• "hem havan topuyla, hem futbol topuyla savaş kazanan tek ülke biziz" sözü bu kupadan gelmektedir.
  • fenerbahçe’nin işgal kuvvetlerine karşı en büyük zaferlerinden biri de “general harington kupası” maçıdır. maç 29 haziran 1923 günü, taksim stadı’nda çok büyük bir seyirci topluluğu önünde oynanmıştı.

    düşünsenize; bir sabah uyandığınızda hiç tanımadığınız, belki üniformasını daha önce hiç görmediğiniz, başka başka diller konuşan bir sürü silahlı adam köşe başlarını tutmuş, ordunuzun silahlarına el koymuş, kirli çizmeleriyle o kutsal topraklarınızı çiğniyor...

    o sabah güneş daha bir donuk asılmış gökyüzüne. işte istanbul böyle uyandı bir kasım sabahı. limni adasının mondros limanında “agamemnon” ingiliz zırhlısında amiral galthorp ile 30 ekim 1918 çarşamba günü imzalanan ünlü “mondros mütarekesini” takiben, düşman donanması; sisli ve yağmurlu bir 13 kasım günü istanbul’a giriyor ve tarihimizin o acı mütareke dönemi başlıyordu... bu perişan dönemi, 16 ay sonra emniyet tedbiri bahanesiyle, daha da acı bir olay, istanbul’un bizzat işgali etti. 18 mart 1920 pazartesi sabahı şehzadebaşı’nda masum türk erlerini uyurken süngü ile şehit edenler, bu işgalin gerçek amacını, daha ilk sabahında, bütün dünyaya ilan ediyordu...

    yaşanan bu korkunç kargaşanın başlangıcından itibaren türk gençleri işgal kuvvetleri ile spor, özellikle de futbol sahalarında büyük bir rekabete girişmişti. işte fenerbahçe’de, bu her sınıftan düşman birlikleri içinde pek çok tanınmış futbolcusu bulunan, ingiltere ve fransa liglerinin hemen hemen en ünlü takımlarında forma giymiş futbolculardan oluşan birbirinden güçlü takımlarla maçlar yapmış ve oynadığı 50 maçın 41’ini kazanıp, 4’ünde berabere kalarak işgal altında bezmiş, ezilmiş türk halkının yüreğinde bir nebze olsun teselli ve umut tohumları yeşertmişti.

    fenerbahçe’nin işgal kuvvetlerine karşı en büyük zaferlerinden biri de “general harington kupası” maçıdır. işgal orduları başkomutanlığı, fenerbahçe kulübüne karşı özel bir kin duymaktaydı. çünkü fenerbahçe takımı yalnız işgal kuvvetlerine mensup takımları peş peşe yenerek halkın milli duygularını şahlandırmakla kalmıyor, aynı zamanda düşman açısından “hayli zararlı” faaliyetlerde de bulunuyordu.

    istanbul işgal altındayken fenerbahçeliler, kurbağalıdere kenarında kulüp binasının önündeki iskeleye yanaşan motorlarla anadolu’ya silah kaçırmaktaydılar. fenerbahçe kulübünün kayıkhanesi bir silah ve cephane deposu haline getirilmişti. geceleri gizlice bu kayıkhanenin önündeki ahşap iskeleye yanaşan motorlar buradan yüklenip, gizlice moda koyuna açılıyor, oradan izmit’e geçerek anadolu’ya silah ve cephane götürüyorlardı. fenerbahçe kulübünün bu “zararlı(!) faaliyeti” işgal orduları başkomutanlığı tarafından haber alınmış, ancak bunun farkına varan fenerbahçeliler kayıkhaneyi derhal boşaltarak cephaneyi çevredeki üye ve sporcu evlerine taşımışlardı. kulübü basan işgal kuvvetleri birlikleri ortada delil bulamamışlardı. ancak yine de başkomutanlık tarafından fenerbahçe kulübüne süngülü bir müfreze bırakılmış ve fenerbahçe kulüp binası haftalarca işgal altında tutulmuştu.

    tüm çabalara rağmen bir şey elde edememiş olmak, işgal ordularının ingiliz başkomutanı general harrington’u oldukça öfkelendirmekteydi. fenerbahçe’ye; hiç olmazsa futbol sahasında acı bir darbe indirebilmek için elinden geleni yapmaktan geri kalmamıştı. başkomutan harrington amacına ulaşabilmek için ortaya altın madalyalar konulmuş bir turnuva düzenlenmiş ve turnuva sonunda üç takım ön plana çıkmıştı: irish guards, grenadiers guards ve goldstream guards...

    bu üç takımın en seçkin elemanları sıkı bir çalışmaya tabi tutulmuştu. bu arada cebelitarık ve mısır’daki ingiliz askeri kuvvetlerinden, hepsi de profesyonel birer futbolcu olan dört önemli oyuncu getirtmiş ve adeta bir “ingiltere milli takımı” oluşturmuştu. hedef o kadar büyüktü ki, ortaya konan bir metreye yakın, gümüş işlemeli kupa başkomutan “general harrington” adını taşıyordu. “goldstream guards” adı altında oluşan bu takım özel şekilde kampa alınarak sıkı bir çalışmaya tabi tutulmuştu. ve bundan sonra general harrington tarafından istanbul gazetelerine şöyle bir ilan verilmişti:

    “gardler muhteliti türk kulüplerine meydan okuyor. galibine, başkumandanın adını taşıyan büyük bir kupa verilecek bu maça türk kulüpleri diledikleri gibi takviye de alabilirler.”

    fenerbahçeliler bu meydan okumanın direkt olarak kendilerini hedef aldığını hemen anlamışlardı. ve yine gazeteler aracılığı ile hemen gereken cevabı vermişlerdi:

    “fenerbahçe kulübü yalnız kendi kadrosuyla bu maçı şartsız olarak kabul eder.”

    istanbul’da büyük bir heyecan uyandıran bu maç 29 haziran 1923 günü, taksim stadı’nda çok büyük bir seyirci topluluğu önünde oynanmıştı. bu maçı izlemek üzere “iron duck zırhlısı” ile özel olarak gelen malta valisi lord plummer’de işgal orduları başkomutanı general harrington’la birlikte şeref köşesindeki yerini almıştı. şeref köşesinin önündeki masanın üzerinde de maçın galibine verilecek olan “general harrington kupası” duruyordu.

    fenerbahçe bu tarihi maça, hiç gol yemeden istanbul şampiyonluğunu kazanan şu ünlü kadrosuyla çıktı:
    şekip kulaksızoğlu- hasan kamil sporel, cafer çağatay- kadri, ismet, fahir- sabih, alaeddin baydar, zeki rıza sporel, ömer tanyeri, bedri gürsoy.

    büyük bir çekişme içinde başlayan ve hep aynı çekişmeyle geçen maçın ilk yarısını 1-0 yenik kapatan fenerbahçe, ikinci yarıda coşmuş ve klasik futbolunu ortaya koymaya başlamıştı. 60. dakikada zeki rıza’nın golüyle beraberliği yakalayan sarı-lacivertli takım bundan sonra daha da açılmıştı. 74. dakikada yine zeki rıza (sporel) çok sert bir şutla fenerbahçe’yi galip duruma yükseltmiş ve bundan sonra oyunda sarı-lacivertli takımın baskısı daha da artmıştı ve fenerbahçe, güçlü rakibini eze eze yenmişti bu tarihi maçta. maçtan sonra işgal orduları başkomutanı general harrington, adını taşıyan bu büyük gümüş kupayı fenerbahçe takımı kaptanı hasan kamil sporel’e verirken taksim stadı’nda fesler havada uçuşuyor ve yer yerinden oynuyordu adeta.

    fenerbahçeli futbolcular, ellerinde general harrington kupası olduğu halde seyircilerin omuzları üzerinde stattan çıkarılmışlar ve beyoğlu caddelerinde, büyük sevgi gösterileri arasında dolaştırılmışlardı.

    bu galibiyet, milli bir zafer etkisi uyandırmıştı. nitekim maç gecesi lozan konferansı’nda bulunan türk heyetine de bu galibiyet haberi ulaştığında heyet başkanı ismet paşa tarafından fenerbahçe kulübüne; “heyetimiz namına hepinizi meserretle tebrik eder, gözlerinizden öperim.” diye bir kutlama telgrafı gönderilmişti.

    cem ertuğrul'un ntvmsnbc.com'daki yazısı.
  • gördüğüm en naif yaklaşımlara sözlükte de basında da malzeme olan arkaik enstantanedir. amerikalılar da bağdat'a girdikten bir ay sonra ırak milli takımına karşı birliklerinden top oynamayı bilen bir kadro çıkarıp 12-0 yenilmelerine (bunun baştan belli olmasına) rağmen halkla ilişkiler ayağına kupa verdiler ıraklılara. sonra direnişin sertliği anlaşılınca bunların boş olduğunu anlayıp vazgeçtiler gerçi böyle işlerden.
    bir ülkeyi işgal eden adamın ülkede turnuva düzenleyip kupayı alan takıma kupa vermesi veya şehir işgal atlındayken işgal ordusunun generalinin elinden kupa almak, yok efendim mesela boynuna madalya taktırmak gibi olaylar, ancak işgalden muzdarip gıcık olmuş kitlelerin gazını almak, işgalcilerin valığına gözlerini alıştırmak gibisinden işlere hitap edebilecek reklam kokan hareketler olsa gerektir. bu durum, yapılan maçın danışıklı dövüş olmaması, ingiliz takımının iyi oyunculardan müteşekkil olması gibi şeylerle değişecek de değildir maalesef. fenerbahçe en iyi ihtimalle düşmanı muhatap alarak oltaya gelmiştir. çünkü spor dostluk ve kardeşlik ve bir de bi şey dahadır.
  • üzerinden neredeyse 100 yıl geçmiş bir olay, tutulup 2000li yıllarla eş değer görülemez ve o zamanki spor ruhu, yaşananlar, imkanlar, rakip* bu günün basbaya spordan çıkıp ticarete dönmüş haliyle kıyaslanıp yüzeyselleştirilemeyecek kadar uzaktır hepimize. general harrington kupası hiç bir zaman bu kadar basit değildir, olmayacaktır da.*
  • bu kupayı kazanmak için fenerbahçeli futbolcuların canlarını dişlerine takarak oynadıklarına eminim. hepsinin ruhları şadolsun, toprakları bol olsun. fakat, gs'li ve fb'li arkadaşlarımızın türk futbol tarihindeki bu anı 100 küsür yıl sonra bile tartışmaya devam ederek, 100 sene önce işgal kuvvetlerinin yapamadığı şeyi, kendi kendilerine yaptıklarını görüyorum. milli mücadeleye üç büyük kulüp de elinden geldiğince katkıda bulunmaya çalışmıştır. en fazla beşiktaş'ın olmak üzere üçünün de çanakkale savaşında şehitleri vardır.

    ister gaz çıkarmak maksatlı olsun ister başka birşey, fenerbahçe futbol takımı işgal kuvvetlerinin takımını sahadan boynu bükük göndermiştir.

    ama, üzülerek söylüyorum bence tarihlerindeki en büyük kara leke olan doktor nazım denilen adamın fenerbahçe başkanlığı yapmış olduğunu hatırladıkça fenerbahçeli olmadığıma seviniyorum.

    bu da benden bir bonus olsun:

    çanakkale savaşında sırtına isabet eden bir top mermisiyle şehit olan beşiktaş kaptanı şair kazım'ın cebinden çıkan şiir bu...

    "hayatı süsledik izharı ittihatla bugün
    yolunda gençliğin ulvi değil miydi birleşmek
    sebatı bayrağımız yaptık, i’tilamız için
    neticesiz ve boş olmaz sebatla hiçbir emek
    dakikalar bize bir nağbe nişad olsun
    kulübümüzde müceddet nücumu mevc vursun
    bu kaniat bize hep gıpta ediyor isar
    biz onbir arkadaşız, lakin arkamız daha var
    bu zevk alemi dar zannedip de aldanalım
    vekar hak gibi sakin, nezih ve saf olalım
    fakat bu hal ile kuvvet gibi cesur olalım"

    (bkz: insanların beşiktaşlı olma sebepleri)
  • hediye degil, hak edilmiş kupadır. egosal bir turnuvanin sonucu degil, milli onur ve gurur icin verilen mücadelenin karsiligidir.
  • günümüz fenerbahce taraftarlarının galatasarayın avrupa başarıları karşısında tutunabilmek için bir çırpıda harcamaması gereken kupadır.evet çok değerli bir olay olduğuna sonuna kadar katılıyorum ama galatasaray ı ve galatasaray lisesine saldırı amacı olmamalı bu kupa.balkan savaşları ve çanakkale savaşlarında öğrencilerini cepheye göndermeseydi belkide galatasaray alırdı bu kupayı.kim bilir?

    (bkz: http://www.gslfest.org/…tan_ugruna_sehitlerimiz.jpg)
    (bkz: http://www.gsl.gsu.edu.tr/html_tr/000/002.html)
  • küçük fransa sempatizanı, seçkin puşt,satılmıs bichette olmamama ragmen degerini anlamadıgım kupadır.
    nasıl olur da işgal kuvvetleri komutanı adına düzenlenen ve işgal eden ulkenin futbol takımları ile bile degil işgal askerlerinin aralarında topladıkladıkları takımlarla yapılan maclar bir ulkenin milli mucadelesinin ateşi olur. ustelik halkının en iyi ihtimal %95 inin futbolun ne oldugunu bile bilmedigi bir donemde.
    kupanın kurtuluş savasının fiilen bitmesinden sonra 1923 te oynanması da yanına bonus.
    (bkz: fenerbahce nin gizli tarihi)
  • bugun hakemden sikayet eden yetkililere kapak olması gereken kupa.
hesabın var mı? giriş yap