*

  • kendimi bildim bileli içinde olduğumuz dönem.
  • hermann broch'un "yeni doğacak ama bir türlü doğamiyor, eski ölecek ama bir türlü ölemiyor" seklinde güzelce tanimladigi dönem.
  • bazen bir tünel hissini veren sıkıcı, boğucu bir dönem*
  • aslında belki de olmayan şey. zira sınırları o kadar belirsiz ki, içinde bulunduğun durumun sonlanıp yerini seçmen ya da uyman gereken duruma bırakacağı fikri aklına düşünce başlıyor sanki. ne zaman bitiyor ki ama, hiç 'insan' olup da şimdi tamamım diyen var mı acaba. geçiş dönemi sabittir, kaynakları değişkendir, işte, 'dönem' değildir. ama geçiş dönemi olmamalı da zaten: geçiş dönemi adı altında yaşanan dönemlerin sonları karatılmasın, harcanmasın, bunaltılmasın diye.
  • 2000-2100 arasına verilecek isim/tanımlama.
  • necmettin erbakan'a göre adil düzen'e geçilmeden evvel ki dönem; geçiş dönemi.

    yumuşak mı olacak, sert mi? kanlı mı olacak kansız mı? bunu zaman gösterecekti. gösteremedi.
  • çinliler sevmedikleri insanlara "geçiş döneminde yaşayasın" diye beddua ederlermiş.

    gerçekten de insanın başına gelebilecek en büyük belalardan biridir geçiş döneminde yaşamak.

    herkes hem türkiye'nin hem de dünyanın büyük bir geçiş dönemi yaşadığının farkında. sovyet'lerin çökmesi ile soğuk savaş düzeni yıkıldı ve yerine henüz stabil bir dünya düzeni kurulamadı. genelde "geçiş dönemi" ifadesiyle bu duruma bir göndermede bulunuluyor.

    evet gayet açık ve net bir tespittir bu ve itiraz edecek bir durum da yoktur. üstelik oldukça tehlikeli bir pozisyondur. zira dünya düzeni, çok kanlı savaşlar sonucunda ulaşılan bir denge durumudur. o düzen bir kez bozulunca, yeni dengenin tesis edilebilmesi için yine oluk oluk kan akması gerekir. insan tabiatının vahşi yüzü böyledir maalesef. ne kadar çiçek böcek edebiyatı yaparsak yapalım, sözü edilen vahşi yüz kaçınılmaz olarak hükmünü icra edecektir.

    bizim ayrıca yaşadığımız ve bizi daha da derinden etkileyen bir değişim ve dönüşüm süreci daha vardır. o da, bin yıllık tarım toplumu düzeninin yıkılması ve sanayi toplumuna geçiş döneminde oluşumuzdur.

    tarım toplumu-sanayi toplumu dönüşümünü, sakın ola ki basit bir şey olarak algılamayalım. bin yıllık kurumların, adetlerin, geleneklerin, hayat tarzının çözüldüğü; yerine de alternatifinin konulamadığı çok fena bir karmaşa dönemidir bu. çocuk artık büyümüştür. eski giysisi her tarafından dikiş atmış ama o giysiyi çıkarıp daha uygununu çocuğa giydirmek mümkün olamamıştır. çocuk o vaziyette uzun süre yırtık pırtık gezmek zorunda kalacaktır.

    en basiti; tarım toplumu evlilik gelenekleri hâlâ terk edilememiştir ve insanımız üzerinde ciddi bir kamburdur. daha da kötüsü, zamanla uyumsuz evlilik adetleri sonucu zina almış başını gitmiş ve nesillerin topyekün yozlaşması tehlikesi baş göstermiştir.

    her şey yolunda giderse, tahminen türkiye 2040-2050 yıllarında tüm kurumlarıyla modern ve stabil bir sanayi toplumu haline gelecek ve dengeye oturacaktır. geçiş döneminde yaşayan biz garibanlara ise allah merhamet etsin.

    şu ana kadar hep dert yandık ama geçiş dönemlerinin bir de artısı vardır. tüm çilesine rağmen bu dönem yepyeni fikirlerin filizlenmesi için münbit bir ortam sunar. yeni ve çığır açıcı fikirler daima geçiş dönemlerinde ortaya çıkarlar.
  • boktan bir dönemden yine aynı bokun farklı renginde olan bir döneme geçerken ki zaman dilimine verilen isim demek mantıklı geliyor, çokta etkili olmayan beddua desek daha doğru olur. ancak yalan yok başlığı açan arkadaşa tebrikler, ufkum artmadı diyemem..
hesabın var mı? giriş yap