• babil kralı hammurabi tarafından m.ö. 18 yüzyılda mezopotamya'da uygulanmış gelmiş geçmiş en sert kanunlardir. kanunlar kısasa kısas mantığına dayanır. verilen her cezada insanın bir uzvunun kopartılması neredeyse şarttır. örnek olarak duvar delerek hırsızlık yapmış bir insanın üzerine duvar devirerek öldürülmesi kayıtlara geçmiştir.
    (bkz: hammurabi)
    (bkz: şeriatın kestiği parmak acımaz)
  • hammurabi'den bahsediyoruz: bir hükümdar, psikolojik bi insan.

    hükümdarlığının sonlarında kendisinin yargıç olarak verdiği kararların derlenmesiyle hazırlanmıştır hammurabi yasaları. kan davasını ve öc almayı, kişisel misillemeyi reddederek, "kısasa kısas kardeşim" demiştir, "bunu anlamıyorsan, `göze göz dişe diş". kabile geleneklerinin aşılması anlamında (ne zamandır böyle bir "anlamında" kullanmamıştım, hey gidi) adeta bir mihenk taşıdır.

    mihenk taşı da ne kelime; halkın görebileceği bir yere 2,5 metre yüksekliğinde 28 sütun üzerine yazılmış 280 küsür maddeden oluşur. ceza, usül, medeni hukuk ve kamu hukukuna dair halen geçerliliğini koruyan hükümler taşır taş.
  • simdi simdi aklimda japon bayragi gibi dalgalanir durur, gun oydu ki bu yasalarin varligindan bana ve bagli bulundugum kumeye ilk kez haber veren kisi, bu yasalarda bahsi gecen
    "birinin okuzunu oldurenin cezasi olumdur" maddesini irdeleyerek
    "o donemler yasalar boyle okuzu insanin ustunde tutuyormus" yanlis yonlendirmesinde bulunmustu.
    bu sebeptendir ki hammurabiyi hep bildigin okuz gibi dusundum, ismimle tunc kafiye teskil etmesine dahi prim vermedim.

    seneler sonra bahsi gecen okuzun yasalarin hakim oldugu donemde ileri derece uretim araci olmak sifatiyla kitlelerin toplu ihtiyacina karsilik veren bir birim oldugunu ogrendigimde bu yasanin donem kosullari icindeki hakliligina, ve de bize hadiseyi boyle nakleden kisinin okuz olduguna, handiyse o gunlere boyle de olsa bir ozlem duyduguna kani oldum.

    dunun agir sanayi aracindan bugun ogretmen yapilmasi ne aci.
    (son dakikada ogrendim ki okuz okldurmenin cezasi olum de degil imis, kari her bi boku yanlis anlatmis)
  • hammurabi'nin yasalarının yazılı (daha doğrusu kazılı) olduğu taşlardan biri günümüzde louvre olduğundan şüphelendiğim müzededir, ilginç yanı ise taşın üzerini resimler ve yazılarla bezeyen sanatçının yaptığı akıllıca oyundur. dönemin statükosu içinde kendisi de bir rahip-kral olan ve halkı tarafından tanrı mertebesinde tutulan hammurabi esas tanrıdan (artık hangisiydi unuttum, gılgamış olabilir mesela, yahut anu olabilir) yasaları almaktadır (konunun tamamen tanıdık gelmesi sizi şaşırtmasın, musa yaklaşık iki bin yıl kadar sonra aynı temayı kullanacaktır, ama her yeni dinin bir öncekileri taklit ettiğini burada açıklamaya gerek yok) yasaları hammurabi ile tanrısı aynı boyda gösterilmiştir ki, bu döneme hakim olmuş hierarchical perspective içinde ikisinin aynı öneme sahip olduğu anlamına gelir. sanatçının yaptığı güzellik ise tanrıyı oturur halde, hammurabiyi ise önünde yasaları almak üzere beklerken göstermesidir. ne kralını ne tanrısını kızdırmış, büyük ihtimalle bir sonraki hayatında yakın doğu cennetini haketmiştir.
  • eğer bir müteahhidin sağlam yapmadığı bir binanın çökmesi sonucunda bina sahibi hayatını kaybederse, müteahhit ölüm cezasına çarptırılır.
    eğer bina sahibinin oğlu hayatını kaybetmişse,müteahhidin oğlu ölüm cezasına çarptırılır.
    eğer bina sahibinin kölesi hayatını kaybetmişse,müteahhit aynı değerde bir köleyi bina sahibine verir.
    eğer müteahhidin sağlam yapmadığı bir binanın çökmesi sonucunda bina sahibinin malları hasar görmüşse, müteahhit binayı yeniden yapacağı gibi bina sahibinin tüm zarar ve ziyanını da karşılayacaktır.
    bir binanın inşaat kurallarına uyulmadan yapılan bir duvarı yıkılırsa,müteahhit tüm masrafları kendisine ait olmak üzere o duvarı sağlamlaştırmak zorundadır.
  • tutucu bir aktor olan hammurabi'nin sette koydugu kurallar; kamera onunde opusmez*, sevismez, memesini gosterir ama elletmez, vs...
  • hammurabi'nin yasalarında esas mantalite dişe diş, kana kandır. öldüren öldürülür, göz çıkaran gözü çıkarılır. zarar veren verdiğince zarara uğratılır. canın ve malın muhafazası esastır. islam şeriatı'nın temellendirdiği ve daha kapsamlı disipline ettiği bu kanunlar insani olmakla birlikte vicdani bir özellik arzetmektedir.
    günümüzde adliye koridorlarında, mesela adana adliyesi, insani ve vicdani yönden tatmin edilememiş insan kalabalıklarının birbirine girdiğini görmekteyiz. hammurabi'nin m.ö kurmaya çalıştığı, toplumda tesisine gayret gösterdiği asayişin kendisinden asırlar sonra yaşayan modern dünya hukuk sisteminden fersah fersah önde oluşunun nedeni de budur. devlet mekanizmasının ki devlet vatandaşının can, mal, inanç, nesil (namus da denebilir) hürriyetini korumak mecburiyeti vardır. hammurabi kanunlarından örnekle "bir adam kendi kızıyla ensest ilişkiye girerse bulunduğu yerden sürülür" derken, günümüzde aynı örnekten hareketle mağdur kızcağız devletin kadrolu psikiyatrlarına teslim edilir daha sonra iyileştirilmiş (!) bir şekilde baba ocağına teslim edilir.
    hammurabi devri teknolojisinden çok ilerdeyiz. ama hukuki mahiyette (hammurabi dönemi kadar bile) insani ve vicdani kıstasların yürütülülebilirliği noktasında çok ciddi endişelerimiz var. işin daha da komik kısmı, zaafiyetler gösteren ve gösterdiği basiretsizlikle vicdan önünde madara olan modern hukuk sisteminin, hammurabi kanunları (dolayısıyla da islam şeriatı) ile taşak geçmeye çalışmasıdır. yedikleri herzeye bakın hele...
    ondandır ki bu modern hukuki disiplinle hükmetmek istemeyen pek çok samimi vicdan sahibi hukukçu, kendilerini başka işlere vermişler, dünyalık iaşeye halel getirmemeye özen göstermişlerdir.
  • tarihteki ilk kanun olma payesini, şimdilerde urgakina kanunlarına bırakmış yasa.
  • totalde 282 olmayıp,281 adet olan yasalardır.zira 13. yasa (ne hikmetse?) ortalıklarda yoktur!
hesabın var mı? giriş yap