• medya mecralarının içerik ve yayın stratejilerinden sorumlu kişisi...
  • genel yayın yönetmenlerinin seçilirken bazı gizli kriterlerin söz konusu olduğunu düşünmemiz için yeterince malzemeyle doludur hayat. sanırım ilk kriterler şöyle sıralanmalı:

    1- hergün anlamsız bir konuda bir yazı yazma zorunluluğu hissetmek
    a- bu konunun gündemin en önemli sorunu olduğu hissi verilmeli
    b- konu ne kadar anlamsızsa içerik o denli yoğunmuş gibi gösterilmelidir.
    2- yazılan konuda mümkün olduğunca rasyonellikten uzak bir tutumda seyretmek.
    3- toplumun bir kesiminin sinirlerinin bozulmasına başka bir kesiminin ise zevkle okumasına neden olacak sonuçlara varmak.
    4- ancak varılan sonuçlarla ilgili olarak adam gibi yargılara varmayıp "ben aslında tam olarak bu fikirde değilim, hani ben böyle düşünüyorum demiyorum ama bu konunun tartışılması gerekli biki biki" şeklinde yazıyı bağlamaya çalışmak.
    5- yazı üslubu ve edebi yoğunluğu açısından ortaokul ikinci sınıf edebiyat kompozisyonlarından daha basit bir kalıp içinde yüzmek. bunu açmamız gerekli:
    i- yazıdaki toplam tümce sayısı 30'u geçmemeli.
    ii- bir tümcedeki sözcük sayısı 5'i geçmemeli.
    iii-iki tümce arasında mutlaka "2 aralık" boşluk bırakılmalı
    iv-bolca noktalama işareti (ünlem, üç nokta, soru işareti kullanılmalı)
    bir örneklemeye gitmemiz gerekirse:

    "dün.... ömrümde gördüğüm en güzel lokantanın! önünden geçtim ?

    ?

    evet. geçtim!
    ...
    ve düşündüm.

    bu ülkeyi düşündüm. çünkü düşünmeliydim. çünkü ben. önemli bir kişi. ah ben. yazıları ile gündem yaratan. (okurlarım haklı, vietnam savaşının kaderini ben değiştirmiştim. yazdığım. ah o yazılar. yazılar)....
    ..
    düşündüm ve hemen eve telefon açıp hizmetçilerimden 4 numaralı olanı ile konuştum. güleç bir kızdı. hanımın kankasının arkadaşı olur. akvaryumu o temizler. dedim ona mutlu musun?
    ay vardı gökyüzünde.
    işık vardı gökyüzünde.
    alev alev yanıyordu yüreğim.
    sordum ona sordum bir daha.... dün.. lokanta. en kral şarap. içtim bir yudum.
    dedi ki bana: "ne olsun, çalışıyoruz işte"
    işte bu çok önemlidir.
    çalışmalıyız.
    japonya almanya bu seviyeye gelene kadar haftada 400 saat çalışmış!!! !! ? ? evet çalışmış; :!..
    biz ise 40 saat çalışıp bir ton para kazanıyoruz... ? ()
    daha çok çalışmalı. ah evet çalışmalı. ancak böyle biz yüksele.. >< ! ..
    maaşlarımızın yarıya indirilip haftalık çalışma süresinin ikiye katlanması konusunu tartışmanın zamanı gelmedi mi ? sizce?
    300 milyon hesap geldi ödedim bir çırpıda. o lokanta var ya..
    evde boya yapılıyor. ay bıcak gibi giriyor böğrüme. bir de soul çalsa radyo arada ? ##

    ...
    ben olmasam memleket batar.biliyorum mutlaka batar.
    tartışmalıyız. süratle.
    demokratir bir platformda..zaten avrupa birliği. biz.. üyelik..meksika? aha meksika! oh evet lokanta.
    ayışığı bitti mi tabakta,
    başlar orduyla böyle bir tartışma"

    6- yukarıdaki örnekte görüldüğü üzere, yazı içinde istenmese de geçen bazı politik, siyasi ya da toplumsal tümcelerin potansiyel okur ve hayran kitlesi (genel yayın yönetmenlerinin yazılarının bulunduğu sayfaların en çok ev kadınları tarafından sevildiği ve pilav tencerelerinin altına çok yakıştığı rivayet olunur) üzerinde yaratacağı yıpratıcı ve yorucu etkiyi azaltmak için araya şarap, lokanta, kedi köpek, romantik atraksiyon ve tatil yeri kokan tümceler, satırlar almak faydalı bir çaba olacaktır.

    7-aslında verilmek istenen mesajın, kısa tümcelerle yazılmış lokanta-kasaba-kediköpek-yazılarının satırları arasında gizli olduğuna ilişkin bir hava yaratılmalıdır.
    8- kişisel övgü ve önemli adamlık ifadeleri bolca kullanılmalıdır. (bir yazı yazdım ihtilal oldu, birleşmiş milletler genel sekreteri beni aradı, akşam yemeğe gelemiyormuş, çok üzüldüm, üzüntümden bir şişe petrus bitirdim vs..)

    genel yayın yönetmeni olarak geçmiş yıllarda ne kadar acı çektiğinden bahsedip "aslında ben de sizden biriydim, uzaydan gelmedim" ortamı yaratmak adettendir. bu yazılarda " aha ama bakın kurtardım kendimi, artık o ezik günler geride kaldı" havası estirilmemeye çalışılsa da bilinçaltı böyle oyunlar oynamaktadır genel yayın yönetmenlerine. genel yayın yönetmenlerinin, bağlı olunan medya grubunun diğer kaynaklarınca "işte gündem yaratan adam, işte yazıları ile ülkede tartışmalar yaratan ulu kimse" edalarında yükseltilmesi ve gaz verilmesi adettendir.

    boş zamanlarında, yönetmekle yükümlü oldukları yayının genel şekline şemaline karışırlar. (evet arkadaşlar, bu hafta boyunca perez de cuellar'a yüklenicez, patron istedi...)

    sanırım genel yayın yönetmeni olmadan önce adaylar bir kampa alınmakta ve sıkı bir eğitimden geçirildikten sonra hayata salınmaktadır. evet evet böyledir herhalde.
  • yayini genel olarak yurutmesi gereken fakat her boka maydonoz olan sahis
  • memlekette, gazeteler söz konusu olduğunda;
    yazarlarına söylemesi gerekenleri, onları istemediklerini kendi köşelerinden duyuran
    ve yazarlarına, okurlarına veda yazısı yazmalarına izin vermeyen yöneticilerdir.

    - haydi yine iyiniyetli olalım, genelleme yapmayalım; zaman zaman olur bu diyelim, gidelim..ama ben hala bu giden yazarların, veda yazılarını internet portallarından değil, kendi köşelerinde görmek isterdim, kime göre neye göre ne hata yapmış olurlar ise olsunlar-
  • memleket gazetelerinde;
    köşe yazarlarının yazısını önceden okumayan
    - alt tarafı gecede 10 yazı okuyacak, hızlıca - ;
    tepkiler geldiğinde; ''ben tatildeydim aaa nasıl olmuş bu?'' diyen;
    haber vermeden yazarlarını işten çıkaran;
    arkalarından da ''nasıl süper köşeci olunur?'' yazıları yazan;
    hem de
    köşe yazarlarıdır; bunlar..

    dergilerde; sanki bunlar daha bir insandır.
    en azından oturup, kave içilir, haftanın, ayın işleri bir konuşulur, işbirliği yapılır, iyi olur sanki..

    demek ki, gazatelerde yazarları ile kave içmeye zamanı olmayan, okumaya zamanı olmayan insanlardır bunlar..
    diğer işlere - yeme, içme, gezme, tozma, akşam yemeğinde, teknede iş konuşma, bir de köşe yazmaya - gıdım zaman ayırır bunlar..

    doğru, zordur, gazete genel yayın yönetmeni olmak!
  • hem isa'ya hem musa'ya yaranabilmenin ödülüne sahip.
  • bir ülkeyi bir halkı yönlendirecek, bilgilendirecek bir yayın yönetmeninin, sokaktaki mini etek giymiş kadına masturbasyon yapan gözlerle bakan sakallı ve cübbeli heriften ya da dolmuşta, durakta insan yanına oturmayan, yardım için elini uzattığında küfürlü ve öfkeli gözlerle bakan türbanlı yobazdan, gericiden, öküzden biraz farkının olduğunu görmek isterim.

    (bkz: ismi lazım değil)
    (bkz: o kendini biliyor)
  • televizyon sektörü içinde ne yaptığını, nasıl yaptığını anlatayım.
    genellikle siyasetle dirsek temasında olan, medyada ön planda bulunan ve denge politikası yürütebilecek kişilerden seçilirler. meslek duayeni olmaları gerekmez ve çoğu genel yayın yönetmeni aslında mesleki açıdan bir iş yapmaz. haber kanalı için durum farklı değildir ancak entertainment olarak anılan kanallarda da genel yayın yönetmenleri kendilerine sunulan işler konusunda son karar yetkisine sahiptir. tıpkı editör gibi, dramaturg gibi davranırlar. bir sorun yoksa bile sorun icat eder ve kendilerinin bilgi ve deneyimiyle işlerin yürüdüğünü göstermek için rötuş yaparlar.

    türk basınında sık karşılaştığım ve sizlerin de karşılaşacağı gazeteci modelleri geçmişte işe yarar buldukları için belleklerine kazıdıkları bilgiyi entelektüel bir disiplin gibi göstermek, öyle satmak ve karşılarındaki insanları (olası rakipleri) saf dışı bırakmak için kendi birikimlerinin kökenlerini güçlü otoritelerle ve tarihsel olarak çok geride başlamış çalışma hayatlarına bağlayan konuşmalar yaparlar.

    genel yayın yönetmeni patronla teması olan kişidir. patronun siyaset ve iş dünyasıyla ilişkisini patronun çıkarları doğrultusunda korumakla görevlidir. televizyonda ne izlediğinizin bir önemi yoktur. acil biçimde reaksiyon gösterebilmesi en aranan özelliktir. siyasi iktidarı karşısına almadan onun sunduğu beslenme noktalarına girip çıkmak ve ekranını yüksek ihtimalle sürdürülebilir kılacak iklimi korumak için çalışır.

    muhalif cenahın tv kanallarında da aynı durum geçerlidir. muhalif cenahın kahramanlarının yaratılması için çalışır. muhalefetin şiddeti, yönü, sınırı gibi ayarlamalar yapar.

    bunun dışında söylenebilecek az şey var. cinsiyeti erkekse çalıştırdığı kanalda uçkurunun peşine düşer ki bu neredeyse ülkemizin karakteristiği olmuş bir sorun.

    o hayranlık duyulan büyük köşe yazarları da maaş bordrolarında gösterilen paralardan fazlasını gene patronların, iş dünyasının siyasetle ilişkisini şekillendiren yazılarıyla kazanır.

    evet, siz de okuyorsunuz ve "ee ne ki bu şimdi, bilgisiz bu kişi" diyorsunuz bu yazarları görünce. işte genel yayın yönetmeni bu tür insanları tanımakta ustadır.

    gazeteciliğin ustaları haber metni için ne diyor biliyor musunuz? haberde sıfat olmaz. siz yorum yapmazsınız. olanı olduğu gibi, kamu yararına aktarırsınız. okur, izleyici yorumsuz olan o habere bakıp karar verir.

    eskiden mümeyyiz denilen kişiler vardı. mümeyyiz. temyiz eden. neyin iyi neyin kötü olduğunu söylediğinde güvenebileceğimiz yetkin ve karakterli kişiler. şimdi biraz allanıp pullanınca bu konuma oturtulan ve bizi yönlendiren kişiler var. evet anchorman denilen kişiler bunların ilk örneği. haber sunmuyor haberde vatandaşın öfkesinin yönlendiği yerlere tepki vererek katarsis sağlıyor. seyirciyi avlıyor, tavlıyor.

    herhangi biri çıkıp da doğruyu şova dökerek söylüyorsa o doğruya inanmıyordur. doğru güçlüdür. tekdüze biçimde, fısıltıyla söylense bile güçlüdür.

    gözümüzü açalım. genel yayın yönetmeni, köşe yazarı ya da falan konumdaki gazetecilere kayıtsız güvenen çevremizi uyaralım.

    okuma yazması olan birinin birkaç tuşa vurarak internette arayıp doğrulayabileceği işler için başkasını araya koymayalım.
hesabın var mı? giriş yap