• birisi ulusalcı-milliyetçi ortaklığı diğeri ise akp faşizmi tarafından ısrarla öne sürülen iki yalanın kıyaslaması.

    1) ikisinin de yalan olduğu görüntülerle ispatlanmasına rağmen yok varsayılır
    https://www.youtube.com/watch?v=qewfx-4odkq
    https://www.youtube.com/watch?v=r_b72raex8a

    2) biri iktidarı devirme noktasına getiren ve iktidara sempati duyan kitlelerde bile sempati yaratan bir halk hareketini, diğeri ise ülkedeki siyasi ezberleri bozan yeni muhalif hareketi itibarsızlaştırmak için ortaya atılmıştır.

    3) bu yalanlardan biri iktidar partisinin başında olan adam tarafından, diğeri ana muhalefet partisi lideri tarafından dillendirilmiştir.

    4) bu yalanlardan biri en azından belli bir oranda inandırıcılığa sahip olsa da, diğeri tamamen deli saçmasıdır.
  • peki,

    yalnız adamın gol diyor. la bu arada adamın bildiğin ilk üç gün ben de destekledim tayfasıymış.

    https://www.youtube.com/watch?v=xnzovegmaac

    ben şahsen tatmin oldum https://twitter.com/…rtas/status/401666085382275072

    (bkz: hdp über alles)
    selo başgan süper, oldu mu
  • adamın gol diyor diyenler konuşmayı kesmeden yayınlasa daha iyi olur.
    https://www.youtube.com/watch?v=zju0ffg3sum
  • kabataş, demirtaş'ın gezi konusundaki tavrını sönümlemek için seçilebilecek en alakasız ve saçma örnektir.

    hadi uydurudunuz diyelim, elimizde ne var?

    "te ce'yi bölmek için silahlı eylem yapan, kurtarılmış bölgeler için çatışmalara giren terör örgütünün askeri darbe karşıtı temsilcisi"

    ciddi ciddi bunu diyorsunuz yani?

    şu demokrasi ve özgürlük zırvalarınızı geçersek ortada demirtaş'ın gezi ve darbe ile ilgili açık ve net söylemleri var;

    https://www.youtube.com/watch?v=zju0ffg3sum

    1,27'den itibaren anlatıyor; "burdan hükümeti devirecek, darbeye götürecek bir halk hareketi çıkarabilirmiyiz?"

    bu açıklamanın kaynağı da "bazı tespit yapan arkadaşları" .

    bunu savunanlar şu "ülkeyi askeri darbeye götürecek olayları" anlatırsa çok memnun oluruz. neymiş biz de bilelim.

    gezi açık ve seçik lidersiz bir halk hareketiydi. bu hareket iktidarı ummadığı kadar sarstı. birileri koltuk derdine düşünce ötekileri de süreç, pazarlık için muhattab derdine düştü, iktidara destek için ne gerekiyorsa yaptı. olay açık ve seçik bu. yoksa gezi, türkiye, darbe zerre umurlarında değil. gezi ve bunun gibi bir çok olaya bakış açıları hep kendi çıkarları. bundan karımız ne? süreç nasıl etkilenir? ne çıkarımız olabilir? olaylara bakış açıları hep bu. o anda çıkarlarını korumak için ne gerekirse yapıyor, arkasından yedikleri haltlara bahaneler buluyorlar.

    bu rojava olayında da, kobani olayında da, lazkiye olayında da böyleydi. o an yansıttıkları imaja ters ama çıkarları için gereken ne varsa söylediler yaptılar. ondan sonra ya yalanlama, ya da gazetelerin çarpıtması oldu. bu kişinin çağrısıyla daha yeni 50'ye yakın kişi öldü. sayı hala net değil. bu da mı yalan?

    son olarak şu "gezi'de darbeyi gördüm yalanı vs kabataş yalanı" aynen mevcut iktidarın yaptığı propaganda metodunun benzeri. bilindik, net doğruyla beraber aleni yalanı iteklemeye çalışmaları ortakların benzer kafa yapıları hakkında net fikirler veriyor.
  • 59 saniye'deki kesilmiş konuşmalarla ispatlanmaya çalışılan yalan. allahtan internet çağındayız da konuşmanın tamamını herkes izleyebiliyor.
    https://www.youtube.com/watch?v=zju0ffg3sum

    gezi'yi de evinden takip edip -belki polis kovulup ortalık durulduktan sonra parka da uğramış olabilecek- kişiler elbette selahattin demirtaş'ın uyarılarını anlamazlar. ama gezi'nin ilk günlerinde ulusalcıların taksim'de eylemi kendilerine yontma çalışmalarını da, ege'de kürtlere saldıranları da unutmadık biz. zaten star gazetesinin haberine inanıp gezi'ye darbe dedi diyen adamların yapacağı siyasi yorum bu kadar olur.
  • hala beceriksizce iddia edilen saçmasapan olay.

    "arkadaşlar" (artık kimse onlar?) geziden darbe çıkartabilirizi tespit etmişler, eee biz de uzak durduk" videolarda demirtaş döne döne bunu söylüyor. nesini yalanlıyorsunuz yahu?

    bak tane tane gene soruyorum; gezi ile başlayan süreçte demirtaş'ın "ülkeyi askeri darbeye götürecek " diyerek gördüğü ve uzak kaldığı olaylar nelerdir?

    söyleyin biz de bilelim?

    orduda gizli darbeci bir oluşum var? bu oluşumun gezi ile nasıl bir alakası mevcut? gezi olayları sırasında tsk'nın başında 2011'de kara kuvvetleri komutanı olduktan 4 gün sonra genel kurmay komutanı olan necdet özel'den başkası mı vardı?

    bir yalan atıyorsunuz, adam gibi kıvırmadan sahip çıkın bari...
  • yamulmuyorsam, demirtaş bu tür lafları ettiğinde sol çevreden kendisinin devletçi reflekslerden konuştuğuna yönelik uyarı almıştı. evet, gezide darbe yanlısı milliyetçiler ve kemalistler vardı; ancak talepler bağlamında, dile getirmenin saçmasapan olduğu söylenmişti. çok doğru. zira eleştirilemez değildir. bunu geçiyorum. ancak şöyle bi gerçek var ki, başından itibaren gezi'nin yanındaydı. 1 haziran 2013 tarihli haber:

    "insanlar gezi parkı'ndaki ağaçlar için değil, aynı zamanda hükümetin olumsuz politikalarına da tepki koyuyor. vatandaşın tepkisini değerli buluyorum. bdp olarak gezi parkı direnişçilerinin yanındayız. vatandaşa atılan her bir gaz ve vurulan coplar için hükümeti kınıyorum. milletvekillerimize oradaki kadınlara gençlere insanlara yönelik saldırıları açıkça kınıyorum. bu kabul edilebilir bir durum değil. ama dediğim gibi mesele sadece orda sadece bir kaç ağacın kesilmesi meselesinin çok ötesinde toplumsal bir rahatsızlığı ifade ediyor. bölgede yıllardır olup biten istanbul'da olsaydı onlarca genç istanbul dağlarına çıkardı."

    "müzakere ve barış sürecine karşı ulusalcı ve milliyetçi kesimler süreci baltalamak için uğraşıyorlar, bunlara karşı dikkatli olmak lazım. taksim'de, türkiye'nin dört yerindeki akp'nin zulmüne karşı herkesin direnişi meşru ve haklıdır. gezi parkı'nda yaşananları barış müzakerelerinin karşıtlığına çevrilmesine izin vermeyeceğiz. çünkü biz onlarla hareket etmiyoruz. tabanımız kesinlikle ırkçı ve faşistlerle aynı etkinlikler içinde olmayız. bizim tabanımız ne yapacağını bilir."
    (demirtaş'tan "gezi" yorumu)

    kimleri kastettiği son derece belli ve ortada. öte yandan, mesela devlet bahçeli'nin aynı gün (1 haziran 2013) açıklamalarına bakalım:

    "sözüm ona türk baharı yaşatma hevesinde olanlar, bölünmeyi çabuklaştırmak ve kardeş kavgasını tetiklemek için taksim provokasyonu atlama taşı olarak mı değerlendirmişlerdir? ormanlarımızı yakan, doğamızı kirleten, caddelerimizi savaş alanına çeviren, varlıklarımıza zarar veren bazı mihraklar birden bire yeşili seven,doğa gönüllüsü olarak arzı endam etmişlerdir"

    "parti olarak hiç bir karanlık ilişkinin, gerilimin içinde olmama tercihimizden taviz vermeyeceğiz. devlet millet çatışması için ellerini oğuşturanlara tahrike yeltenenlere asla itibar etmeyeceğiz. tüm dava arkadaşlarımın ve vatandaşlarımızın bu kapsamda hareket edeceğine inanıyorum''

    "ağacı sökerek, yeşil alanları kapatarak alışveriş merkezi yapma niyetinde olan ve topçu kışlası inşaa etme amacı güden akp iktidarı, ülkemizin her tarafına yayılan itirazlarla karşılaşmıştır. nitekim başbakan erdoğan'ın doğayı katletme pahasına alışveriş merkezi merakı anlaşılır gibi değildir. taksim'i rantiyecilerin iştahına bırakma düşüncesinin ve hazırlıklarının kabul edilir, insaf ve izaha sığan hiçbir yanı yoktur. erdemlili kardeşlerim bağı bahçesi ve ürünü para etmeyen tüm çiftçilerimizin sorunlarının altından kalkamaz bir hale gelmişken başbakanın saçma-sapan işlerle vakit kaybetmesi istanbul'u yandaşlara peşkeş çekme çabası yanlıştır ve çürümüşlüktür. biber gazlı müdahaleler, şafak vakti operasyonlar, aşırı orantısız güç kullanımı, karşılıklı düşmanca muameleler, ülkemizin ne duruma geldiğinin açıkça kanıtlamıştır. türkiye'yi bu duruma düşürenleri buradan kınıyorum."

    "ayrıca bdp, pkk, kandil ve imralı ile buluşan fakat taksim'de ayrı düşen başbakan ve hükümetinin süreç ihanetinin ele başlarıyla karşı kutuplara çekilmesi esasında son derece manidardır. acaba başbakan çözüm fitnesiyle yapamadıklarını halkla devleti karşı karşıyaya getirerek mi tamamlamak istemekte?"

    "marjinal ve yasa dışı sol unsurların bölücü milletvekillerinin baş rolde olduğu taksim'deki hadiseler, neyin olgunlaşması ve kabullendirilmesi hedeflenmiştir? başbakan erdoğan'ın, mhp'yi taksim'de protesto gösterisi yapan bir kısım muhalefet partisinin içinde saymasıysa tamı tamına bir saptırmadır ve iftiradır. bizim bdp, pkk ve aşırı uç örgütlerle yanyana gelmemiz aklın inkarıyla eş değerdir. başbakan erdoğan, bölücü kadroyla kimin ittifakı içerisinde olduğunu, kimlerin 'al takke ver külah' halinde bulunduğunu görmek istiyorsa, kesinlikle aynadakilere bakmalı, oturduğu sedirin çevresinde kümelenen namertleri görmelidir. ne ilginçtir ki, türkiye'nin bölünme sürecine kararsız kalanlar, pkk ile şirinlik yapanlar, akp'ye kredi açanlar, yıkım ve çözülmeye karşı 3 maymunu oynayanlar, anında ağaç savunucusu kesilmiş, taksim'deki eylemlerin başını çekmişlerdir."

    "vatan topraklarını kesip biçmek için akp'nin uzattığı etnik neşteri pervasızca sallayanların, bu kez de çevre ve doğa gönüllüsü mü olmuştur? `mhp'nin bunlarla ne işi ne de benzeşen neresi olacaktır`. taksim'de mangalda kül bırakmayanlar, türk milletinin mütecaviz tavırlara ve menfur saldırılara uğradığı her durumda hangi ağaç kovuğuna girmişler, hangisine sığınmışlar ve hangi mahsene saklanmışlardır? söz konusu türk milletinin birliği ve dirliği olunca anında sıvışanlarla ve mevsim gözetmeksizin kış uykusuna yatanlarla mhp'nin yan yana gelmesi zaten olmayacak duaya amin demekten farksızdır. biz tek başımıza türklüğü savunurken, bir başımıza türkiye cumhuriyeti için mücadele verirken hiç gıkı çıkmayanların şu işe bakınız ki taksim aslanı kesilmesi traji komiktir."
    ('türk vatanı ağaçtan daha mı değersizdir?')

    daha vurgulanacak çok şey var ama şimdilik yoruldum. burada elbette hdp ve mhp arasında denklik kurulmuyor -yanlış anlaşılmasın. zaten arada önemli farklar var: bi taraf, taleplerin ve halk hareketinin parti olarak sonuna kadar arkasında duruyor ancak "darbeci" olarak tanımladıkları (milliyetçiler ve kemalistler) ile aralarına mesafe koyuyor. ayrıca, direnişe katılan kendi partililerine ve sempatizanlarına sahip çıkıyor. diğer taraf ise, gezi direnişini bizzat "bölücü unsurların" çıkardığını ve başını çektiklerini söylüyor, yalandan bir-iki "eleştiri" getiriyor. daha da önemlisi, direnişe katılan partililerini ve ülkücüleri anında satıyor. tabii, partideki muhaliflerin etkisiyle mal hareket partisi yönetimi daha sonradan çevir kazı yanmasın tekniğine başvurmuştu.

    elbette, bdp/dbp'nin içindeki kimi unsurlar direnişe toptan mesafeli durmuşlar idi. bu da sol-sosyalist çevrelerce yoğun şekilde lanetlendi. ancak selo'nun bu söyleminden bakar isek, evet, gerçekten de kabataş yalanı ile benzeşen yalan vardır. asıl başrolde, akepe ve mehepe olması şaşırtıcı değildir. dahası, açık ve net görüldüğü üzere bizzat kendi sempatizanı veyahut seçmeni olduğu lider(ler)in öz ve hakiki söylemlerini arada kaynatmak için tahrif edildiğini tahmin ediyorum.

    bu kadar uzun alıntılar yapmamın sebebi ise, mal hareket partisi'nin ne kadar haysiyetsiz olduğunu hatırlatmaktır.
  • gezi direnişinden akp aldığı yaraları minimuma indirmek üzere hazırlanmış birbirinden ünlü iki yalandır.

    kabataş yalanının amacı, polis şiddeti nedeniyle gezi direnişçilerine merhamet hissedip, sempati ile yaklaşma ihtimali bulunan akp seçmenlerini, baş örtüsü hassasiyeti üzerinden geri kazanmaktır.

    gezi'de darbeyi gördüm yalanının amacı, yıllarca polis ve asker eliyle devlet şiddetine maruz kalmış kürtlere empati yapmaya başlamış beyaz türklerin ön yargılarını canlı tutmaktır.

    kabataş yalanı safları sıkılaştırmak içindir,
    gezi'de darbeyi gördüm yalanı muhalifeti bölmek içindir.

    kabataş yalanı iddia edilen kanıtlara hiçbir zaman sahip olmamakla beraber fantazi soslu senaryosuyla inandırıcılıktan epey uzaktır, buna rağmen hitap ettiği kitle itibariyle yeterlidir,
    gezi'de darbeyi gördüm yalanı en azından art niyetlilerce saptırılabilecek bir videoya sahiptir ve bu bakımdan çok daha zekicedir, çünkü hitap ettiği kitle itibariyle öyle olması gerekir.

    kabataş yalanı da gezi'de darbeyi gördüm yalanı da kamuoyu ve iletişim derslerinde case olarak incelenebilecek, gelmiş geçmiş en başarılı propaganda örneklerindendir.

    r.i.p. joseph goebbels
  • simdi cok kiymetli, canim gülüm asc yazmis, yalniz yazarken azicik ayipcilik etmis, yakistiramadigimdan ben de korrektur yazayim:

    - bir arsivci icin yapilmayacak bir sey yapmis asc, önce tartismanin konusu metinler tamamen yayinlanmaz mi a guzum? hadi yazilmadi, neden sadece tezimizi destekleyen kisimlar high light edilir? ee madem öyle ben de seni etmediklerini edeyim:

    1 haziran 2013:

    "bdp genel başkanı selahattin demirtaş, diyarbakır'da merkez kayapınar belediyesi cegerxwin kültür merkezi'nde 'çözüm süreci' ve türkiye'deki son gelişmelerle ilgili soruları yanıtladı.

    taksim gezi parkı'ndaki protestoların sadece ağaç katliamı için yapılmadığını kaydeden demirtaş, şöyle dedi: "insanlar gezi parkı'ndaki ağaçlar için değil, aynı zamanda hükümetin olumsuz politikalarına da tepki koyuyor. vatandaşın tepkisini değerli buluyorum. bdp olarak gezi parkı direnişçilerinin yanındayız. vatandaşa atılan her bir gaz ve vurulan coplar için hükümeti kınıyorum. milletvekillerimize oradaki kadınlara gençlere insanlara yönelik saldırıları açıkça kınıyorum. bu kabul edilebilir bir durum değil. ama dediğim gibi mesele sadece orda sadece bir kaç ağacın kesilmesi meselesinin çok ötesinde toplumsal bir rahatsızlığı ifade ediyor. bölgede yıllardır olup biten istanbul'da olsaydı onlarca genç istanbul dağlarına çıkardı."

    taksim gezi parkı'ndaki direnişi bazı grupların farklı yerlere çekmeye çalıştığını ileri süren demirtaş, halkın tepkilerini değerli bulduklarını, bu eylemle birlikte bazı ulusalcı, ırkçı ve milliyetçi kesimlerin "kürt sorunu nasıl baltalayabiliriz arayışına girdiğini söyledi.

    demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü:"bunların farkındayız. halkın direnişini destekliyoruz. ama herkesin dikkatli olması gerekir. istanbul'da yaşayanlar gazın tadını ilk kez tadıyor. ama diyarbakır, hakkari ve şırnak'ta günlerce gaz yedik. 1 yıl geçmesine rağmen diyarbakır sokaklarından hala gaz kokusu geliyor. demin de belirttiğim gibi müzakere ve barış sürecine karşı ulusalcı ve milliyetçi kesimler süreci baltalamak için uğraşıyorlar, bunlara karşı dikkatli olmak lazım. taksim'de, türkiye'nin dört yerindeki akp'nin zulmüne karşı herkesin direnişi meşru ve haklıdır. gezi parkı'nda yaşananları barış müzakerelerinin karşıtlığına çevrilmesine izin vermeyeceğiz. çünkü biz onlarla hareket etmiyoruz. tabanımız kesinlikle ırkçı ve faşistlerle aynı etkinlikler içinde olmayız. bizim tabanımız ne yapacağını bilir."

    tavir twitter'da devam ediyor, 14 temmuz'da attigi twitt: "gezi direnisiyle degil, bu halk hareketini, askeri darbeye kadar götürenlerle aramiza mesafe koyduk. carpitanlara duyurulur"

    bu da 31 temmuz 2013'ten:

    "bdp genel başkanı selahattin demirtaş, gezi parkı eylemlerinde iyi anlaşılmadığından dert yanarak, "gezi direnişiyle değil, bu halk hareketini askeri darbeye kadar götürebilir miyiz diyenlerle aramıza mesafe koyduk" dedi.

    bazı kesimler tarafından gezi parkı eylemlerine destek vermemekle eleştirilen ve son olarak öcalan'ın "gezi parkı eylemlerini iyi takip edemediniz" diye eleştirdiği bdp'liler adına genel başkan selahattin demirtaş yanıt verdi. sosyal paylaşım sitesi twitter'daki hesabında, halk hareketini darbeye götürmek isteyenlerle aralarına mesafe koyduklarını kaydeden demirtaş, "gezi direnişiyle değil, bu halk hareketini askeri darbeye kadar götürebilir miyiz diyenlerle aramıza mesafe koyduk. çarpıtanlara duyurulur. ergenekon'dan medet umanlarla, askerleri göreve davet edenlerle mesafe koyduk. ilk günden bu yana demecimi çarpıtıp yayanlara şunu söyleyeyim: gezi direnişi gerçek bir halk direnişi ve özgürlük arayışıdır, özgürlük için direnen herkesin tam da yanındayız" dedi.

    hükümeti askerin devirmesinin gayrimeşru olduğunu kaydeden demirtaş, "gezi'dekiler ‘biz basının çarpıtmalarını iyi öğrendik' diyorlardı, bazılarınız halen öğrenmemiş demek ki! beni dinlemek yerine penguenleri izlemiş. hükümeti, halk devrim yaparak devirirse meşrudur, asker el koyarak devirirse gayrimeşrudur. devrimi de halk yapar, penguen izlemekten gözünü alamayanlar değil. örnek: rojava (suriye) devrimi" diye yazdı."

    bir de o dönemde yapilan birden fazla tv ropörtaji var. ifade edilenler ayni cercevede. merak edenler icin nette linkler mevcut.

    simdi bu söylenenlerden bizi ilgilendiren kisimlar kabaca nelerdir:
    -demirtas, gezi ayaklanmasinin daha ücüncü günü bitmeden- abdullah gül'ün dahi destekledigi süre yani- gezi icinde bir takim odaklarin, deger verdigi, yaninda oldugunu söyledigi bu halk ayaklanmasinda irkci, fasist bir kitlenin bulundugunu ve bunlarin askeri darbe yapmak istedigini, hükümeti devirmek istediklerini, baris sürecini hedef aldiklarini söylüyor. tabaninin bunlarla ayni saflarda yeralmayacagini, bu bilinci tasidigini ifade ediyor.

    burada zamanlamaya dikkat cekmek isterim, aciklamanin gazetelerde yer alisi 1 haziran, ayni gün mü yayinlanmis, bir gün öncesine ait mi kesinlestiremedim, tarih üzerine söyleyecegim su yanliz: 1 haziran ethem'in vuruldugu gün, ayni siralarda gezi'de birileri "mustafa kemal'in askerleriyiz" sloganlari atarken, bir kac metre ilerilerinde birileri de ellerinde apo flamalariyla sözleri "apo serokê me ye, pkk partiya me ye" seklinde olan bir halay cekiyor ve iki grup da birbirlerine karsi hasmane davranislar icinde degiller, allah allah? ki olsalar ne yazar, o arada adamlarin tüm güvendikleri insanlar silivri'de tutuklu, onlari oradan kurtarmaya gücleri yetmeyenler, darbe yapacak gücü nereden buluyor? ama bu kisiler isi demirtas'tan daha iyi bilecek degiller ya? ha birileri de o halayli, flamali görüntüleri öne cikarip "gezi pkk ayaklanmasidir"dedi misal, onlara güldügümüz gibi demirtas'a niye gülüp gecemiyoruz kardesler? haa pardon darbe, oraya gelecegiz.

    -öcalan, hdp'nin tavrini onaylamiyor. (bunu demirtas'in ikinci aciklamasindan iki gün önce ezgi basaran'in ahmet türk röportajindan kamuoyu ögreniyor.

    "türkiye kamuoyunun son zamanlarda kürt sorununa bakışında olumlu bir fark görüyor musunuz?
    devlet son 30 yılda kürtleri o kadar canavarlaştırdı ki, bu politikasını değiştirmediği sürece halkın algısının değişmesi de zor. fakat özellikle gezi olaylarından sonra tarafların birbirini en azından anlamaya çalıştığını gördüm. eskiden diyarbakır’a gaz atıldığında, toma’lar insanların üstüne yürüdüğünde kimse aldırış etmiyordu. şimdi istanbul’un ortasında bu yaşanınca dediler ki, bize burada bunu yapıyorlarsa diyarbakır’da kürtlere kimbilir neler yapıyorlar. bunun denmesi çok önemlidir, o nedenle gezi’yi iyi okumak gerekir. hatta öcalan bu konuda bizi eleştirdi.

    nasıl eleştirdi?
    gezi’yi iyi takip edemediniz dedi. elbette o da bazı siyasi partilerin, ergenekon türünden güçlerin oraya konmak istediğini gördü fakat sonuç itibariyle gezi’deki halk bunlara pabuç bırakmadı, önemli olan da budur. öcalan bu süreci çok yakından izledi ve bizi o manada eleştirdi. "

    burada ahmet türk'ün gezinin ana kitlesinin darbeci olarak nitelenen kesime papuc birakmadigi tespiti önemli. bu kesimin marjinal birakildigina dair demirtas, türk'le ayni fikirde degil demek ki. ve fakat demirtas'in ikinci röportajindaki kesin ifadeler, öcalan'in fikirleriyle birlikte okununca daha bir anlam kazaniyor. sarildigi en önemli argüman: darbe. ki bunu akli balig bir insanin ciddiye alabilmesi icin su sorulari yanitlamasi lazim:

    "- darbe nedir, bir nato ülkesinde darbeyi kim yapar?
    -bir nato ülkesinin darbesi gelmisse, kimin hemzemin olup olmamasi, kimi irgalar?
    -ulusalcilarin orani sokaga cikan o milyonlarin yüzde kacidir? peki kafa hesabi olmasin, bunlarin gezi hareketi icinde stratejik belirleyiciligi nedir?
    -bu ulusalcilarin elinde hangi militar güc vardir? ordu mu, polis mi?
    -kalk gel deyince silahi külahi unutup, elini kelepceye uzatan pasalar mi yapacaktir darbeyi?
    -yoksa emri altindaki cocuklar paramparca orada yatarken kaymagin, kilimin derdine düsmüs tipleme mi?
    - a ha kac atimlik barutu oldugunu gördügümüz paraleller mi, öklitciler mi?
    -gezicilerin elindeki en agir silah sapanin tahribat gücü nedir?
    -sartlar buyken o darbe öcüsü neremizden cikiyor?"
    bu sorulari selahattin demirtas basligi altinda sormustum. bu sorular isiginda bir bana "gercek" bir darbe tehlikesinin varligindan söz edebilir mi? asc kardes?
    necdet özel'i bir kenara koymamak lazim, önümüzde sisi örnegi varken. lakin sisi'nin iplerini elinde tutanlar geziciler degil bildigim kadariyla, haa sisi'yi pek sevistigi mursi'ye ayaklandiran, özel'i de harekete gecirir mi? gerekirse. lakin bunlar da geziciler degil, tuhaf degil mi? allah allah. misal, bu "biji serok obama" olabilir mi? yemin ediyorum, soap operalara döndü ortalik, kim kimin nesi oluyor, belli degil, tüm gada bela bize geliyor, ne olursa olsun, bi o belli.

    - o dönem asc kardesligin de dedigi gibi, hdp/bdp cizgisinde mesafeli duranlar vardi ve bunlari sol lanetledi. mesafeli durmak biraz sevimli bir ifade gibi yalniz asccigim, sirri sakik acikca darbeci dedi sözgelimi demirtas'in tv röportajinda bu gercekten hükümeti devirmeyi amaclayanlari gözlemleyen arkadaslardan biri bu sirri olmasin? al

    bir de ben simdi buna sasirdim, halkina zulmeden bir yönetime "silahli dahil" her tür direnis ve hatta "devirmeye" kalkmak birlesmis milletlerin dahi tanidigi bir hak diye biliyorum. cok solcu, bilakis devrimci selo'nun bu ise niye karsi geldigini anlamadim. allah allah. ki haziran direnisi'nin bunu manifestosu haline getiren bir önderligi olmadi. hani acim diye bagiran bir amca vardi, sor bakayim o niye cikmis sokaga? ya da artik acik av haline getirilen aleviler, kadinlar, lgbtiler? onlarin istegi daha temel bir seydi diye biliyorum, "var olma hakki" gibi temel bir seyler. yanlissam düzeltin.

    -selo'nun söylediklerini tamamen dogru kabul edelim, misal ali ismail korkmaz'a saldiranlar ne bilsinler o kargasada hakli direniscileri mi ölesiye dövüyorlar yoksa darbecileri mi? adamlar bilmis, darbeciyi dövmüs al oku vicdansiz miyim? belki az biraz, selo kadar degil ama, bir hukukcunun darbecilik sucunun cezasini bilmesi gerekmez mi? hele bize buna dair delilleri hala borcluysa. asc kardesim senin yaman bir hafizan vardir, bir yerlerde deliller getirildi de ben mi görmedim?

    -asc kardes, madem illa birileriyle kiyaslayacaktin, neden sosyal demokrasinin uzagindan dahi gecmeyen chp'yi almadin bench mark olarak? nedeni o adamlarin en gericisinin bile, türkiye cumhuriyeti tarihinin en büyük halk ayaklanmasina leke düsürecek ifadelere basvurmamasi ama bizlerin onlari- hakli olarak- yerden yere vurmamiz olabilir mi? bu isikta hdp'nin kimliginin daha ayan olmasi olabilir mi? motivasyonlari ne olursa olsun, en taskafa chp'liler bile gidip orada gaz yemedi mi, eylemciler icin cirpinmadi mi? selo darbeci kesfederken, kilicdar gaz yiyordu, düsün. üstelik adamlara geziyi kullandirtmadik agzinin tadiyla ama selo cumbaba secimlerinde tepe tepe kullanma yüzsüzlügünü göstermedi mi? sakin irkcilar filan deme, bu lanetin bulastirilmadigi yer mi kaldi? gözü dönüp sana saldirmiyorsa, sinifsal acidan zaten yaninda durmasi gereken adama, kazanman gereken adama "sen gelme ulan ayi" diyerek mi devrim yapacaksin, halki yanina alacaksin? yunanistan'da, güney amerika'da gün gelip iskencecisiyle ayni cephede omuz omuza catisan devrimcilerin hikayeleri, bizim cihangir solcularina cok mu avam geliyor?

    uff kisa kes diyenlere özet: selo'nun ben direniscileri degil, iclerindeki darbecileri kasteddim, dedigi cümledeki darbeciler kimdir, darbe yapabilecek gücleri, donanimlari var midir, belli degil. geziyle arasina koydugu mesafenin dayanagi olan darbeciler ici bos bir balonsa, demirtas'in bu sözleri söyleme amaci nedir? bunun adi yalandir, lami cimi yok. bu tavrinin nedeni, öcalan'in gezi'de tayyip'i kurtardigini söyledigi sözlerde aranabilir mi?

    bir de sunu söyleyecegim kardesler, vicik vicik, kivrim kivrim, sikir sikir dört kol cengi burjuva politikacisindan devrimci, solcu cikaramayacaksiniz, o boya tutmaz. bos yere ne ugrasin, ne iki yil sonra simdi aldatildik diye aglasan 'yetmez ama kütürdet beni atifet'cilerin konumuna düsün. bu yalanlara dayanak olunarak halklarin kardesligine degil, düsmanligina neden olunur, herkes milleti aptal yerine koyuyor, siz eksik olun. halka yalan söyleyenlerle, coban gibi gütmek isteyenlerle solcularin ne isi olur, birakin allasen.
  • şimdi sekundant kardeşlik de söze girmişken meramımı anlatayım, zira başka eleştiriler de almadım değil. başım gözü üstüne diyerek beş maddede toparlamak isterim. ama şimdiden uyarayım, oldukça uzun olabilir.

    1) neden sadece 1 haziran 2013 haberleri ve belli cümleler highlight edildi? çok basit cevabı var; önemli olan, kelamların direnişin en hararetli zamanlarında söylenmesi ve yamulmuyorsam polisin taksim'den çekildiği anda (velakin ethem sarısülük'ün vurulduğu kızılay gibi birçok memlekette polis saldırısının tüm hızıyla sürdüğü ortamda) söylenmiş olmasıdır. ve muhabirin/ajansın atfettikleri değil bizzat tırnak içlerindeki ifadeleri esas aldım ve aktardım. şimdi baktım, mesela "süreci baltalamak için uğraşıyorlar" ifadesini zaten vurgulamışım?

    2) neden mhp ile birlikte örnek gösterildi? bunun muhatabı elbette sosyalistler, devrimciler ve chp tabanı değil. gezi'de darbeyi gördüm yalanı'nı yayan milliyetçiler ve onların kuyrukçusu kesilenler. evet, kusura bakmayın; açık bi şekilde yalan diyorum ve kabataş yalanı ile çok benzerlik var. star'ın küpüründen dolayı çıkmasından da ötesinde nedenlerine gelince; mhp ve akp, akıl yürütmeler bazında aralarında kategorik farklar taşıyan partiler değil. seçmenler de öyle. ikincisi, "akp-hdp anlaştı" denilmesine rağmen akp'nin meclise sunduğu sınır ötesi operasyonlar için tezkerelerin tümüne blok olarak katılan partidir mesela. açıklanabilir; "parti kararından" ziyade her iki partinin tabanları son derece geçişken olduğundan zorunda oldukları yönünde tezler geliştirilebilir. takdir edersiniz ki, apayrı incelenmesi gereken konu. öze dönersek, en başında gezi direnişini "pkk komplosu" olarak gören bu parti, sonraki süreçlerde söylemini yumuşatmasına rağmen "mhp gezi parkı eylemlerinde neden yok?" ve "gezi parkı olayları toplum mühendisliği" ve "gezi parkı eylemleri derin odakların işi" ve "gezi eylemlerine karşı teşkilatı uyardı: tahriklere kapılmayalım" gibi açıklamalar (dikkat edilirse, hepisi de akepe-cemaat medyası haberleri ve tekzip edilmedi) ile sürdürdü. hem bu "kıyas", "gezi'de darbeyi gördüm" propagandasının boş olduğunu açık bi şekilde gösterme babında yararlı dahi oldu. özeti, propagandayı diline dolayan mal hareket partisi ve neferlerine bu hatırlatmaları yapmayı her daim bi borç bilirim.

    3) neden chp ile "kıyaslanmadı"? eh, öyle ya da böyle gezi konusunda yönetim olsun, mebuslar olsun ve bizzat tanıdığım yerel idareciler olsun destek verdiği ve katkıda bulundukları şüphesiz. tabii, onların da "marjinal" ilan ettikleri kesimleri alandan kovma, flamalarını elinden alma, seslerini bastırma ve tahakküm kurma çabalarına da şahit olmadım değil. yalnız, bu da apayrı incelenmesi gereken konudur. direnişin ana motoru ve ateşleyicisi olmamalarına rağmen, bi süre sonra ana bileşenlerden biri haline gelmeleri ha keza. sanıldığının aksine mhp ile, hem taban hem de söylem bazında önemli farklılıklar olmasının yanı sıra, akp ve mhp'ye göre değişime en açık toplumsal kesimler. gezi'de ortaya çıktı ancak en çarpıcı olarak ekmeleddin ihsanoğlu procesinde yaşandı misal. ama hâlen sorunun cevabı verilmedi: genel başkan (kemal kılıçdaroğlu) düzeyinde, tabiri caizse haksızlık olarak görürüm (link). illâ "kıyaslanacaksa", ağrı belediye başkanı sırrı sakık ilen, polisin saldırıyla üç canın katledildiği kentte gezi eylemleri için "birkaç marjinal grup var, eylemleri onlar yapıyor" diyen antakya belediye başkanı lütfü savaş'ı "kıyaslamak" daha doğru geliyor.

    4) neden selo direniş süresince tavırlarından dolayı eleştirilemez ve hatta reddedilemez değil? 29 temmuz 2013'teki cnn türk yayını aslına bakılırsa, apo'nun uyarısından sonra bi çark değil (nedeni aşşada). 1 haziran'daki açıklamasından yaklaşık iki hafta sonra (14 haziran 2013) şöyle diyordu selo:

    "biz, ‘darbe yapalım diye bir tutum içerisinde olanların yanında olmayız’ dedik. o tutumumuz da devam ediyor. ama kemalisttir diye ulusalcı diye özgürlük isteyemez diye bir şey yok. ulusalcı ve milliyetçilerin darbe hevesi veya beklentisi bizim destekleyeceğimiz bir beklenti değil. ama insanlar kimliklerine göre özgürlük isteyen veya özgürlük istemeyen gibi ayrıma tabi tutulamaz. kim kendisini ezilen gibi hissediyorsa hangi dönemde gerçekten herkes için özgürlük istiyorsa biz taleplerini destekleriz. ama sadece kendisi için özgürlük isteyen bir anlayış özgürlükçü bir anlayış olmaz. biz bu anlayışla aramıza set çektik."

    "şimdi bize diyorlar ki ‘efendim niye onlarla yanyana durmuyorsunuz’. onlar gelsinler bizimle yanyana dursunlar, mecburmuyuz onlarla yanyana durmaya. biz doğru yerdeyiz. geçmişte yaptıklarını özeleştirel olarak ele alıp, bu ülkenin farklılıklarına haksızlık yaptık diyorlarsa, onlar gelsin yanımızda dursun. biz bir müzakere yürütüyoruz, desinler ki ‘biz müzakerelerde bdp’nin yanındayız’. yani ulusalcılar gerçekten demokrasi özgürlük istiyorlarlarsa desinler ki, ‘biz kürtlerin taleplerinin yanındayız’. bütün bu sokağa çıkan insanlardan bir tek şunu duydunuz mu? ‘anadilde eğitimi kabul etmelisin’ diyen tek bir pankart gördünüz mü? ama yine de biz yanlarında durduk. bu konuda da kürtlere haksızlık yapılmasın."

    "bazı yerlerde çağrıları yapıldı. özellikle ‘türk solu dergisi’ çevresi... aslında faşistler. işçi parisi[sic] gibi çevrelerin darbe çıkarabilir miyiz gibi bir arayışları denemeleri oldu. bazı yerlerde sokağa bunun için çıkanlar da oldu. ama bunu başaramadılar. bizim uyarımız da buydu. yaptığımız çağrı böyle bir tartışmaya da yol açtı. bizi eleştirdiler ama bu tartışma da faydalı oldu bence. herkes ‘ben faşist değilim’ demeye başladı."
    (demirtaş: savaş durunca toplumsal öfke dışa vurdu)

    uzun oldu ama aktarmakta fayda var. kimlerin kastedildiği gayet ortada. ip-tgb'nin alelade üyeleri "darbeci" suçlamalarına karşı çıkıyor da, "asker-halk elele" noktasında ikircikliler (gezi parkı'nın tartışılan grubu tgb 'darbeci' suçlamasına ne diyor?). şöyle bişi var; bu kesimlere "darbeci" yakıştırmaları sadece hdp'den değil diğer sosyalistlerden de gelmiştir. örneğin ahmet şık, türksolu üzerine kaleme aldığı yazıda şöyle diyordu: "ip’nin ya da alt birimi tgb’nin bu zulüm düzeninden kurtuluş reçetesinin askeri darbe olduğuna inandıklarını bilenler biliyor." katılıyorum.

    gene de, "darbeci/ırkçı/faşist" gibi söylemlerin dile getirilmesinin arızalı olduğunu değiştirmiyor. zira, bildiğin "korku nesnesi" haline getiriyor. buna karşılık, "ama herkesi aynı kefeye koymadı" türü savunmaların atladığı önemli gerçek bu. çok doğru farkedildiği üzre, "söyledikleri içinde tipik devletçi-milliyetçi komploculuk vardır" (link).

    ikincisi ve en vahimi, talepler, öyle ya da böyle görünmez kılınıyor. "mustafa kemal'in askerleriyiz" diye sokaklara dökülenler gerçekten tek parti dönemini mi arzuluyorlardı yoksa özgürlük için isyan mıydı? gerçi, "ama kemalisttir diye ulusalcı diye özgürlük isteyemez diye bir şey yok" deyu toparlamış da, başta dile getirmek bile abes. "chp bile olamadınız" mealindeki eleştirilere katılmamazlık edemiyorum. milliyetçilerin elinde "darbe" için hangi araçlara sahip olduğu ve politik angajman ötesinde "gerçek" darbe tehlikesi yönündeki sorular da gayet anlamlı. "kurtuluş reçetesinin askeri darbe olduğuna inandıkları" tek başına veri değil. özeti, bu tür kelamlardan dolayı "sıradan" insanların da "darbeci" çatısı altına sokulduğu ve ortada bulanık bi heyula yaratıldığına yönelik algılar boş değil.

    ama şerh düşebileceğim şunlar olabilir: ali ismail korkmaz için, "adamlar bilmis, darbeciyi dövmüs" diye atfetmek. ben daha ileri gideyim; abdullah cömert davası bizim buralara yani hatay'dan balıkesir'e "taşındı" misal. hatta bir hafta sonra dördüncü duruşma olacak. abdocan'ın tgb üyesi ya da sempatizanı olduğunu belirtmek bile saçma. ee? peki duruşmalara aktif katılan hdk bileşenlerini nereye koyacağız? son duruşma hakkında kılıçdaroğlu dahil kimse bişi demezken, selo'nun davayı hatırlatmasına (tweet) ne diyeceğiz? siyasetin kirli çarklarında yapılan ayak oyunları mı? olabilir aslında. gene de, medeni yıldırım'ın katledilmesi için "onaylamıyorum ama çocuk pkk'li" temelindeki sayıklamalar arasında önemli nüanslar taşıdığını da teslim etmem gerekiyor.

    ikinci şerhim ise, niyet çarpıtma olmasa bile, söylemleri "gezi'de darbeyi gördüm" diye yorumlamak. nedenini zaten anlattığımdan tekrar girmeyecem. de, tüm arazlarına rağmen en başından beri gezi'nin yanında durduğunu açıklayan devrimci olmayan burjuva politikacısını "gezi'de darbeyi gördüm" diye yorumlayamam. asgari "gerçeklik" adına. selo apolojistlerinin diğer söyledikleri de beni bağlamaz.

    5) neden apo/apocular ve bdp/dbp'nin veya kürt hareketi'nin içindeki bağzı kesimlerinin "mesafeli" durduğu belirtildi? çok doğru olarak sırrı sakık hatırlatılmış, ki gözümüzden kaçmamıştı aslında (bkz: sırrı sakık/@asc). burada tekrar altını çizecem: gene direniş halihazırda en hararetli zamanlarını yaşarken edilmiş kelamlar olmasıdır. ve maalesef sırrı sakık ile bitmiyor yalnız. şahsi gözlemlere göre (gezi, kürtlerin de parkıdır) taban gerçekten de mesafeli.

    dahası, apo'nun "hiç kimse ulusalcı, milliyetçi, darbeci çevrelere de kendini kullandırmamalı" temelli "selam"ından (7 haziran 2013) sonra mesafenin kalktığına yönelik yorumlar yapılmıştı o süreçte. yukarıdaki uzun alıntıyı bu şekilde ele alanlar da var. mesela ruşen çakır. tayyip'in "teşekküründen" sonra "kürtler gezi direnişinin neresinde?" diye sormuştu. neyse. bu ikircikli "duruş", hareket içinde bile tartışmalara neden olmuştu (sırrı süreyya önder’den dtk’nın gezi parkı ilgisizliğine tepki). "darbeci" ilân edilsin veya edilmesin, birkaç figür üzerinden değil gerçekten de "bazı kesimlerin" genel olarak mesafeli davrandıkları söylüyorum. kaldı ki, hem kck tarafından açıklamalar (cemil bayık: 'gezi'de yanlışlar yaptık'), hem de kandil'in röpleri (murat karayılan: 3. aşamanın sonunda öcalan da özgür olacak) de var üzerinde durulması gereken. ha, "mesafeli" kelamını euphemism olarak değerlendirebilirsiniz ancak çeşit çeşit aktörlere bakınca en genel tanım.

    sonuç yerine:

    cüneyt arcayürek, hikmet çetinkaya, nazlı ılıcak, dengir mir mehmet fırat ve melih aşık gibi senelerin sağlı sollu oportünist simalarının bugün gerek utangaç, gerek ürkek, gerek aktif, gerek üstü kapalı, gerek cesurca, gerek pragmatist biçimde hdp'ye desteklerini açıklamaları hareketin geldiği noktayı gözler önüne seriyor yeterince. iyi de kuzum, bu dalgayı nasıl açıklamayı düşünüyorsunuz? haydi şahsileştireyim; bugüne kadar bu geleneğe oldukça eleştirel yaklaşmış, seçimlerde açıkça desteğini sunmamış olanların, kürt hareketi ile sol'un bugüne kadar girdiği ittifakların sol'a önemli bi atılım kazandırmadığını düşünmelerine rağmen ve bizzat selo'ya özellikle gezi hakkında yapılan eleştirileri akılda tutanların oy vermesini nasıl açıklıyorsunuz? popülizm mi? sadece "politik aldanmışlık" ya da "koyun yerine konmak" mı? oy vermek, elbette tek başına skala olamaz, ancak politik tavrın ifadesi olarak değerlendirirsek (benim itkim buydu) veri olarak ele alabiliriz. meselam bu seçimlerde bu "ifadeyi" bile takınmayı düşünmüyorum şu anda. ama tahlili "aldanmışlık" yönüne kırdığınız vakit, selo'nun mevzubahis "darbeci" yollu açıklamaları gibi söylem rejiminden çok uzağa düştüğünüzü maalesef söyleyemicem.

    aslında bu da, diğerleri gibi apayrı incelenmesi gereken konu. ama iki lakırdı dahi etmezsem olmaz. "doğruyu söylemek" en mühim erdemdir. bu minvalde, besê hozat'ın "ermeni ve rum lobileri", cemil bayık'ın "cihangir marjinalleri", selo'nun "alkışı" vesaire üzerine yazılanları düşünüyorum örneğin.. şu kadarcık bi itirazım yok. ancak maalesef yönelişi açıklamaya yetersiz kalıyor. dahası alternatif sunamıyor. direniş babında, çap daha da genişletilebilir: oturma eylemlerine bile katılan emine ülker tarhan'ın "gezi ruhu"nu öne sürerek başka parti ile yola devam etmesi... adını direnişten alan birleşik haziran hareketi'nin bir türlü ortak ve "birleşik" irade ortaya koyamaması... kısaca, gezi'ye sahip çıkanların beklenildiğinin aksine "hareketlenme" geliştirememesinden öte kısır anlaşmazlıklar yüzünden tutuk ve eli kolu bağlı hale gelmeleri.

    buna mukabil, tüm anlaşmazlıkları, beşbenzemezleri, "mesafeleri", pürüzleri bünyesinde toplamasına rağmen neden hdp önemli ve özerk bi aktör haline geldi? sadece "tipik orta sınıf siyaseti" deyip geçilebilir mi? gezi'de müşterek haline gelmiş talepler ile, selo'da vücut bulan politik arzular arasında anlamlı korelasyon hiç yok mudur?

    bence gerçekten mühim sorular.
hesabın var mı? giriş yap