• latince yuruyen kadın anlamina gelen, pompeili bir kız ya da psikanaliz söylemindeki adıyla “küller altından çıkan aşkın tanrıçası” anlaminda bir rölyef. bu rölyefin önemi; psikanaliz, sanat ve edebiyat arasındaki en güzel köprülerden birini oluşturmuş olması. freud en büyük hayranlarındanmış.

    daha ayrıntılı bilgi için: http://www.acikradyo.com.tr/…mv=a&aid=16183&cas=942 --- link çalışmıyor.
    meraklısı için bu da resmi: http://upload.wikimedia.org/…4/gradiva-p1030638.jpg

    düzeltme için sanbo'ya teşekkürler.
  • wilhelm jensen'in kitabının çözümlemesini yaptığı "sırlar ve düşler 'gradiva'" da serbest çağrışımın freud'un beslendiği esas kaynaklardan biri olan edebiyatla ilintisi görülebilir. gradiva'yı uzun saatler izlediği söylenir freud'un. ayağının açısıbileğinin kıvrımı tey tey tey.
  • biçok sürrealistin esin kaynağı.
  • bu rölyef alain robbe-grillet' in de aklını almıştır ve wilhelm jensen'in romanından, aynı isimle, hatta biraz fazlasıyla gradiva c'est gradiva qui vous appelle - it's gradiva who is calling you isimli bir filme imza atmıştır. pompeili kızımız bu kadar sanatçının kalbine girince insanın ister istemez "o nasıl yürümekmiş öyle" diyesi geliyor.
  • alain robbe-grillet fazlasıyla abazan olduğu bir dönemin sonunda çıldırır ve rahat bir şekilde çıplak kadın görmek amacıyla bir film çekmek ister. ve olaylar çelişir.

    bu filmin başka türlü bir açıklaması olamaz.
  • dün akşam rüyamda geçen bir temadır kendileri. rüyam şöyle:

    sanki ankara'daki hacı bayramın orası gibi bir yere sokakların arasından gitmeye çalışıyorum. yolun gidişatından ve eğiminden göz kararı istikameti tahmin ediyorum. tam bir yokuşu tırmanırken yan tarafta yola bakan ve kapı-penceresi açık kulubemsi bir yere gözüm takılıyor. burada ikamet eden şahsı tanıyormuşum.

    o da beni fark ediyor ve davet ediyor. önce dışarıda bir yerde oturuyoruz. iki tane kahve getiriyor. benim ise bir termos çayım var. ama çay yeterince sıcak olmayabilir. kahve küçük fincanlarda ve yarım dolu. içiyorum ama içinde bulgur gibi tanecikler var. bulgurun ne işi var kahvede? bu şahsa güvendiğim için kahvesini içiyorum. yoksa buralarda bir şey yenilmez ve içilmez. bana "son ağaca" kadar gittiğini söylüyor. bunun üzerine ben de "deniz, su" vs. bir takım semboller hakkında yorum yapmasını istiyorum ama o susuyor.

    sonra yola sıfır olan barakasına gidiyoruz. üst katında oturuyoruz. yola bakan pencere-kapıyı kapatıyor. dışardaki bir kadına da arayanlara "yok" demesini tenbihliyor. yalana cevaz vermesi hoşuma gitmiyor. belli ki, benimle görüşmeyi önemsiyor. sonra içeriye iki kişi geliyor. onların tiplerinden pek hoşlanmıyorum. çirkin metalci gibi görünümleri var. ev sahibinin önüne bıraktıkları kağıtta gradiva ve psiko-arkeoloji meselesi yazılı. içeri gelen tip "onu geçirecek misin?" diyor. sanki not verme meselesi var. ben "gradiva'yı okudum" diyorum
  • latince "yürüyen insan" değil, latince "yürüyen kadın" anlamına gelen sözcük. roma'daki chiramonti müzesi'nde orijinal rölyef görülebilir.
  • l'annee derniere a marienbad'ın senaristi aykırı yönetmen ve yazar alain robbe-grillet filmi...

    john locke adli bir oryantalist fasa araştırma yapmaya gider. burada kendine belkis adlı bir cariye edinir. bu esnada bir eskizin çizerinin peşine düşer ve yeni kişilerle tanışır bu esnada bir görünüp bir kaybolan bir kadın da onu izlemektedir…

    oldukça sıradan bir fransız filmi diyebilirim. fazlasıyla kadın çıplaklığı kullanılmış ve filmi bu noktadan kotarılmaya çalışılmış olduğu o kadar açıktı ki bu durum filme olan beğenimi son derece azalttı .sonuçta 27. istanbul film festivalinde geçer not vermediğim filmlerden biriydi.
hesabın var mı? giriş yap