• japonların ikinci dünya savaşından önce ve savaş sırasında mançurya'da yaptığı tıbbi deneyleri anlatan bir film.
    filmi izlerken kendinizi gerçekten kötü hissediyor ve insanlar üzerinde yapılan deneylere şaşırıyorsunuz.

    ör: bir kadının kollarına uzun süre sıfırın altında donmamış su dökülür.
    daha sonra 35 derecelik bir tanka batırılır bu kollar. orada beş dakika bekletilir.
    kadının kolları sıcak sudan çıkartılır, dirseklerindeki deriden tutulup, o deri çekilir. bir bakmışsınız kadının kemikleri görünmektedir.
    (bkz: mide bulandıran sahneler)

    edit : tun fei mou'nun çektiği güzel ve bir o kadar insanın midesini bulanddırabilecek bir film.
  • ardından üç tane daha devam filmi çekilmiş olan, toplamda dört filmden oluşan bir serinin ilk filmidir. seriler ilerledikçe filmlerdeki sertlik dozajı gittikçe artmış ve çığrından çıkmıştır. günümüz tarihinde bile "benim" diyen gore hastası bir babayiğit bu filmlere mümkün değil kayıtsız kalamaz.
    sinema tarihinde belki hiç bir filmde kullanılmamış bir biçimde işkence, aşağılama, sadizm ve hayvanlık sergilenir. hele el kadar bir çocuğa diri diri yapılan bir otopsi(!) sahnesi vardır ki, kelimeler kifayetsiz kalır. meşhur za ginipiggu serisi bile bu filmlerdeki katıksız korkunç vahşet ve had safhadaki gerçekçiliğin yanında çocuk filmi gibi kalır.
    değil hassas bünyeler, hiç bir insan evladının izlememesi gereken filmlerdir. zaten isteseniz de zor bulursunuz.**

    filmlerin sıramalası şu şekildedir:
    hei tai yang 731 (1988) - men behind the sun - yönetmen: tun fei mou
    hei tai yang 731 xu ji zhi sha ren gong chang (1992) - men behind the sun ii: laboratory of the devil - yönetmen: k.p. cheung
    hei tai yang 731 si wang lie che (1994) - men behind the sun iii: a narrow escape - yönetmen: godfrey ho
    hei tai yang: nan jing da tu sha (1995) - men behind the sun iv: the nanking massacre - yönetmen: tun fei mou

    not: akira kurosawa ustanın bu vahşi filmlerle hiç bir alakası yoktur.
  • "gerçek, gepgerçek, basbaya gerçek bu gördüklerin bak haa" diye bir iddiası bulunmayan, kendi sınıfındaki her istismar filmi gibi o da elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıp olabilecek en gerçekçi görüntüleri çekmek ve biz sinema severlere sunmak gayretini gütmüş olan ve bunu yaparken de, sadece gerçek olaylara dayandığını deklare etmekle yetinen bir film. filmler bütünü.

    yoksa her vahşi filmde gördüğümüz sert sahneler için; "ahaha, feyk len bu" demek abesle iştigal olurdu. bari harbi harbi resmen insan kesip biçselerdi her götü boklu film için. :))

    propagandadır bilmem nedir bilemem, umurumda da olmaz. lakin aynı klasmanda olup da sevip beğenerek izlediğimiz bir çok film (şu mesela) propaganda denilebilecek unsurlar da içeriyor olabilir.
    ee, içersin amına goyem... o propaganda içeriyor diye ben onu izleyince hemen o propagandanın en ateşli taraftarı, savunucusu, önden koşup bayrak sallayanı mı olacağım? lol.
  • yıllardır harddiskimde durur bu serinin filmleri. sapıkça belki de manyakça bir düşünce ancak, bu görüntüler gerçek lan diye kendimi inandırdığımı biliyorum. oldukça ağır görüntülerden bahsediyorum, seyrettiğiniz tüm işkence temalı filmleri bir kenara koyun.
  • ingilizce orjinal adı men behind the sun1-2-3-4 serilerinden oluşan bir film.günlerdir internette bu 4 seriden yaklaşık 10 tane film indirmişimdir.birisinin görüntüleri eksik çıkar diğerinin eklemeleri yanlış olur.bazılarının altyazılarını bile bulmak günlerimi almıştı.filmin ilginçliklerinden birisi 1 ile 2.filmler aynı sahneleri bu kez farklı kişilerin üzerinden anlatmış ki bu nedenle farklı şekilde bitiyor.filmi izleyecekler için belgesel tadında izlenebilecek bir film öyle anlatıldığı gibi ağır görüntüler falan yok.yani film psikoloji filmi gibi saw tarzı gerilim değil.açıkcası film gibi izleyince öyle waaw tadında hiçbir şey yok.ama adamlar kendilerine uygulanan bir katliamı vizyona aktarmışlar iyi ya da kötü ama aktarmışlar.önemli olanda bu zaten.
  • (bkz: birim 731)
  • birkaç sahnesini youtube'da izlediğim (şöyle bi iki dakikalık bir sahne) ve izlediğimden beri ruh sağlığımı iyi hissetmediğim film. bu kadar rahatsız olmamın nedeni filmin gerçek yaşananlardan uyarlanması. umarım gerçek değildir. aklım gitti yeminle. iştah falan kalmadı. normalde neşeli biriyim arkadaşlar hayırdır bir sorun mu var diyorlar, yok sadece uykusuzum diyorum. yoksa bir filmin bir sahnesinin bu kadar çöküntü yarattığını nasıl açıklayayım.

    bir de bu film hakkında ve yaşananlar hakkında acaba japonlar ne tepki verdi çok merak ediyorum. yani ben bir türk olarak gerekçe ne olursa olsun ermenilere yapılanlardan ve yapanlardan rahatsız olan biriyim. yani benim orduma ait bir birim bunları yapsa milletimden tiksinirim. japon olduğum için kendimden nefret ederim. muhakkak bu filmden haberdarlardır ve sormuşlardır ne oldu o birimde diye.

    sırf bu filmden dolayı japonlardan tiksindim. oysa ki ne güzel ne tatlı animeleri var. şimdi açıp bir anime bile izleyemiyorum.

    bilemedim belki de ben çok hassasım.
  • 90'larda televizyonda sansürsüz olarak yayınlandığını hatırladığım film. kanal da muhtemelen tgrt idi.
  • aklı olanın izlememesi gereken film. ha ben neden izledim, son zamanlarda ikinci dünya savaşı ve çeşitli ülkelerde çıkan iç savaşları konu edinen filmler izliyor ve kitaplar okuyorum. bu filmi de o vesileyle izledim ancak izlediğime pişman oldum. devam filmleri de varmış üstelik. onları izlemeyeceğim kesin.

    filmde yapılan tıbbi deneylerin stüdyo ortamında çekildiğinin farkındasınız fakat bunu bilmek izlemeyi kolaylaştırmıyor çünkü biliyorsunuz ki o deneyler gerçekten yapıldı. çocukların iç organları ölmeden çıkarıldı, insanların dondurulmuş elleri ve kolları demir parçasıyla kırıldı ve çok daha fazlası...

    hayvanlar konusunda hassas olanlar lütfen bu kısmı okumasın.

    filmin bir sahnesinde bir kedi, farelerle dolu bir odaya atılıyor ve farelerin kediyi canlı canlı yemesine tanık oluyoruz. evet insanlara yapılan deneyler film icabı ancak o kedinin ve farelerin gerçek olduğu o kadar belli ki. zaten youtube'da biri "the part of the cat is real?" diye sormuş ve "yes" cevabını almış. filmin sonlarına doğru fareler de cayır cayır yanıyor bu arada ve belli ki o kısımlar da gerçek.

    nazi almanyası'nda josef mengele, mançurya'da shiro ishii ve bunlar sadece bildiklerimiz. bilmediğimiz daha ne caniler var kim bilir? dilerim tarih, yenilerini çıkarma fırsatı sunmaz.
hesabın var mı? giriş yap