• bir ressamımızın adı.
  • hakkın rahmetine kavuşmuş olan sanatçımız.
  • 17 temmuz 2006 da vefat etmis, turkiye’nin ilk heykeltraslarindan, derinkuyu’ludur, bir donem derinkuyu belediye baskanligi da yapmistir, 94 yasinda solunum yetmezliginden derinkuyu’daki evinde olen sanatci icin ne hikmetse derinkuyu’da bir cenaze toreni bile yapilmamistir, olmeden once tum eserlerini ve kiymetli esyalarini birkac universiteye bagislamistir.

    bazi eserleri icin: http://galeri.erciyes.edu.tr/cat.asp?icat=62
  • aslında derinkuyu ilçesi, şuan neye sahipse, hakkı atamulu ya borçludur.
    bütün ilçeyi baştan projelendirmiş, her nokta için ayrı bir tasarım yapmış, yer altı şehrini ilçenin beyaz incisi yapmaya çalışmıştır.
    ilçe, henüz öküz-saban ikilisiyle uğraşırken, içinde açık hava tiyatrosu bulunan devasa bir park inşa ettirmiş, içine metrelerce yükseklikte bir atatürk heykeli koymuştur.
    tam anlamıyla bir sanatçıdır, ve ilçeye bir fırça darbesi vurmuş, onu bir sanat eserine çevirmiştir.

    sağlığında ilçe halkı linç girişiminde bulunmuş, eserlerini tahrip etmiş, deli damgası vurmuş ve dışlamıştır.
    yaptırdığı camiye, yurt dışından özel getirttiği siyah mermerler, resmen kafasında kırılmıştır.
    yaşlılığında itilip kakılmış, öldüğündeyse cenazesi bile kaldırılmamıştır.

    sonra da arkasından yok kafirdi yok ateistti diyorlar.
    anlayacağınız, körler arasında yaşıyoruz, kafasını kaldıranın da gözünü oyuyorlar.

    not : cami yurt dışındaki başka bir caminin kopyasıdır.
  • "aydın" sıfatını en bi hakkeden sanatçılarımızdandır. hakkında bu kadar az entry olmasına şaşırmadım. tabi şaşırmamak, üzülmeye engel değil.

    kendisi daha ziyade anıt heykelleriyle tanınıyor. kitabi dille söyleyeyim: malzemesine hakimdir, figürlerinde oran-orantı ve kompozisyon-ifade dengelidir.

    malum heykel bizim gibi müslüman ve muhafazakar -hatta bağnaz- toplumlarda sıkıntılı iş. bu alanda hem de anadolu'nun orta yerinde eser üretmek, bunu bir belediye projesi haline getirmek az buz cengaverlik değil.

    misal şu heykeli 1946'da yapıyor. ilk halinde gencimiz cıscıbıldak. deli miymişti, gence hiç olmazsa bir şort neyim giydirmemiş, kendini rönesans floransasında sanıyormuştu herhal. malatya halkı hop oturmuş hop kalkmış tabisi; abdestimiz kaçıyor, karımız kızımız heykelin yanından geçemiyor diye. işte o zaman gencin çükünü koparıvermişler. gerçekten. sonra dönemin bakanı nihat erim'in malatya'ya geleceği duyulunca, oracığa bir yaprak eklemişler. hadi bu 1946'da yaşanmış. yıl 2016 yaprak bile kafi gelmiyor. yalnız o nasıl bir komplo teorisidir öyle.
hesabın var mı? giriş yap