• maksim gorki'nin ana adlı kitabını okurken ev arkadaşımın çıkarttığı geyiktir."kendimi unuttum onu unutamıyorum gorki ana" (bkz: küçük emrah)
  • maksim gorkinin iyi kitaplarındandır.

    özeti:https://goo.gl/dzw9ip
  • çoğu klasik gibi bu romanda suya sabuna dokunan cinsten.
    kısaca işçi sınıfının direnişini, ayaklanmasını anlatıyor.
    nedense daha okumaya başlar başlamaz kendimi livaneli’yi okuyor gibi hissettim, utanmasam livaneli bu adama öykünmüş diyecektim. livaneli’de son ada’da, yazarken belli bir süre de başkalarının etkisinde kaldığını dolaylı yoldan belirtmişti. mesela kendisi borges ve steinbeck hayranıdır. diyeceğim o ki, maksim gorki’den etkilenmemiştir herhalde.

    rus toplumunu anlatıyor ama maşallah buradaki isimlere bakarsak karşımızda yeni rus toplumu var sanırsınız. hiç duymadığım isimler. ne bileyim gogol, dostoyevski, tolstoy okudum ama bu isimlerle hiç karşılaşmadım.

    kiliseye yönelik, kilisenin dini kullandığına yönelik eleştiriler var ve tabii tanrı sorgulamaları… ‘’tanrıya inanmasaydık bu dünyaya nasıl katlanırdık?’’ vb.

    yazar diyor ki, bir şeyi ne kadar çok tekrarlarsanız- o şey ya da kişi ne kadar sakıncalı olursa olsun- insanların ona alışması o derece kolay olur.
    birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için sloganı sosyalistlere aitmiş, bizim silahımız bu diyordu bir satırda.

    anlatımda yer yer kopukluklar var. bazı olaylar hızlıca geçiştirilmiş.
    roman akıcı ama olaylar nasıl desem kısır döngü şeklinde. birisi bi ayaklanma çıkarıyor, ne bileyim olmayacak yerde halkı uyandırmak için konuşuyor, konuşur konuşur konuşmaz da hapse atılıyor daha sonra da diğerleri onun hapisten çıkmasını beklerken mücadeleyi sürdürüyor. kitapta can alıcı bir nokta yoktu. dizi seyreder gibi hissediyordum okurken. ve aşk yoktu. yani ya maksim gorki aşkı es geçmiş, aşktan daha önemli şeyler olduğunu düşünmüş ya da aşkı anlatamayacağını düşünüp, değinmemiş.
    sonuç olarak orta halli bir klasikti benim için.
hesabın var mı? giriş yap