*

  • portfoy kavraminin babasidir. 1952 yilinda bir makalede*, 1959da da yazdigi kitapla** dunyaya modern portfoy kuramini* duyurmustur. ayrica bu teoriyle birlikte riski de fiyatlandirma calismalarina girmistir. sparse matrixi gelistirerek, cok buyuk matematiksel optimizasyon problemlerini cozmek icin teknikler ortaya cikarmistir. bunun yaninda simscript programini da yazarak karmasik ekonomi senaryolarini simule etmeyi amaclamistir. 1989 yilinda portfoy teorisindeki calismalarinin karsiligi olarak john von neumann odulunu kazanmis, 1990 yilinda da ekonomi dalinda nobel odulunu william sharpe* ve merton miller la birlikte paylasmistir.
  • bir kaç sene önce bilkent üniversitesine gelip birkaç saatlik bir oturumda efficient frontier anlatmış, portföy optimizasyonunun babası, finans efsanesi.. john burr williamstan etkilenerek yola çıkmış efsane olmuş bir adam.. bolca taylor serisi açılımı da kullanır optimizasyonunda..
  • teoremleriyle portföy analizi derslerinde endirekt biçimde ağzıma sıçmış insandır
    ben excel'de yaparken mahvolurken, sen nasıl yapmışın o yıllarda gel bi anlat bana..
  • sabit kur rejiminin devalüasyonda dahil bir çok riski barındırdığını, serbest kur rejiminin ise, bir dönem spekülasyon olasılığı olsa da ekonominin genel dengeleri açısından en iyi rejim olduğunu söyleyen nobel odüllu finans adami. kendisi surekli olarak financial analysts journal da makaleler yaymlamaktadır. işin ilginci anlatimi o kadar aciklayicidir ki sadece iki donem finans dersi almiş, kavramalara cok yabanci olmayan kisiler bile anlayabilirler.
  • nesrin okay'ın doktora tez hocasıdır.
  • genelde finans da varsayimlariyla da meshurdur. ornek vermek gerekirse:
    -yatirimcilar yatirimlara beklenen getirinin olasilik dagilimi olarak bakarlar.
    -yatirimcilar yatirimdan beklenen faydayi maksimize etmeye calisirlar
    -bir yatirim aracinin yada portfolyonun riskini varyans ve standart sapma ile olcerler.
    -is yatirim araci secmeye geldiginde beklenen getiri ve riske bakarlar ve buna gore karar verirler.
    -belirli bir risk seviyesi verildiginde yatirimcilar yuksek getiriyi dusuk getiriye tercih ederler, belirli bir getiri orani verildiginde ise dusuk riski tercih ederler.
  • geleneksel portföy yaklaşımında temel mantık, yumurtaları aynı sepete koymamaktır. yani, bir portföyde ne kadar çok varlık olursa o portföyün riskinin de o kadar düşeceği mantığı işliyordu. bununla ilgili verilen en yaygın örnek; paranızı bir cebinizde değil de, üstünüzde bulunan bütün ceplere eşit olarak dağıtarak bir cebinizden para çalınsa dahi paranızın büyük bir kısmı hala sizin diğer ceplerinizde bulunacaktır. böylece riski minimize ettiğiniz düşünülür.

    harry markowitz portföy seçimi adlı makalesiyle bunun böyle olmadığını ispat etmiştir. markowitz'in temellerini attığı modern portföy yaklaşımı bir portföyde ne kadar çok varlık olursa olsun bu varlıklar arasındaki korelasyon çok yüksekse o portföyün riskinin düşmeyeceğini savunmaktadır. dolayısıyla portföy riskinin düşürülmesinde korelasyon katsayısının etkisine dikkat çekilmektedir. bunu da bir örnekle açıklayacak olursak; a hisse senedi, b hisse senedi ve c hisse senedine yatırım yaptığınızı düşünün. bunların borsa endeksiyle arasındaki korelasyon katsayısının 1 olması durumunda, borsa endeksinin her hareketinde üç hisse senedi de aynı tepkiyi verecektir. bu durumda üç hisse senedi veya bir hisse senedi sahibi olmanız arasında hiçbir fark yoktur, riskiniz azalmamıştır.

    modern portföy yaklaşımına göre varlıklar arasındaki korelasyon, ne kadar düşük veya negatif olursa risk de o kadar fazla düşecektir.
  • tüm yumurtaları aynı sepete koymama mantığını william shakespeare'in 1600'de yayınladığı merchant of venice (bkz: venedik taciri) oyununda bile görebilirsiniz. hatta araştırırsanız muhtemelen antik yunan eserlerinde bile karşınıza çıkabilir. ama dünya üzerinde asırlardır yatırım yapıldığı ve 1952 yılında sadece abd'de bile onlarca banka, yüzlerce profesyonel yatırım yöneticisi ve bu konuda araştırma yapan yüzlerce insan olduğu göz önüne alındığında; o tarihe kadar portföy çeşitlendirmesinin nasıl olması gerektiğine dair bir teori ortaya atılmamış olması gerçekten çok ilginç. bir insan evladı da çıkıp sormamış 'tamam tüm yumurtalar aynı sepete koymayacağız ama, neye göre dağıtacağız bu yumurtaları?' diye. ta ki 25 yaşında, chicago üniversitesi'nden yeni mezun olmuş, pırıl pırıl bir genç olan harry markowitz sorana kadar. sadece sormakla da kalmamış; cevaplamış, matematiksel modeller geliştirmiş, ispatlar ortaya koymuş, ömrünü bu işe vermiş. 90 yaşını devirmesine rağmen hala da vermeye devam ediyor.

    adını her duyduğumda 'helal olsun' dediğim, büyük hayranlık duyduğum bir insandır kendileri.

    edit: r.i.p.
hesabın var mı? giriş yap