• 1463-1494 yıllari arasinda yaşamış hümanist düşünür. gizemci.*
    "biz sen ne cennetten , ne de dünyadan yarattık , ne fanisin , ne de ebedi, seçme özgürlüğün ve onurunla , kendinin yaratıcısı ve biçimlendiricisiymiş gibi kendini yoğurabilir , istediğin biçme sokabilirsin . ruhunun yargı gücüne sahip olacaksın , ve daha yüce biçimlerde , bu sefer ebedi olarak , yeniden doğacaksın.."
  • 15. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış (1463-1494) italyan hem hümanisti, hem yeni platoncusu. sağduyu diyor ki; platoncu olan biri pek de hümanist sayılmaz. della mirandola kişisinin aynı anda ikisi birden nasıl olabildiği bir muamma; rönesans arifesi italya'sı belki bu çelişkiyi açıklayabilir.

    anlaşılan o ki, g.p. della mirandola, eskiye kış diyemeyen, yeniye de hoşt demek istemeyen, iki arada bir derede insanların türüne dahil olmuş, hayatını bu uğurda yemiş.

    insan nasıl insan oldu 'da della mirandola, dünyadan el etek çekmemiş bilgince bakışları, tavrı olan bir genç olarak tasvir edilir. "bir dinsizin hikayesi"dir onun burada anlatılan hikayesi. gözünü hem tanrıya hem dünyaya çevirmek isteyen bu adam, bir bakarsınız eğlencelere katılıyor; bir bakarsınız içine kapanıyor, yalvar yakar duaya başlıyor. aynı kitapta, ruhunda "sofu bir rahiple din kurallarından ayrılan dinsiz bir bilginin" çarpışmış olduğu rivayet ediliyor. bir yandan da italyan rönesans'ının manifestosu kabul edilen eserlerden birini ortaya çıkarıyor, insan haysiyeti üzerine: oration on the dignity of man. della mirandola'nın hayat hikayesini anlatan bir kitabı ingilizce'ye çeviren thomas more gibi, dine yakınlaşmakla dinin afyonundan kurtulmak arasında bir yere koymakta zorlandığımız bir adam oluveriyor. bir birine, bir diğerine kayıp duruyor. belki de o nerede durduğunu biliyor, ama sınırlar üzerinden düşünmeye alışkın kitlelerin beyni onu bir türlü hazmedemiyor. giovanni pico della mirandola ve benzerleri, genelde erken ve zamansız ölüyor. bugün bile böyle bu. arada kalanlara oluyor ne oluyorsa.
  • yahudiliğe ve büyüye aşırı hayranlığı olan italyan bilge.
    14 yaşında üniversite eğitimini tamamlar. 23 yaşında, italyan bir soylunun karısı ile kaçarken yakalanır ve yaralı olarak perugia ya ulaşır. orada bir yahudi ile tanışıp, ondan kabala'yı öğrenir.

    "angels only understand hebrew"

    "magic is the highest and holliest form of philosophy"
  • insan denilen mahlukatı yere göğe sığdıramayan, jacob burckhardt 'ın "rönesans'ın en asil miraslarından biri" olarak tanımladığı de hominis dignitate'yi yazmış ve 15. yüzyılın son çeyreğinde konuşma olarak sunmuş bir denyo düşünür daha. rönesans dediğimiz, insanın bu amansız götünü kaldırma sürecinden tiksinti duymaya başlayıp keçileri kaçıran ilk delikanlılardan biri de bence, bir yüzyıl sonra yani zurnanın zırt demeye başladığı zamanlarda, hamlet'dir. hatta hamlet'in şu meşhur soliloquy'ı adeta pico'nun ethosunu kendine ard arda sorular olarak yönelterek aydin buhranıyla kendi cevabını verir:

    hamlet: […] what a piece of worke is a man! how noble in
    reason? how infinite in faculty? in forme and mouing
    how expresse and admirable? in action, how like an angel?
    in apprehension, how like a god? the beauty of the
    world, the parragon of animals; and yet to me, what is
    this quintessence of dust? man delights not me. (2.2.1397-1402)

    takip eden yüzyıllar içerisinde gittikçe düşüş yaşayan bu homo universalis* anlayışı, yani pico, petrarch, vs. hümanizmi, jonathan swift ile sinizmin, misantrofizmin dibini boyluyor. günümüzde komik bir şekilde postmodern kisvesi altında herkesin kendi hayal dünyasında don kişotlaştığı bir dolu tuhaflıklar silsilesi arasında, kurtuluşun 31'imizle başladığı ve daha sonra tüm insanlıkla devam edecek olan internet ve sibernetikten geleceğini umut ediyorum.
  • kabalayı evropaya ithal eden hümanist, italyan, rönesans filozofu. bunu kuleye kapadılar, zehirlediler felam. ya ne olacağdı?
  • insanı, tanrının bu dünyadaki benzeri olan onurlu bir varlık olarak görmüş ve bilgiye ulaşmada sürekli araştırmanın önemini vurgulamış yazar. ayrıca, platonculuğun ve aristotelesçiliğin farklı terimlerle aynı kavramları ifade ettiklerini düşünmüş ve bu yüzden ikisini uzlaştırmaya çalışmıştır.
  • "ey adam! sana ne hazır bir yüz ne de özgün, doğuştan gelen bir özellik verdik, ta ki kendi yerini, biçimini, yeteneklerini kendin seçesin, onları kendi yargın, kendi kararın ile edinebilesin. bütün öteki yaratıkların doğası bizim koyduğumuz yasalarla belirlenip sınırlanmıştır. oysa senin önünde böyle sınırlamalar yok, kendi yüzünün çizgilerini sana koruma görevini verdiğimiz özgür isteğinle çizebilirsin. seni dünyanın tam ortasına koyduk, baktığın yerden dünyadaki her şeyi daha kolay görebilesin diye. seni ne yersel ne göksel, ne ölümlü ne ölümsüz olarak yarattık; özgür, olağandışı bir yontucu gibi kendini, kendi seçiminle biçimleyebilesin diye. aşağıya, yaşamın kaba biçimlerine inmek de tanrısal yaşam sürenlerin düzenine çıkmak da senin elinde"

    giovanni pico della mirandola

    çeviri: levent özşar
  • 1463-1494 yılları arasında yaşamış hümanist düşünür. gizemci.

    yeni platoncu görüşün savunucularındandır.

    14 yaşında üniversite eğitimini tamamlamış ve felsefeye yönelmiştir.

    kendisi hakkında bir metin için: (bkz: mirandola kimdir?)
  • " kendi iradene ve onuruna uygun şekilde özgür olasın diye, kendi yaratıcın olasın,kendini inşa edebilesin diye, seni ne ilahi,ne dünyevi,ne ölümlü,ne de ölümsüz yarattık.özgür iradeye bağlı bir büyüme ve gelişme yetisini yalnızca sana verdik.sen, içinde evrensel bir yaşamın tohumlarını taşıyorsun"

    (bkz: oratio de hominis dignitate)

    okumaktan kendimi alamadığım filozof, kabbalacı*.etkisi yalnızca rönesansla sınırlı kalmamış umberto eco'dan* james joyce'a* kadar birçok kişiyi etkilemiştir.
  • bu geç rönesans münevveri yakışıklı arkadaşımız yirmi üç yaşındayken arezzolu giuliano de' medici'nin karısı margherita'yı kaçırmaya yeltenir. ne skandal ama düşünsenize. yüce lorenzo de medici yakın ahbabı olmasa sonrasında neler olurdu tahmin edemiyorum. yine de haber duyulur duyulmaz şehrin tüm çanları çalınır, iki yüze yakın arezzolu gönüllü toplanır ve pico efendi siena sınırında yakalanır. olayda on sekiz kişi ölür ve pico da ağır yaralanır. olay esnasında orada olan luigi della stufa'ya göre altında o soylu atı olmasa pico da o büyük eserini yazamadan diğer on sekiz kişiyle aynı kaderi paylaşabilirdi.

    laf aramızda margherita'nın hiç de kaçırılmadığı, kendisinin pico'ya zaten yanık olduğu ve kaçarken ata bile bırakın zorlamayı hiçbir yardım almadan kendisi bindiği söylenir. bizim pico'da da ne cesaret, dönemin en güçlü ailelerinden biri olan medicilerin gelinini kaçırıyorsun; üstelik o sıralarda margherita'nın hamile olduğunu da söyleyen birçok kaynak var. yalnız ben bu giriye pico'nun hristiyan kozmolojisi ve meleklerin hiyerarşisi hakkında söylediği ilginç şeyleri yazmak için başlamıştım, ruhuma işlemiş sabah kuşağı hayranlığı beni nerelere sürükledi. neyse, oratio de hominis dignitate başlığı ukte olarak duruyor, gidip orayı doldurmak farz oldu.
hesabın var mı? giriş yap