• 15.yy da floransa da yaşamış bir rahip oaln bu adam insan elinden çıkmış her türlü eşyayı lanetlemi, hümanistlerce sevilen, deger verilen tüm kültür eserlerini meydanlarda yaktırmıştır.
  • onbeşinci yüzyılın önemli duraklarından. külleri arno'ya atıldıktan sonra, küllerinden doğmuştur başkalarının satırlarında. edebiyatın vazgeçemediği figürlerden biri olan savonarola, nikolaus lenau'dan thomas mann'a birçoklarına ilham vermiştir. bu arada portresini çizen fra bartolomeo'ya da öbür tarafa göçünce bir sorum olacak. bizim delinin burnunu biraz daha çirkin çizemez miydi acaba, ona takıldım durdum bu güzel konya sabahında.
  • tarihin gordugu en saglam orospu cocugu olabilir diye dusunurum aklima geldikce; bu anlamda cesitli rivayetlerle kimligi tartisilan iskenderiye katili ile kapisabilir bak. kulturel cinayet var, din somurusu var..

    machiavelli dell arte della guerra sinda fabrizio nun agzindan saydirir birer ikiser. eh oleli 180 sene de gecmemis daha normal haliyle.
  • jacob burckhardt o büyük eserinde, die cultur der renaissance in italien'de girolamo savonarola'nın klâsik çağ kültürüne/edebiyatına ve ilme yaklaşımını aktarıyor:

    "savonarola'nın gerçek ülküsü bir teokrasi idi; öyle bir teokrasi ki burada bütün insanlar, mübarek bir teslimiyet içinde, görünmeyene (tanrı'ya) boyun eğecekler ve kaynağını ihtirastan alan bütün çekişmeler hiçbir zaman ortaya çıkmayacaktı... klâsik çağ edebiyatı üzerindeki düşüncelerinde bu görüşü, gayet açık olarak kendini göstermektedir. bir vaazında şöyle diyor: 'platon ile aristoteles'in başardıkları tek işe yarar şey, müşriklere karşı kullanılabilecek birçok deliller ortaya koymaları olmuştur. onlar ve öteki filozoflar şimdi cehennemdedir. ihtiyar bir kadın, iman hususunda aristoteles'ten daha bilgilidir.' başka bakımlardan faydalı görünen kitapların yok edilmesi, iman için muhakkak iyi olurdu. bu kadar çok kitabın, bu kadar çok aklî delilin ve tartışmanın mevcut bulunmadığı devirlerde iman, ondan bu yana yaptığından daha süratle gelişiyordu. ona göre okullarda klâsik edebiyat olarak yalnız homeros, vergilius ve cicero'yu okumakla kalınmalı, geri kalanı da hieronymus ve augustinus ile tamamlanmalıdır. buna karşılık sadece catullus ile ovidius değil, tibullus ile terentius da okullardan uzak tutulmalıdır..." (j. burckhardt, italya'da rönesans kültürü, sf.653-654, çev. b. s. baykal, mfv., istanbul 1958 [günümüz türkçesine göre düzeltmeler yaptım])

    burckhardt aynı yerde savonarola'nın bilgi edinimini sadece birkaç din adamının tekeline bırakarak, bir 'din adamları egemenliği' düşüncesini taşıdığını söyler. nitekim özel bir yazısında savonarola, genel olarak ilmin zararlı olduğunu itiraf etmektedir. onun düşüncesine göre aslında ilmi, insan bilgisinin kaybolmaması için, hususiyle müşrikçe safsatalara karşı başarı ile mücadele edebilecek birkaç güçlü adamın elde bulunması için, çok az kimseler öğrenmelidir. geri kalan insanlar, gramer, ahlâk ve din bilgisi öğreniminin dışına çıkmamalıdır (a.g.e., sf.654).

    bunun adına 'bilgiden çekinmek' veya 'bilginin geniş kitlelere yayılmasını önleyerek, kitleleri daha kolay idare edebilmek' de denebilir. tarih, bu kadar açık-sözlü olduğu için savonarola'yı saygıyla anmalı galiba. zira bilginin sadece kendisi gibi düşünenlerin tekelinde olduğunu düşünmekten öteye taşıp, bunun üzerine tahakkümcü dünya görüşü oluşturan günümüz zihinlerinin dezenformasyon teknikleri yanında savonarola'nın savunuları masum kalıyor. külliyen reddetmek ile var olanı bozarak reddetmek farklı şeyler. savonarola'nın kafasında kurduğu ideal eğitim sisteminde, yaşadığı dönemde imparatorun hışmına uğrayarak sürgün edilmiş olan ovidius'a yer vermemesi tutarlı bir davranıştır. çünkü bilgiyi sınırlayıp, her türlü had aşımını şeytan işi görmeye, inançlarından ötürü meyillidir. ovidius gibi kalemine şeytan kaçmışçasına okurları kışkırtan bir zihin yerine, kutsallarla kutsal işlere övgünün tekrarlandığı metinlerin yazarları olan homeros ve vergilius'a yer açılması şaşırtıcı değil. filozoflar, ovidius'la aynı sebepten ötürü, (zaten) cehennemde.
  • bu şahıs ile ilgili enteresan olaylardan biri salt zorlama ile diil bir dolu floransalının da ellerinde tuzlukla kendisinin saçma sapan liderliğinin peşinden gitmiş olmasıdır.

    kendisi botticelli'nin tablolarını yakmamıştır efendim, botticelli manyağı kendisi bu dini zırvaları, saçmalıkları benimseyip kendi eliyle yakmıştır eserlerini. bir dolu floransalı da mücevherlerini, kıyafetlerini, eşyalarını vb. bir şenlik ateşinde yakıp tutuşturmuştur.
    rönesans sonrasından bahsediyoruz bu arada..

    toplulukların, toplumların aniden nasıl da gericiliğe tuzlukla sevinçle koşabileceğini kanıtlayan sembol figürlerden biridir.
  • the borgias adlı dizide mühim bir yer edinerek zuhur etmiştir.
  • yaşadığı dönemde sadece floransa'ya değil tüm italya'ya hitap etmesini sağlayacak olanakları olsaydı televizyon gibi rönesans'ı bitirip ortaçağ karanlığını geri getirebilirdi bu manyak.
    martin luther'e dolayısıyla protestanlığa ilham olması ironiktir, kişinin ne kadar önemli olduğunun kanıtıdır bu iki isim.
    fikir aynı olsa da bağnaz kafada geriye götürüken diğerinde ileriye taşır tek fark geriye giderken elinde tuzlukla koşanların bolca bulunması.
  • koyu katolik olan thomas more 1535 yılında, savonarola ise 1498 yılında infaz edilmiştir.
    (bkz: the todors)
    (bkz: the borgias)
hesabın var mı? giriş yap