• (bkz: delikanli)
  • ing. lad
  • bilumum haber ve reality show programlarında isim yerine kullanılan sıfattır.

    bir örnekle inceleyelim:
    - çok cevval bızırözel ekibimiz pazarlık için mekana gidiyor... genç adam ekibimizi kapıda karşılıyor. çetin bir pazarlıktan sonra genç adam içeriye gidip daha önceden hazırlamış olduğu mallarla gelirken şehvet içinde titreyen vücudu sarsılıyor. ( aşk romanlarında kullanılan halinide aksettirmek istedim. )
  • ozellikle amerikan filmlerinde, anne-babanin ogullarini azarlarken (ki oglun yasi hic farketmez, 4-20 arasi herhangi bi yas olabilir) kullandiklari laf.

    - hemen odana git genc adam, cezalisin!
  • fethullah gülen hocaefendi'nin bir şiiri.

    genç adam! düşün bir yığın dert ki asırlık..
    sarmış cemiyeti onulmaz pek çok hastalık.

    milletin her yanı ayrı bir illetle ma’lûl;
    beyinler sarsık, kalbler baygın, devâsı meçhûl..

    meydanlar inliyor; gâyesiz kalabalıklar..
    ve insanlar tıpkı “akvaryumdaki balıklar:”

    şaşkınlıkla gidip kâh sağa tos, kâh sola tos..
    böyle bir topluluk içinde idrâka paydos!

    bunca fezâyîle cemiyet yaşar mı? heyhât!
    göz görmez, kulak sağır, “kapkaranlık hissiyât..”

    şehirler çirkef oldu, sokaklar zift kanalı;
    gençler serâzât, her şey hürriyet payandalı...

    hayâ yırtılıp gitmiş, iffet ayak altında,
    yalan som altın, aldatma sultanlık tahtında...

    kurt gövdenin içinde yapraklar bir bir solmuş,
    millî ruh derbeder ve millet dâğidâr olmuş...

    genç adam; bu bâdirenin bahâdırı sensin!
    yıllardır, hayâllerde, düşlerde beklenensin... oğrul!

    kendine gel! bak tan yeri ağarıyor
    ve ışıklar karanlık ordusunu boğuyor.

    hiç durma koş tulumban elinde dört bir yana!
    göğüsle alevleri bu bir vazife sana!

    yırtılsın bütün zulmetler, belli olsun akyol...
    gel, islâm emânetin dönmez da’vâcısı ol!

    sensin asırlardan beri beklenen kahraman,
    gel ki, artık dizlerimizde kalmadı derman..!
  • edebiyat türkçesi jargonudur.
  • size birisi genç adam diye sesleniyorsa bilin ki o insan çok okuyordur ve solcudur.
  • ["tanıdığım genç bir çocuktu," diye cevap verdi, "adı michael furey. o söylerdi bu şarkıyı. the lass of aughrim. çok ince yapılıydı."] james joyce - dubliners (the dead*)

    "işlemeli zıbın giyinmiş, beyaz itzari pantolonu kalçaya oturmuş vaziyette, ayaklarda cilalı iminei geniş kenarlı ve üç renkli kurdeleli şapkası başında, genç adam evvela kendi cinsiyle gururlanır. o barbat'tır ama kendini voinic sanır. bu kendini güzel sanan genç kızın hoşuna gider. genç kızın ihtiyatkar, biraz da kurnaz samimiyetine karşılık, delikanlı, ihtiyatsız, kesin, fakat kendisine hiçbir şeye malolmayan bir söz verir. bu yeterli ise ne ala. değilse, kanun önünde eğilir, boyunduruğa koşulur, bir yuva kurar. geleneklerin inatçı savunucusu olur, özellikle genç kız babası olursa, onun kızları da "hora"ya giderler orada bir koca aramak için." panait istrati- hayduklar

    (bkz: vatikan), genç çocuk sevenler derneği
  • prof. dr. osman öztürk hoca'nın eserlerinden biri.
  • bir çırpıda okunabilecek bir annie ernaux kitabı. kitap enierno'nun kısa bir hayat hikayesi aslında.
    başından geçen tutkulu bir aşk hikayesini ve çeperinde gelişen toplumsal etkileri, kürtajını, kendinden 30 yaş küçük a ile şehvetli sevişmelerini anlattığı 36 sayfalık bir novella diyebiliriz.

    --- spoiler ---

    bedenimin yaşı yoktu artık. yaşımı idrak etmem, bir restoranda yan masadaki müşterilerin ağır kınayan bakışları üzerine oldu. bu bakışlar beni utandırmak şöyle dursun, ellili yaşlarındaki bir erkek, kızı olmadığı apaçık belli biriyle hiçbir kınamayla karşılaşmadan birlikte olabilirken, “oğlum olabilecek yaştaki” bir erkekle ilişkimi gizlememe kararlılığımı pekiştiriyordu.

    genç bir erkekle olgun bir kadın arasındaki ilişkiyi konu alan filmleri seyretmeye gidiyorduk. bizim yaşadığımıza benzer bir şey bulamadığımız, kadının sonunda terk edilip perişan olduğu senaryolara sinirlenerek hayal kırıklığı içinde çıkıyorduk sinemadan. colette'in yeniden okuduğum cicim romanının lea'sı da değildim. bu ilişkinin bana hissettirdikleri seks, zaman ve hafızanın iç içe geçtiği tarifsiz bir şeydi. bazen bir anlığına, a.'yı pasolini'nin teorem'indeki genç adam gibi tasavvur ediyordum, bir vahiy meleği olarak.

    toplumsal normlara aykırı düşen her durumda olduğu gibi, bize benzeyen çiftler hemen gözümüze çarpıyordu.

    bir pazar günü, feâcamp'da, sahildeki mendirekte el ele tutuşmuş yürüyorduk. bir - uçtan diğer uca gidene kadar, kıyıdaki beton setlerde oturan istisnasız herkesin bakışı bir - — an olsun üzerimizden ayrılmamıştı. a. eşcinsel bir çiftten daha kabul edilemez görüldüğümüzü söylemişti.

    --- spoiler ---

    annie ernaux

    kitapta bahsi geçen bir ezgi;
    o

    görsel
hesabın var mı? giriş yap