*

  • 1960’lı yılların başında, güney kore’nin kişi başına geliri 80 dolar düzeyindeydi...
    aynı dönemde gana’nın kişi başına geliri 180 dolardı...
    türkiye’nin kişi başına milli geliri ise 1960’ta 380 dolar civarındaydı...
    yani bundan 50 yıl önce ortalama bir koreli, ortalama bir gana vatandaşının kazandığının yarısını ancak kazanıyordu... bir türkiye vatandaşının ise dörtte birinden daha azını...
    bugun ise, 50 milyon nüfuslu ülkede kişi başı milli gelir 25 bin doların epey üzerinde..

    turkiye ihracatcilar meclisinin de arastirdigi, asagidaki yazida detaylari gorulecek olandir.

    http://www.dunya.com/…ni-nasil-yaratti-153094yy.htm

    isin kolayciligina kacmamiz, son gunlerde konusulan, sike yapilmasi, dopingte %15 dopingli sporcu oraniyla rekor kirmamiz, insanlarin kendi hayatlarini duzeltmek icin ne yaptiklarina bakmadan ulkeyi duzeltmeye soyunmalari (once aynaya bakip, ben neyim, ne kadar duzgunum, ne faydam var dunyaya ve topluma demeden, isin gene kolayciligina kacip, ulkeyi kurtariyorum cok sorumluyum sozde kahramanligina soyunmak), gibi vitrine oynama hastaligi olmasi insanlarimizin bence en buyuk etkenlerden.
    hicbirsey gelistirmeden, hazir olanlari alip birlestirip bir son urun ortaya cikarmak bircok dunya devi sirketimizin yapabilikleri en iyi sey. insanlarimizin da. okumadan, dusunmeden fikir sunmak, kolaycilik yapmak. bugun bir finlandiya firmasi, 1 km yukseklige cikabilen asansoru uretecek teknolojiyi acikliyor, bir fransiz firmasi, gunes ve suni isiklardan cep telefonu sarj edebilecek seffaf bir cam uretmis. bizim toplumumuz (toplum derken bu yaziyi okuyan sen ve yanindaki ve oburu, kisiler yani) ise birbirinin ayagini nasil kaydiririz derdinde.
  • şükela'sını verdim yazının.
    incelenmesi gereken güney korenin 3 başarısı;
    samsung
    hyundai
    gangnam style
  • genetik ustunluk ve amerikan somurgesi gibi basmakalip kavramlarla aciklanmaya calisilarak neden bizim bu durumda oldugumuza guzel bir ornek verilendir.

    sokaga cikip bakin, son iki ayda 4 ulkeye gittim, sokaktaki arabalara bakiyorum, japon, guney kore, fransa, almanya, abd menseeli araclar. insanlarin evlerinde gene bu ulkelerden gelen cihazlar, ellerinde kullandiklari telefonlar bu ulkelerden.

    varsayalim ki, somurge ve bazi anlasmalarla ihracatlarinda devlet duzeyinde fayda sagladilar. bugun bir hyundai/kia'nin araclarini abd'liler degil onlar kendileri uretti. samsung, yukaridaki yazida da bahsediyor, balik satan bir sirket iken, kendi urettikleri (montaj degil, ciplerini yazilimini yaptiklari) tv'lerle abd piyasasina girdi. hyundai/kia abd ve avrupa piyasasinda tutunmak icin binbir caba sarfetti.

    su dunyada iki tip insan ve dogal olarak toplum vardir, yapanlar ve yapamayanlar. yapanlar, imkanlari zorlayarak bir is yaparlar, digerleri ise bahane uretirler yapamamalarinin nedeni olarak. tekrar, aynaya bakin ve kendi kendinize sorun, benim varolusumun kendime, toplumuma, dunyaya ne faydasi var. on sene sonra ne artim olacak. buna vereceginiz olumsuz cevaplardan kacmak icin emperyalizmi, fasizmi, solu, sagi suclamak sizin eksikliginizi kapatmayacak. toplumumuzdaki kisilerin cogu da bu sorulara olumlu cevap verebilecek duruma gelirse o zaman gelismeye acik veya gelismis olacagiz. bu kadar basit.
  • allah yolunda ilerleyerek. şaka lan şaka, adamların arasında 10 tane müslüman zor çıkar.

    elbette karınca misali çalıştıran uzak doğu iş kültürü ve amerikan "desteği" ile.
  • bugun taha akyol'un da hurriyet'teki kosesinde bahsettigi bir konudur.

    --- spoiler ---

    keskin siyasi kutuplaşmalar toplumların ortak motivasyonlara sahip olmasını engelliyor. singapurlu prof. kishor mahbubani, asya’nın yükselişini anlatan eserinde, uzakdoğu mucizesindeki önemli bir etkenin de sert siyasi çatışmalar yerine, pratik hedeflere odaklanmış “barış kültürü” olduğunu belirtir.
    olimpiyatlar yapılırken tribünlerde pankartlar açılıp kavgalar çıktığını, sokaklarda çatışmalar yaşandığını, araçlara, vitrinlere, tesislere saldırılar yapıldığını, biber gazı bulutlarının stadyuma yayıldığını düşünebiliyor musunuz?!

    türkiye deyince akla gelebilecek toplumsal imajlardan biri, son zamanlarda maalesef budur. japonya deyince akla gelebilecek bir imaj ise, nükleer felaket anında bile düzeni koruyan, su, yiyecek, tıbbi malzeme almak için sırayı bozmayan insanlar toplumu olsa gerek.

    bu tablodan dolayı “direniş” adı altında yapılan eylemlerin eleştirilmesi elbette doğrudur. fakat madalyonun öbür yüzünde iktidarın sorumluluğu vardır. sadece olayların daha başında polise aşırı güç kullandırmasından değil, ülkede epeydir yaşanan keskin kutuplaşmadan dolayı.
    --- spoiler ---
    daha net olarak, bir evde beraber yasadiginiz aile bireyleri, devamli tartisma ve kavga icinde ise bir basari beklemek zordur bu aileden. ama farkli gorusleri olsa bile birbirlerinin islerine burnunu sokmayan, farkli olan fertlerin yasamini kendine dert etmeyen ve yeri geldiginde ortak amac olan kendilerini ve ailelerini gelistirmeye calisan bireylerin oldugu aile gelisir.
    kore orneginde, denilen amerikan yardimi vb. oldu ise bile asil neden midir bu gelismede ? bu bakis acisinin, bizi hep bati geri birakti, hep bati karistiriyor ortadogu'yu diyen insanlarin goruslerinden farki

    yoktur. acaba dis etkenlerle mi bu insanlar gelisti, yoksa bu insanlar bir arada calisip ulkelerini kalkindirmislar, birseyler bulmuslar, dunyaya adlarini duyurmuslar midir. (kacinizin cep telefonu samsung ? sanmiyorum disarilardan birileri, koreliler aralarinda nefretle bakisirlarken gelip, size bir telefon yapalim demistir.)
    kavga ve nefretle gidebilecegimiz yer guneyimizdeki komsularimiz gibi olmak. ya da herkes aynaya bakip dusunur, ben faydali olayim kendime ve topluma der, toplumda bunun basarisini gorerek sizin goruslerinizden etkilenir. yani kavga ile mi toplumu degistirmeye calisiyorsunuz ? yoksa birseyler basararak mi ?
  • (bkz: insan farki)

    guney kore bir savas ve bagimsizliklarinin ilanindan sonra sanayisini bazi ailelerin eline vermistir.

    (bkz: samsung) (bkz: hyundai)

    turkiye ise bundan neredeyse 50 yil once aynisini yapmistir.

    (bkz: koc) (bkz: sabanci)

    ama bizim insanimizda vizyon yoktur. uretmek, ulkenin gelecegine katki yapmak ya da dunya capinda bir kurum olmak amaci hic yoktur. ceplerde para, yalilar, saraylar yeterince san sohret oldu mu gerisini bosver.

    gunu kurtar yeter. yerli araba uretmek mi? ithalatindan yeterince para akiyor ceplere.

    (bkz: devrim)

    bugun bile bu durum degismemistir. gunu kurtar yeter, gerekirse got bile yalanir, onur haysiyet yerlere serilir. cari acik herkesi yutacakken, en buyuk gruplar sadece ithalat yapar.

    (bkz: sahenk)
  • güney kore teknoloji geliştirir biz arkasından bakar ithal ederiz yani mucize yok çalışmak var. daha kendi otomobilini üretemeyen, gelişmiş ülkelerin 20 sene önce kullandığı teknolojiyi hala halkına kakalamaya çalışan bir sanayi sistemine sahip ülke bunları yapsa işte o zaman mucize olur. siz anladınız onu...
  • türkiye ile güney kore'nin aynı yıllarda aynı kalkınma politikasını izledikleri ama aradaki farkın 2. dünya savaşında alınan pozisyonlardan kaynaklı olduğuna dair okuduğum bir makaleyi akla getirmiştir.
  • tepav direktörü ve iktisat profesörü güven sak'ın da hem radikal gazetesinde hem de tepav'ın sitesinde bir çok kez değindiği konu.

    **
hesabın var mı? giriş yap