gezinti
-
gezi olarak da nitelendirilse de daha yakin yerlere yapilani turundedir, daha esnektir, hafiftir.
-
-
fasit daire içersinde yapılan "gezme" eylemi. asla gitmek fiiliyle aynı cümlede kullanılamaz.
-
h. serhat güney tarafından yazılmış öykü kitabı.
-
evlerin sahanlıgına verilen baska bir ad
-
bu eylül akşamı ferahlığında vakit mi beni, ben mi vakti geçiriyorum bilemezken denize karşı gelişigüzel oturduğum bir bankta karşıma çıkarak silkinmemi ve sakin olmamı buyuran yahya kemal şiiri. (bkz: hayata dair gülümseten detaylar)
-
pablo neruda'nın il postino filmindeki şiirlerinin yayımlandığı aşk adlı pembe kapaklı kitabında yer alan gürkal aylan tarafından türkçeye çevrilen orjinali walking around adındaki şiiri.
erkek olmaktan yoruluyorum bazen.
en çok da hayat belirtisi kalmamış, girilemeyen terzi
dükkanlarına, izbe kasvetli sinemalara
gittiğim zamanlar,
kaynak kül suyu üzerinde gezinen bezden bir kuğu gibi.
hıçkırarak ağlıyorum duyunca kokusunu
berber dükkanlarının.
hiçbir şey istemiyorum, taşların ya da yünün
dinginliğinden başka,
ne tesisler, ne bahçeler görmek istiyorum artık,
ne mağazalar, ne vitrinler, ne de asansörler.
en çok da ayaklarımdan usandığım zamanlar oluyor bu,
ve tırnaklarımdan, saçlarımdan, gölgemden.
erkek olmaktan usandığım zamanlar oluyor.
ne kadar keyifli olurdu oysa
korkutmak bir noteri koparılmış bir zambakla
ya da öldürmek bir rahibeyi, bir fiske vurup kulağına.
ne kadar güzel olurdu
arşınlamak yeşil bir bıçakla sokakları
ve bağırmak, soğuktan ölene dek.
bir kök gibi yaşamayı sürdürmek istemiyorum karanlıkta,
bocalayarak, gerileyerek titreyerek düşlerle,
aşağılarda, ıslak karnında yeryüzünün,
onu emerek, onu düşünerek ve onu yiyerek her gün.
istemiyorum mirasçısı olmak bunca yıkımın.
bir kök ya da mezar olarak sürdürmek
istemiyorum yolumu,
bir yalnızlık tüneli, soğuktan kaskatı olmuş, acılar içinde
cesetlerle dolu bir mahzen olarak.
petrol gibi yanıyor bu nedenle pazartesi
görür görmez hapishane suratımla gelişimi,
ve yaralı bir tekerlek gibi inliyor,
sıcak kanla doluyor bastıran geceye giden adımları.
ve sürüklüyor beni bazı köşelere, rutubetli evlere,
pencerelerinden kemiklerin fırladığı hastanelere,
sirke kokan kundura tamircilerine,
çatlaklar kadar korkunç sokaklara.
kükürt renkli kuşlar var orada, nefret ettiğim
evlerin kapısından ürkünç barsakların sarktığı,
kahve kupalarında unutulmuş takma dişlerin bulunduğu
utanç ve korkuyla ağlaşan
aynalar var,
şemsiyeler, zehirler ve göbekler var her tarafta.
dinginlikle dolaşıyorum, gözlerle, ayakkabılarla,
öfkeyle ve unutkanlıkla,
önünden geçiyorum ofislerin, ortopedik aygıt satan
mağazaların,
avlulardan geçiyorum, iplere asılı çamaşırların,
donların, havluların
ve gömleklerin usul usul gözyaşı döktüğü. -
aynı zamanda ahmet hamdi tanpınar şiiri:
ikiz hayaletler gibi yürüdük
puslu aydınlıkta o bahar günü
gece, bir tepeden seyrettik, büyük
yıldızların suya döküldüğünü.
ülker, demirboğa, altınkelepçe
tılsımlı gülleri gök bahçesinin,
bir bir açıldılar... ve ıssız gece,
suda tekrarlandı, ilhamlı, engin,
bir âlem kurulur gibi yeniden
baştanbaşa hayâl, düşünce, rüyâ,
billûr bir kadehe benziyordun sen
uzanan yüzünle bu parıltıya! -
ttnet bu sayfaya yönlendirdikten sonra, eğer ilgilenmeyip sayfayı kapatmak isterseniz "bu sayfayı terk ederseniz, kullanıcı sözleşmesini kabul etmiş sayılacaksınız. lütfen istemiyorsanız -ilgilenmiyorum- tıklayınız" diye garip bir uyarı gösteriyor. "kullanıcı benim değil mi onu istediğim servisi kullanmaya zorlarım", haydi "zorlarım" çok ağır gelirse "öneririm" ile değiştireyim, böyle bir zihniyetin eseri olabilir.
-
ttnet'in fişleme servisi. davet sayfasını direkt olarak kapattığınız takdirde otomatik olarak servisten yararlanmayı kabul etmiş sayılıyorsunuz böyle de dayatmacı bir anlayış.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap