• sözlük izninle şu an oha falan oluyorum. bu adamın başlığı nası olmaz ulan??!!!

    neyse konumuza dönelim. gordon murray '46 doğumlu, güney afrika asıllı ingiliz bir mühendis abimiz. sadece mühendis değil aynı zamanda tasarımcı da, 17 sene formula 1'de brabham için harika otomobiller yarattıktan sonra 87'de mclaren'a geçmiş ve emekli olana kadar da mclaren için otomobiller yapmıştır.

    şimdi dananın kuyruğunun koptuğu yer de burası zaten. mclaren f1'ı yaratan insan bu kutlu şahsiyetten başkası değildir. veyron gelene kadar uzunca bir süre top speed rekorunu elinde bulunduran f1'ın ki f1 için bu sadece bir stat'tır, f1 top speed'den çok daha fazlasıdır. o yüzden otomobil tarihinde önemli bi yere sahiptir. taşağına kurban gordon reyiz.

    neyse ben ne için gelmiştim onu söyleyeyim, dedim ya veyron gelene kadar top speed rekoru f1'daydı diye, gordon abimiz demiş ki: "ı have always felt a little responsible for starting this lunatic chase for top speed with the mclaren f1 and the bugatti veyron should put an end to this nonsense"

    yani diyor ki bu top speed rekoru sikini çıkaran benim, senelerce konuşuldu durdu, kafamı siktiler yok ben daha hızlısını yapıcam, edicem, al sana pist koşullarında, super slick artı etanol artı aerodinamic iyileştirmelerle senden daha hızlı gittim falan filan, yemin ediyorum daraldım. veyronun bu işe bir son vermesinden gayet memnunum demiş.

    ps: veyron'un hala amatörü eğlendireceğini düşünüyorum, veyron'a kafam girsin.
  • mclaren f1'in yaratıcısı. kafayı hızlanma süreleriyle, maksimum hızlarla bozmuş bir sektörde, tek umursadığının bir otomobilin sürücüsüne aktardığı his olmasıyla adeta çölde bir vaha. kendi deyimiyle "f1'de yanlış yaptığı her şeyi düzelttiği" yeni aracı gordon murray t.50 hakkında top gear ile her petrolhead'in mutlaka izlemesi gereken uzun bir röportaja imza atmış:

    https://www.youtube.com/watch?v=k4eiyq6fkg4
  • adını senelerdir orda burda duyarım ama hiç öyle merak edip kimdir nedir bakmamıştım birkaç sene evveline dek. kendisi mclaren f1'in tasarımcısı imiş. adamın araba zevki, araçtan beklentisi falan benim zevklerime cuk oturuyor.

    turbo sevmiyor. responsiveness hastası otomobilde. yani motorun anında verilen gaza cevap vermesini istiyor. bu responsiveness olayı gene ağırlıkla beraber kötü etkileniyor. bu nedenle ağır otomobilleri de sevmiyor. responsiveness denen hede elektronik sürüş desteklerini de sevmediği anlamına geliyor. hatta öyle ki mclaren f1'de hidrolik direksiyon bile yok. günümüz supercar sınıfı komple sentetik direksiyon şu an mesela. gordon reyiz bundan da hazzetmiyor.

    arabada dokunmatik zapmatik zurtmatik ekran sevmiyor reyiz. ben de nefret ederim. tuşlu kontroller ve analog araçlar seviyor. düşünün yeni ferrari modellerinde direksiyon üstünde bile dokunmatik kontrol pedleri var, böyle bir şey olabilir mi? analog demişken, manuel şanzıman hastası, yirim. reyiz direksiyonu ortaya koyarak zaten mclaren f1'de alemlere rahmet olarak gönderildiğini ilan etmişti.

    gordon murray t50'sini incelemenizi öneririm. bu sefer motor cosworth'ten gelmiş ama ne motor. yakında yollarda görürüz umarım.
  • koleksiyonundaki en sevdiği beş otomobil hakkında konuşurken:
    https://www.youtube.com/watch?v=cygcx2tgfni
hesabın var mı? giriş yap