• georg wilhelm pabst, (1885-1967). avusturya asilli yonetmen. weimar sinemasinin en onemli isimlerden biridir. en taninan filmleri arasinda the joyless street ve pandoras box sayilabilir. otuzlarda bir sure hollywoodda calismis olsa da, savas zamanini almanyada gecirmistir.
  • yönetmenin 1926 tarihli geheimnisse einer seelepsikanaliz üzerine ilk filmdir.. zaten die traumdeutung 'da freud psişik aygıtı mikroskop ya da kamera ile karşılaştırmıyor muydu?
  • weimar cumhuriyetinin en önemli ve etkili yapımcı ve yönetmenlerindendir.
  • psikolog olsa insanın her derdini çekinmeden anlatacağı yumuşaklıkta bir yüze sahip olan alman yönetmen. pabst'ın filmlerini yorumlayabilmek için dönemine ve bakış açısına dair az biraz da olsa fikir sahibi olmak gerekiyor. misal, yönetmenin ünlenmesine sebep olan filmi die freulose gasse (joyless street), olay örgüsü itibarıyla bir hayat kadını ile bir amerikan subayının yaşama tutundurmaya çalıştığı genç bir kızın başından geçenleri anlatır gibi görünse de özünde savaş sonrası viyana toplumunun içine düştüğü buhranı ve çıkmazları anlatır.

    pabst'ın içerisinde yaşadığı dönem sebebiyle savaşı ya da savaşın getirdiği yıkımı anlattığı yapımları bununla da son bulmaz doğal olarak ve westfront 1918'ta da kendini gösterir. filme ilişkin ilgi çekici detaylardan bir tanesi de hiç müzik kullanılmaması, aksine yalnızca konuşmalara ve sahnelerin gerektirdiği arkaplan seslerine ve gürültülerine yer vermesi olabilir. pabst'ın westfront 1918, die dreigroschenoper ve kameradschaft adlı filmleri ile siyasi bir üçleme oluşturduğu söylenir. (yalnızca izlediklerim üzerinden yorum yaptığım için son iki filmine girmiyorum.)

    belki de pabst'ın bana bir psikolog izlenimi vermesinin sebebi izlediğim ilk filminin geheimnisse iner seele (secrets of a soul) olmasıdır. filmde suç eğilimi göstermeye başlayan bir adamın bıçaklardan korkmaya başlaması konu edinilir. adam bıçaklardan korkmaktadır çünkü bir bıçak ile yapabileceklerinden, kendisine yükleyebilecekleri potansiyelden korkmaktadır. (burada akıllara human voice geliyor evet.) filmde kahramanımızın içgüdüleriyle savaşmasını, gördüğü karmakarışık bir rüyayı, psikanaliz ile iyileşmeye çalışmasını, bu rüyanın psikanaliz yöntemiyle açımlanmasını (merhaba freud) izleriz.

    biraz karmaşık bir gidişat oldu ancak pabst'ın ister toplumsal ister bireysel düzeyde ele aldığı her konuyu seyirciye titizlikle sunduğu; hem bir toplumun hem bir insanın iç dünyasını detaylıca ve başarılı bir şekilde beyaz perdeye yansıttığı şüphe götürmez bir gerçek. ancak onu çağdaşlarından ayıran bir nokta var: pabst, her ne kadar günümüz gişe avcısı yönetmenlerin eline düşse seyirciyi histeri krizine sokmadan salondan çıkmasına müsaade etmeyecek konuları kendi realitesi içerisinde büyük bir sadelikle sunmasıdır. bunun sebeplerinden bir tanesi de kendi döneminde yaygınlıkla başvurulan dışavurumculuk yönteminin aksine pabst'ın yeni nesnellik adlı akımın öncül işlerini ortaya koymasıdır. (yeni nesnellik/neue sachlichkeit: eserlerde dışavurumculuğun öncelediği daha soyut, daha romantik ve daha idealist eğilimlerden ziyade duyguların bu kadar ön planda olmadığı saf gerçekçiliğin ve gerçek/realistik dünyanın ön plana çıkarıldığı akım, şeklinde özetlenebilir.)
hesabın var mı? giriş yap