• neden ortaya çıktığı tam bilinmeyen, genellikle bağışıklık sisteminin baskılanmasıyla irtibatlandırılan bir otoimmün sendromdur. bağışıklık sistemi sinir hücrelerine zarar verir, miyalin kılıfını iç etmek gibi bi yollaydı sanırım. uzun süren solunum veya sindirim sistemi hastalıklarından sonra el ayaklarda hissizlikle ilk belirtileri verip, giderek hissizlik artar, bu süreç uzun olaileceği gibi ani bir şok şeklinde 2 saat gibi kısa bir zamanda bile yarı felç durumuna bile gelebilir. sendrom giderek artan sinir iletim kaybıyla bir maksimum değere kadar artar ki bu kişiden kişiye değişir. kimi kişilerde kişinin basit halsizlik olarak durumu farketmediği düşünülürken bazı ağır vakalarda solunum kaslarının da etkilenmesiyle kişiye suni teneffüs yaptırılması gerekli olabilmektedir. tepe noktasından sonra belirtiler azalmaya başlar; ağır kriz geçirenlerde kalıcı etki kalma olasılığı daha yüksektir. ancak genellikle farkedilebilir bir iz bırakmaz. yardımcı olarak insan globulini verilebilir. nörolojinin sevdiği hastalarıdır bu sendromdakiler; zira fazla nörolojik hastalık-sendrom yoktur ki bu kadar yüksek bir oranda sağaltım gerçekleşsin.

    ancak ilerleme evresinde gerçekten korkutucudur. saatler içinde durumun kötüleştiği görülebilir. düzelme biraz daha uzun zaman alır haliyle.
  • geçirilen viral enfeksiyonlara bağlı ortaya çıktığı düşünülen nörolojik bir tür hastalık.

    otoimmun hastalıklar grubunda yer alan bu sendrom, genelde geçirilen viral bir enfeksiyonun hemen ardından tetiklenen bağışıklık sistemini sinir hücrelerindeki myelin kılıfları yok etmesi sonucu ortaya çıkar. en sık gripal enfeksiyonlar veya barsak enfeksiyonları sonrası gelişir. 1976'da yapılan grip aşısı sonrası fazla sayıda olguda ortaya çıkmış ve bu tarihte dikkat çekmiştir.

    sinirlerin myelin kılıflarını kaybetmeleri sonucu sinir iletimi azalır ve yavaşlar. bu durum kas güçsüzlüğü, felç, duyu bozukluğu gibi belirtilere yol açar. guillain barre sendromunun en klasik özelliği kas güçsüzlüğünün aşağıdan başlayarak vücudun üst kısımlarına doğru ilerlemesidir.*önce bacaklar tutulur, sonra gövde, en son yüz kasları.

    (bkz: demyelinizan hastalık)

    vakaların üçte birinde göğüs kafesi kaslarının* da tutulması sonucunda solunum yetmezliği görülür, solunum cihazına bağlanmaları gerekebilir.

    öldürücü değildir. zamanında müdahale ile solunum yetmezliği engellenir ise genelde birkaç hafta içinde tamamen iyileşir. nadiren uzun yıllar tedavi gerektirebilir.

    çok sık karıştırılsa da bir başka demyelinizan hastalık olan multiple skleroz'dan en büyük farkı, akut olarak ortaya çıkması ve genelde sekel bırakmadan iyileşmesidir. multiple skleroz'un aksine beyin hücrelerinde kalıcı demyelinize alanlar * bırakmaz.
  • çok nadir görülen bir sinir sistemi hastalığıdır. nasıl ortaya çıktığı tıp dünyasında hala muammadır. bu sendrom virüsle bulaşan bir hastalığa yakalandıktan sonra ortaya çıkar. virüs derken adamı yamultan virüslerden bahsetmiyorum, grip yada ishal gibi hastalıklarda virüsle bulaşıyor sonuçta. bu virüsle bulaşan normal hastalık atlatıldıktan sonraki iki hafta içinde bağışıklık sistemi bilinmeyen bir sebeple psikopata bağlar ve en kaba tabirle "döverim ülen, hepinizi döverim " diyerek sinir hücrelerine saldırır. her ne kadar antikorlar sinir hücrelerini öldürmese de ciddi miyelin kılıfı kaybına sebep olur.

    hastalığın vücut üstündeki etkileri bildiğimiz felç gibidir. bağışıklık sisteminin sinir hücrelerini etkisiz hale getirmeleri sonucu sinirsel iletim yavaşlar ve zamanla durur. hastalığın en önemli özelliği bacaklardan başlayıp yukarıya doğru çıkmasıdır. yani ilk önce bacaklarınız felce uğrar. en pis özelliği ise az da olsa hala bacaklarınızı hissedebilmenizdir. yani kıpırdatamazsınız ama biri gelip iğne falan batırdığında "senin ağzını yüzünü" diye saydırmaya başlamanız normaldir. hastaneye yatmadan önce düştüğünüzde canınız acır vs. hastalık yükseldikçe hayati tehlike artmaya başlar. akciğerleri kontrol eden sinirlere yayıldığında solunum felci oluştuğundan bu sendroma yakalanan kişi hastalığı atlatana kadar yoğun bakımda kalmak zorundadır. eğer kişi hastanede değilse ve solunum felcine uğramışsa ambulans gelene kadar suni teneffüsle hayatta tutulmalıdır. hastalığın ilerleme süresi kişiden kişiye farklılık gösterebilir. ben 3. günde falan hissedemiyordum bacaklarımı ama bundan daha kısa ve daha uzun sürelerde de yayılma gösterebiliyormuş. en sıkıcı noktalarından biri de hastalığın bacaklardan ciğerlere geçişinin bazen 1 2 saat gibi kısa sürede gerçekleşebilmesidir. bu risk yüzünden yoğun bakım ve bir adet oksijen makinesi şarttır bayinizden ısrarla isteyiniz.

    hastalığın ölüm oranı çok düşük olsa da bazen yetersiz bakım veya ilaç yokluğu sebebiyle gerçekleşebilmektedir. gerçekten pahalı bir ilacı vardır ve aşırı yan etkisi olması sebebiyle hasta krize girmediği sürece ilaç verilmez. hastalığa bağışıklık sistemi yol açtığı için verilen ilaç bildiğim kadarıyla bağışıklık sistemini bir şekilde bastırmaya yöneliktir. yani bağışıklık sisteminiz tamamen durur ve bu seferde vücuttaki diğer mikroplar ve virüsler "meydanı boş bulduk heyooo" tarzında evcilik oynamaya başlayabilirler. hastalığın en uç noktası omurilik soğanına ulaşmasıdır. antikorlar burdaki hücrelere saldırmaya başladığında ölüm kaçınılmazdır ama o noktaya geldiğinde zaten solunum felcine uğramış ve baygın halde olacağınızdan "ölüyorum lan" gibi duygulara maruz kalmazsınız. hastalık hakkında başka bir püf nokta ise bacaklarınızı hafif hafif kıpırdatmaya başladığınızda bu hastalığın durduğuna dair bir işaret değildir. öyle hemen "bugün sünnet, yarın deniz" triplerine girmeyin derim. ama moralinizi yüksek tutmanın daima her hastalıkta olumlu bir etkisi vardır.

    iyileşme süresi 1 ay ile 1 yıl arasında değişir. tabii ki bu süreç hastalığın ne kadar ilerlediğine, sinir sistemine ne kadar zarar verdiğine göre belirlenir. hastalığın iyileşme sürecindeki en önemli olay psikolojidir. çünkü uzun bir süre beyninizde "yapamam, edemem" gibi düşünceler dolaşacaktır. benim size tavsiyem cesur olun. yapamayacağınız ihtimalini aklınıza getirmeyin. yürüyün koşun birşeyler kaldırın ara ara deneyin kendinizi. eski gücünüze kavuştuğunuzu ancak böyle anlayabilirsiniz.

    hastalığın birkaç belirtisi vardır. en önemli belirtisi yazıda da bahsettiğim gibi bacaklardan başlayarak yükselmesidir. bunun dışındaki etkileri ise görme bozuklukları, el ve parmakları sıkmakta güçsüzlük(su bardağı, cep telefonu gibi şeyler elinizden kayıp düşer), reflekslerin neredeyse tamamen durması(bu tür sinir hücrelerini etkiliyor sanırım hastalık), ellerde, ayaklarda, ağızda uyuşma veya duyu kaybı, kalp hızı düzensizlikleri, kabızlık, idrar yapamama ya da tutamamadır.

    bu sendrom gerçekten çok nadir görülür. yıllık görülme oranı 100.000 de 1 veya 2 dir. 1976 yılında yapılan grip aşısından sonra aşırı şekilde ortaya çıkmıştır ve bu da viral hastalıklarla bağlantısına kanıt olmuştur. o yüzden paso sorarlar hastanede "grip aşısı yaptırdın mı?" falan diye. atlatıldıktan sonra kalıcı hasar riski yok denecek kadar azdır. yani vücudunuz tamamen eski haline döner iyileşme süreci içinde. kendini tekrarlama gibi bir özelliği yoktur bu sendromun. herhangi birinin yakalanma oranı ne ise bu hastalığı geçiren kişinin yakalanma oranı da aynıdır.

    geçmiş olsun efenim.
  • heidi çizgi fimindeki clara nın muhtemel hastalığıdır. alplerin havası iyi gelmiş, iki inek yeşillik görünce iyileşivermiştir.
  • tedavi sürecinde plazmaferez ve iv ig (intravenöz immunoglobulin) kullanılır. birkaç haftalık plato döneminin ardından hasta düzelmeye başlar. solunum yolundaki kasları tutması riskine karşı entübasyon önerilmektedir. başlangıçtan düzelmeye kadar iki ayı aşmaması gerekmektedir. iki ay aşıldığı takdirde kronik nöropatiden bahsetmek sözkonusu olur. spontan olarak iyileşebilse bile genellikle ilerlemeyi durdurmak, ağır seyri kısaltmak için tedavi şarttır. genelde monofazik bir hastalıktır, tekrarlanması beklenmez.
    tek bir hastalık olmaktan çok benzer hastalıklarından oluşan bir spektrum olarak tanımlanabilir ki, bu hastalıklar;
    - akut inflamatuar demiyelizan poliradikülonöropati (aidp),
    - akut motor aksonal polinöropati (aman)
    - akut motor sensoriyel otonom polinöropati (amsan) 'dır.
  • domuz gribi asisinin tetikledigi sendrom. icinde bulundugumuz su gunlerde cogu doktorlar avazlarinin ciktigi kadar yetkilileri uyarmakta ve fakat duyan, dinleyen yok tabii ki..
  • sanırım üç yaşında geçirdiğim sendrom. annemgil esaslı ölüm korkusu yaşamışlar. ama sonuçta, doktorlar bir bağlantı bulmasa da, hastalık bana el titremesi gibi bir iz bırakarak geçti gitti.

    (bkz: esansiyel tremor)
  • gulyan barre diye okuduğumda uyuz nöroloji hocasının ''önce söylemesini öğren, gilyan bar olcek'' deyip barını söylerken ağzını yamuk yumuk yaptığı sendrom .
  • bir çok hekimin (hatta hocasına kadar) telafuzunu yanlış kullandıkları hastalık.
    zira doğrusu " jil bar" şeklinde söylenir.
  • çok tehlikeli bir sinir felci. felç önce vücudun alt kısımlarına iniyor, sonra yukarı çıkmaya başlıyor. hipotalamusa kadar çıkıp oradaki çekirdekleri öldürüyor ve solunum yolu kaslarını tutuyor. hasta solunum yetersizliğinden ölüyor. ve bu hastalığın en büyük nedeni lisanssız aşılar.
hesabın var mı? giriş yap