damlamak ve küllere karışmak istiyorum. - anıların uzaklığı, gençliğin arzuları, çocukluktaki düşler, bütün bir yaşamın kısacık sevinçleri ve nafile umutları, güneşin ardından etrafı saran akşam sisi gibi, sırtlarında kurşuni giysilerle gelmekteler. başka yerlerde ışık, neşeli çadırlarını kurmuş. ya onu masumiyetin inancıyla beklemekte olan çocuklarına bir daha hiç dönmezse? nedir bu ansızın sezgilerle yüklü olarak yürekten fışkıran ve hüznün yumuşacık havasını yutan şey? sen de bizden haz mı almaktasın, ey karanlık gece? nedir o paltonun altında sakladığın ve ruhumu görünmeden, ama böylesine güçlü etkileyen? değerli bir merhem sızmakta elinin ay çiçeği demetinden. ruhun ağır kanatlarını havalandırmaktasın. karanlık ve anlatılamaz bir biçimde devinmekte olduğumuzu hissediyoruz - ciddi bir yüz görüyorum, neşeli bir ürkeklikle, yumuşacık ve sevgiyle dolu bana eğiliyor, birbirine sonsuz karışmış saç lülelerinin arasından annenin gençlikle yoğrulmuş sevecenliğini sergiliyor. ne kadar yoksul ve çocukça geliyor ışık bana şimdi- oysa günün veda edişi ne kadar sevindirici ve kutsal. - demek ki bu nedenle, yani gece, hizmet edenleri senden uzaklaştırdı diye ektin uzamın enginliklerine o parlak küreleri, uzak kaldığın zamanlarda sonsuz gücünü - dönüşünü - ilan etmek için. gecenin içimizde açmış olduğu sonsuz gözler, o parıldayan yıldızlardan çok daha cennet gibi gelmekte. o sayısız orduların en solgunlarının yapabildiğinden bile daha uzağı görebiliyorlar - ışığa gereksinim duymaksızın, seven bir ruhun derinliklerine inebiliyorlar-ve bu da çok daha yüce bir uzamı anlatılamaz bir şehvetle dolduruyor. dünyanın kraliçesinin, kutsal dünyaların yüce müjdecisinin, mutlu aşkın bakıcısının ödülü - bana seni gönderiyor- narin sevgiliyi-gecenin sevimli güneşini- şimdi uyanıyorum - çünkü hem sana, hem de kendime aidim - sen, geceyi benim için yaşam ilan ettin - beni insan kıldın - ruhun ateşiyle kavur bedenimi, kavur ki, daha yüce bir düzlemde, daha bir içten seninle kaynaşayım ve ondan sonra gerdek gecesi, sonsuzluğa açılsın.
  • "sen de bizden haz mı almaktasın, ey karanlık gece? nedir o paltonun altında sakladığın ve ruhumu görünmeden, ama böylesine güçlü etkileyen?"
  • alman romantizminin öncülerinden olan novalis, aşık olduğu sophie van kühn'ün ölümünün ardından yazmış geceye övgüleri. kendisi de çok uzun yaşamamış zaten, 29 yaşında vefat etmiş.

    gün ışığına, gündüze düşman novalis. gün ışığı tuzaktır, hep yeniden gelmek zorunda mıdır sabah diyor. novalis'e göre sadece geceleri, yaşamın belirgin sesi duyulabilir. gündüzler hapishanedir. düşünceler geceleyin kıvılcımlanır, yaşam ve ölüm de varlıklarını gece hissettirir.

    "gün ışığı tuzaktır. ışık bizi kör eder. ancak geceleri, gözlerimiz fal taşı gibi açılır. geceleri, tüm öteki duyularımız da daha duyarlıdır; çünkü düzen güçleri o saatlerde, makinelerini kapatmış olurlar. gece sessizliği dinleriz, karanlığa nüfuz ederiz, bedenlerimizin de hayal gücümüzün de dizginlerini serbest bırakır."

    "ne kadar yoksul ve çocukça geliyor ışık bana şimdi — oysa günün veda edişi ne kadar sevindirici ve kutsal."

    ''bizi hayran bırakan
    her şey
    taşımıyor mu gecenin rengini''

    "uzaya yolculukların düşünü kurarız- oysa uzay, bizim içimizde değil mi? ruhumuzun derinliklerini tanımıyoruz- gizemli olan, yolunu iç dünyamıza doğru sürdürmekte. sonsuzluk, bütün dünyalarıyla, geçmişle ve gelecekle, sadece içimizdedir, başka hiç bir yerde değildir. dış dünya, sadece bir gölgeler dünyasıdır - gölgelerini ışığın dünyasına yansıtır. şimdi içimiz, bize doğal olarak çok karanlık, yalnız, biçimden yoksun görünüyor - ama bu kararma geçtiğinde, ve gölge cisim kayıp gittiğinde, bize ne kadar farklı gelecek- o zaman her zamankinden çok daha fazla haz alacağız, çünkü ruhumuz yokluk çekti."

    "bana öyle geliyor ki, derinlerden dalgalanmakta
    hüznümüzün bir yankısı.
    sevenler de özlem çekmekte herhalde
    ve bize özlemin soluğunu göndermekte."

    "hep yeniden gelmek zorunda mıdır sabah?
    hiç son bulmaz mı yeryüzünün gücü?
    uğursuz bir koşuşturma kemirmek zorunda mıdır
    gecenin cennetsi uçuşunu?
    biçilmişti ışığa zamanı ve uyanıklığa.
    ama amansızdır gecenin hükümranlığı
    uykunun süresi sonsuzluktur.
    ey kutsal uyku!
    cimri davranma, mutlu etmekte geceye adanmışları.
    dünya halinin bu koşuşturmasında.
    yalnızca delilerdir seni yanlış tanıyanlar
    ve başka uyku bilmezler,
    senin acıyarak üstümüze örttüğün gölgeden başka."
hesabın var mı? giriş yap