• [bu tarz bir entiri bir daha girmek istemiyorum, acayip terledim bir koşu iki votkalı kaptım tekelden, çıktım bilmemkaç kat (5 kat sanırım), insan yoruluyor tabi.]

    vurucu ne kelime süründürücü ama aklı başındaki adam için dank edici bir söz.
    bakıyorum bakıyorum anlam veremiyorum, son zamanlarda daha bir çok gözlem yapıyorum, daha çok bakıyorum, anlam veriyorum bazen ama çoğunlukla manaları yitiriyorum, işte bu cümle, aslında şarkıda da geçtiğince, ben suyumu kazandım da içtim veyahut ekmeğimi böldüm de yedim vs.,işte bu cümlenin cem karaca tarafından annesine yazılmış olabileceğini düşünüyorum. zira cem baba, herşeyi yaşamıştır, şarkıda geçtiğince, ekmeğini, suyunu hep kazanmıştır, alkışı görmüştür, sevişmiştir hatta. ama annesini toprağa verememiştir elleriyle, o bir ana kuzusuydu, vatanından uzakta, asıl hayınlar içerde, bu güzel toprakalrda cirit atarken, cem baba vatandaşlıktan çıkartıldığında, anasından uzakta, belki de onu kahrederek nefes almaya çalışmaktaydı.
    cem baba bu şarkıyı okuduğunda, türkiye de değişmişti, koşullar farklıydı, döndüğünde de bulduğu farklıydı, giderken bıraktığı değerler ona tam manasıyla sahip de çıkmamıştı. zaten onu karşılamaya gidenler içinde birkaç eski tüfek ve ideolojik dostlukların yansımaları vardı. yalnızlık işte, benzer bir hüzünlü yalnızlığı, siyasetini çoğunlukla takdir etmesem de, ecevit de chp'nin kapatılması ardından yaşamamış mıydı? o da eşi rahşan hanım ve birkaç dosttan başka çevresinde kalkan görememiş, sevgi görememiş ve doksanlara kadar sosyal demokrat'tan demokratik sol'a geçişi adeta tek başına gerçekleştirmişti. belki de bu yüzden chp'ye olan kızgınlığı hiç bitmedi. doksanların ortasında gel, halk partinin başına geç, önerilerine hiç kulak asmadı, ne yaptı etti bu tekliften sonra ikisi azınlık olmak üzere, 3 defa hükümete geldi.

    ecevit 'e halkın lütfu ile gençler arasında cem baba' ya olan sevgi arasında hep paralellik görmüşümdür.
    zira bu kadar itilip kakıldıktan sonra, halk nazarında pek de nefret edilesi bir hüzün bırakmamıştır bu iki isim. ama konumuz bu başlıkta cem karaca 'nın annesine sözleri; "hayatta hicbir seyim az olmadi senin kadar."

    azdı annesiyle olan irtibatı son zamanda, ama şu var ki; cem baba "ne olur gitme ne olur" derken; "ne olur tut ellerimi, sen de başını alıp gitme." derken zaten itilip kakılmasına isyan etmiyor mu? vatanını bu kadar seven bir aileydi karaca ailesi, ve son evlat, son kuşağın en çok sesi çıkan karaca'sı vatandaşlıktan çıkarıldı.

    ayrıca çetin altan usta söyleye söyleye belki de kendi de sıkıldı; bu topraklar, hakiki evlatlarına hep ama hep acı çektirdi. öyle artık kabul edelim bunu; zekiyiz, çeviğiz, şuyuz, buyuz ama kabul edelim ki; imperium'la attila ilhan üstadı daha 17 yaşında okuldan attılar bir nazım şiirinden ötürü, çetin altan meclis'te dayak yedi kendi gibi olmayanlara tahammülü olmayanlar tarafından, şerefi var, cem karaca'yı vatandaşlıktan çıkardılar, nazım tukaka, necip fazıl zindanlarda. şöyle bir ortak payda, ortak küme çıkarın; bu isimler arasındaki tek ortak özellik vatan sevgisi, bu toprakların aşığı insanlar olmaları değil mi?

    ama bunu anlatamayız işte, barış manço 'nun cumhurbaşkanlığı için ismi geçince, kimileri bizim yerimize karar verip; ahlaki itkilerini bir taraflarından çıkarmışlar;"uzun saçıyla bizi rezil eder" demişler.

    işte böylesine zor bu toprakları sevmek bile. sadece bu saydığım isimlerin ve özellikle cem karaca 'nın değil, hepimizin aslında, hayatta en az varlığımız bu topraklar tarafından zevilmek. bizzat bu topraklarda birbirlerinin tökezlemesinden haz duyan, berikinin mutsuzluğu üzerine mutluluk kuran, siyasi ve ekonomik rant peşindekiler ve tekellerine çomak sokulmasından rahatsızlar, hem de vatanı daha çok sevdiklerini iddia ederek, kendileri gibi düşünmeyenleri her türlü genel yargı önünde, linç etmediler mi?
  • zeki müren öyle bir yorumlar ki bunu. afallar insan.
    ayriyeten tek başına bir cümle olarak da sevilen bir insandan ayrı olmanın eksikliğini, acısını, üzüntüsünü tam olarak anlatabilen bir kelimeler topluluğudur.
  • içinde biraz çaresizlik biraz şımarıklık barındıran, karşındakine doyamama hissini, onun yokluğunu olsa bile yetersizliğini en güzel anlatan cümle.
  • türkçe sözlü şarkılar içinde en vurucu dizedir... bence...
  • verilemeyen bir cevaptır uzaklara.

    hayatın adil olmadığı noktada, şikayet edecek kimse de bulamazsınız, ne avukat eğler sizi ne hakim ne de savcı.

    bağırmayın boşa "kır kalemi kes cezamı" diye, onsuz yaşayamayacağınızı siz benden daha iyi biliyorsunuz ne yazık ki.

    - kefaretim ne kadar?
  • sular bile döndü geriye.

    bir tek sen gelmedin yanıma neden?

    flört- bir tek sen gelmedin
  • babamın sesinden dinlemeyi sevdiğim şarkı. babası olan dinlesin.
  • güçlü, dik, gururlu bir duruşu ifade eden dizelerle başlar bu cümlenin ait olduğu şarkı.

    ''ben suyumu kazandım da içtim, ekmeğimi böldüm de yedim.''

    sonrasında ne olmuştur, ne yaşanmıştır bilinmez; ''ne olur!'' yakarışıyla bitiverir aynı şarkı. ne kadar garip geliyor bu açıdan bakıldığında. hemen hemen hepimizin yaşadığını düşündüğüm tipik bir ''dibe vurma'' olayından başkası değildir aslında.

    hayatta kendimize yetecek her şeye sahip olduğumuzu, her şeyi elde ettiğimizi düşündüğümüz zamanlar vardır. kişiden kişiye değişen bir yeterliliktir bu, ve çoğu zaman zenginlik falan da istemez. tatminkar bir ruh hali gelir yapışıverir insana, mutlu olduğunu hissedersin ve sahip olduklarına dönüp bakınca ne kadar şanslı olduğunu düşünürsün. sonra biri gelir bu tabloyu alt üst etme vazifesi üstlenmiş, sen tabii güle oynaya kabul edersin hayatının tam orta yerine onu. daha çok mutlu olacağını düşünmeye başladığın andan itibaren, dibe vuruşun başlamıştır, fark edemezsin.

    sonrası bilindik şeyler işte. farklı şekillerle, aynı sonuç.

    hayatta hiçbir şeyim az olmadı senin kadar,
    ve hiçbir şeyi istemedim seni istediğim kadar..

    vay amk.
  • zeki müren'i severiz dinleriz rakımızla eşlik ederiz arkadaşta bu şarkınında bu dizelerinde hakkını en iyi veren cem karacadır.
hesabın var mı? giriş yap