*

  • murat yalcin'in ikinci kitabi.
  • içinden "hayata atıldığım gün, hayattan atıldığım gün olmuş meğer, soğuk düşlere dalmış, mırıltı atlarını eğerlemiş, bir yarım yarnıç gibi gidiyorum.." gibi cümleler geçen ağır günler.. bir karabasan ve ironi kuyusu.. arka kapak itibariyle..
  • notos kitap'tan güzel bir kapak tasarımıyla yeniden yayımlanan kitap.

    http://www.idefix.com/…asp?sid=hkp4uo18dm7meu97no6p
  • sanırım okuduğum her kitapta –değişen oranlarda da olsa- kendimi bulmam, “her okur kendini okur” sözüyle ilişkili. bilmiyorum, heralde yazsam böyle bir kitap yazardım dedim okuduktan sonra.

    (bkz: murat yalçın)’ı –bende dahil- bilmeyenler için kitabın başına koyduğu hayat hikayesiyle tanıdım. peki tanımadığım birinin alakam olmayan bir kitabını neden aldım? discover. neyse istanbul üniversitesi psikoloji bölümünden mezun olmuş 2010’da kitap-lık dergisini yönetiyormuş. belki halen yönetiyordur bakmadım da çok da merak etmiyorum açıkçası. bir noktadan sonra eserler onları yazan kişilerin değil bizim ürünlerimiz.

    kitaba gelecek olursam, aslında kitap diye bir şey yok. ilk sayfasında ıtalo calvino’nun, görünmez kentler kitabından şöyle bir alıntı var:

    sen de uzak ülkelerden dönüyorsun ve bana
    bütün söyleyebildiğin, akşam, evinin
    eşiğinde oturmuş, serinleyen birinin aklına
    gelebilecek düşünceler. peki ne anlamı var
    öyleyse bunca yolculuğun?

    işte kitapta neredeyse bu alıntının üzerine kurulmuş diyebiliriz. bilinç akışı tekniğiyle(sanıyorum?) aklına gelenleri bir bir sıralamış bir akşam serinliğinde. yani bir konu bütünlüğü sağlanmıyor, zaten konu bütünlüğü de aramıyoruz bu nokta da. öyle ki nesir biçiminde olsa da her cümleyi
    kendi içinde incelemek gerekiyor. benim hoşuma gitti, düşünülmeden yazılmış şeyler değiller. bende ara ara böyle düşünüyorum, düşündüklerimi bir “otodidakt” olsa da yazsa güzel olurdu diye düşünüyorum hatta. murat yalçın bu işi kendi üstlenmiş, iyi ki de üstlenmiş.

    bu tür kitap okumayanlar için farklı bir deneyim olabilir. bu deneyim size şunu vadediyor. okuduğunuz cümleyi diğer bir cümleye geçtiğinizde unutma garantisi. hele ki sayfayı kapatıp başka bir işle meşgul oldunuz diyelim bir anlığına, geri geldiğinizde nerede kaldığınızı bulmak muhtemelen kitabı baştan okumaktan daha zor gelecektir size. burada güzel olan nokta, kaldığınız yeri aramamak için başa döndüğünüzde daha doğrusu her başa döndüğünüzde farklı bir kitap okuyor olacaksınız. bu hem kitabın içindeki cümlelerle hem de sizin artık bir önceki siz olmadığınızla alakalı. hem ne derler “aynı nehirde iki kere yıkanılmaz”.

    şöyle bir uyarı yapmakta da fayda olabilir diye düşünüyorum. kitap ya da kitaba yazılan düşünceler kelimelere dayalı oluşturulmuş.(ya ne olacağıdı dediğinizi duyar gibiyim.) kastettiğim kelimelerin edebi özellikle kullanılarak bir çok söz sanatına başvurulmuş olması. yani bir rus edebiyatı okurken ki gerçekçiliği –kelimelerin ilk anlamlarını- arıyorsanız, hele hele “hocam okuduğum kitap beni yormasın, aksın gitsin” diyorsanız, üzgünüm bu kitap size göre değil. mesela sizler zweig okuyabilirsiniz. hem fazladan bir çaba harcamanıza gerek kalmaz hem de hoş bir keyif verir. her neyse lafı fazla uzatarak sizleri sıkmak istemiyorum. tercih size kalmış, iyi okumalar şimdiden.
  • bir murat yalçın kitabı. kitabı kimden nasıl aldım bilmiyorum. ama okudum.

    metroda giderken insan düşüncelere dalar ; karamsar, biraz intihara meyilli, bazen de boş şeyler. varoluşsal sancıları, yaşanmışlıkların veya "yaşanamamış"lıkların yarattığı yorgunluğu omuzlarında hisseder. vagondaki diğer insanları kendi yarattığı kalıpların içine sokmaya çalışır, herkesin kendi içinde çok farklı hikayeler taşımalarına rağmen. belki o kalabalık içindeki yalnızlığına ve tekdüze yaşamına yoldaş arar ama metrodan indiğinde yine yalnız yaşamına devam eder. her kesimden insan vardır orda, sosyolojik bir deney alanı gibi. yazar bu kitapta bana bunları anımsattı.
hesabın var mı? giriş yap