• "morgue" adlı eseri, sıradışı imgeler barındırıyor, bazı edebiyatçılar içerdiği vahşet nedeniyle "bu şiir - sanat olamaz" diyor. sanat ya da şiir olup olmadığı tartışılır, fakat bence kesinlikle ilgi çekici ve sıradışı. hem adam yapmış zamanında, yazmış işte, beğenilir beğenilmez o ayrı mesele, ben beğenir okurum, hüseyin beğenmez okumaz.*
    morgue'daki "kleine aster" şiirinde mesela, masaya yatırılmış bir cesedin otopsisi anlatılır tüm anatomik detaylarıyla, eli çarpmış olmalı ki bu adı geçen yıldızçiçeği kayıp bedenin* üstüne düşer, sonra birdenbire "suyunu iç vazondaki, rahatça, huzur içinde dinlen küçük yıldızçiçeği!" gibisinden biter.
    hoşuma gitti adamın bu sıradışılığı şahsen, renkli bir şairmiş. tipi de hanniball lecter'a benziyor ne yalan söyleyeyim, resmiyle birlikte şiiri okuyunca havaya da sokuyor adamı.
  • 1886'da isviçre'de doğmuş, ilahiyat ve tıp öğrenimi görmüştür. modern alman edebiyatının "en rahatsız edici" şairlerindendir. kan, yara, pis koku v.b. eksik olmaz şiirinden. yapıtları: morg ve öbür şiirler(1912), oğullar (1913), beyinler (düzyazı-1916),et(1917),diesterweg-bir anlatı(hikayeler-1918),susmayan(düzyazı-1932), nihilizmden sonra(makale/konuşmalar-1932),statik şiirler(1948), sarhoş sel (1949),fragmanlar(1951)destilasyonlar(1953), apréslude (1955) ve birincil günler(1958). oğuz tarihmen'in çevirisiyle "tehdit"şiiri:

    ama bilesin:
    hayvan günleri yaşarım ben.
    ben bir su zamanıyım.
    akşamleyin uyuklar gözkapağım
    orman ve gök gibi.
    sevgim az laf bilir:
    öyle güzel ki kanında.
  • "bana öyle geliyor ki, korkusuz bir insanın çıkıp öbür insanlara şu yalın gerçeği öğretmesi kadar devrimci bir davranış olamaz: sen neysen osun ve hiç bir zaman başka türlü olamayacaksın; senin hayatın budur, hep buydu, hep bu olacaktır. parası olan çok yaşar; sözünü geçirebilen bir yanlış yapmaz; güçlü olan doğrunun ne olduğuna karar verir. tarih budur! ecce historia!"
  • charlottenberg'deki morgda bir yil içinde 297 cesedi inceleyen doktor benn otopsilerin ardindan bira eşliğinde sonrasında "morg" adıyla basılacak şiirlerini yazarmis. cesetlerde ne aradığını merak etmezsek kolayca disavurumcuymus diyebiliriz. ruhlarını ariyordu belki de..
  • morg şairi. zührevi hastalıklar ve deri hastalıkları üzerine uzmanlaşan şair, morg incelemelerinden karanlık, tiksinti uyandıran şiirler çıkarmıştır.

    “yeşil dişler, surattaki sivilce/ el sallıyor bir göz kapağı kenarı iltihaplanmasına.”

    “salgın getiririm. pis kokuyum ben./ dünyanın kenarından gelirim./ ağzımın bir şeyi akar bazen/ tükürsem onu cızırdar daha yıldızlar”

    ayrıntı için: http://merkezgar.blogspot.com.tr/…nsuz-ucurumu.html
  • babasının isteği üzerine önce teoloji ve fililoji okumuştur. daha sonra tıp okumuş, askeri doktor olarak bir süre görev yapmış.
    benn şiiri sanatçının tamamen özerk bir çalışması olarak niteliyordu. buna göre sanatçının ifade dünyası tarih dünyasından tümüyle izole edilmiş olarak görülmeliydi. algılanabilir gerçekten bu kopuş, savaş sonrası alman liriğine damgasını vurmuştu. yazarlık çalışmaları yanı sıra her zaman hekimliğini de yürüten benn, 1953'te muayenehanesini kapattı. üç yıl sonra da berlin'de 70 yaşında hayata veda etti.
  • "sakla kendini

    masklar, makyajlar arkasına sığın,
    ışıktan korur gibi kapa gözlerini;
    öyle farklıdır ki varlığın, dalgınlığın,
    kimseye göstermemelisin kendini.

    alacakaranlık, solgun bahçe önleri;
    gök yangın ve geceden ibaret
    sakla kendini, gözyaşları ve öfkeleri,
    gözükmesin buna sebep olan et.

    çatlakları, kırıkları, geçişleri,
    seni tahrip eden o çekirdeği sakla,
    sanılsın ki, o yükselen şarkı sesleri
    uzak bir gondoldan ulaşıyor kıyıya."

    dizelerini yazmış şairdir.*
  • ana

    alnımda kapanmayan bir yara
    gibi taşırım seni.
    hep acımaz. ve akarak
    ölüp gitmez oradan kalp.
    sadece bazen körüm birdenbire
    ve kan hissederim ağzımda.
  • küçük yıldızçiçeği

    kafayı bulmuş bir bira kamyonu sürücüsü masaya yapıştırılmış.
    dişlerinin arasına koyuaçık bir yıldızçiçeği sıkıştırılmış.
    göğüsten başlayarak
    derinin altından
    uzun bir bıçakla
    kesip çıkartırken gırtlağı ve dili,
    dokunmuş olmalıyım ona, zira kayıp gitti
    hemen yanında duran beyne.
    kaldırdım koydum onu göğüs kafesine
    tarlaların arasına,
    dikerken.
    suya dol vazonda!
    rahat uyu,
    küçük yıldızçiçeği!

    döngü

    kim olduğu bilinmeyen ölü bir fahişenin
    ağzında tek kalmış azı dişi
    altın dolguluydu.
    öteki dişleri söz birliği etmişçesine
    dökülmüştü.
    o kalanı da morg görevlisi söktü,
    rehineciye verdi ve parasıyla dansa gitti.
    çünkü, dedi,
    yalnız topraktan gelen toprağa dönmeli.
  • (bkz: #20784757)

    bu sözlerin bayağılığı, karamsarlığı ve yapmacıklı şaşırtıcılığı üzerinde uzun boylu durmak gerekmez sanıyorum; fakat burada benn'in birtakım daha karanlık düşüncelerinin anahtarını görebiliriz.

    bu sözler, benn'in çağının toplumsal kötülüklerini hoşgörmesine - hatta hitler'le işbirliği yapmasına - yol açan kötümsrliğini; ona en aşağlık davranşları
    bile ahlak bakımından zararsız, hatta gerekli gibi gösteren tutumunu açıklayabilir.

    aslında insanlar ve toplum değişmiyorsa, iktidardaki kimselerle işbirliği yapmaktan başka bir yol olabilir mi? bu ilkelerin ışığı altında, benn'in dural dünya görüşü de daha kolay anlaşılabilir.
    györgy lucaks.
hesabın var mı? giriş yap