• tersine dünya. tanrı’yı çoklaştırmak. lezzetli umutsuzluk.

    tanrı, cennette sadece bir şeyi haram kılmıştı, tek bir ağacın meyvesini. böylece bir sabit nokta çevresinde dönebilirdi her şey. bu tanrı’nın tekilliğine de uygundu. tanrı tek ve yasak meyve tekti. tekilliği, ona isim vermek hürriyetiyle insan kavrıyordu –yani tanrı’nın en kudretli vasfını, her şey onun tekilliğinin zıttıydı. böylece tanrı sözüyle bir tek şey kirli, her şey temizdi. utanılacak bir şey yoktu insanın hayatında. meyve ağacı, ağaç cenneti kirli kılmıyordu. tam aksine her şeyi kutsal kılıyordu o.

    insan, o tek ağacın meyvesini yedi. stabiliteyi bozdu ve dengeyi sarstı. kendi tekilliğini yüklendi ve utanıp saklandı. sonunda kendi dünyasına, uçsuz bucaksız yalnızlığına atıldı. bu kavrayışla atıldığı dünyasında haramlar buldu. yeni sabit noktaların çevresinde bir kurtuluş umudu… kurulacak bir kurtuluş. bunlar tanrı’nın tekilliğini hatırlamak demekti. yasak şeylerin tekilliğinde tanrı’nın tekilliğini görebilirdi.

    helal gıda, görüşün bulanmasının, giderek tanrı’nın tekilliğine gözleri kapamanın, tanrı’yı bir ağaç gibi bir kökten büyüyen dallara benzetmenin tarifi olabilir. artık sadece bir kökten gelen bir meyvenin yenilmesi uygundur. gıdanın yetiştirilme, kesilme, pazarlanma koşulları bir dal gibi takip edilebilir. sonunda sadece o gıda tanrı’dan gelmektedir.

    helal olanın tekilliği, her şeyi haram kılmanın yoludur. böylece artık her şeyin içinde bir baloncuktur insanın yaşamı. dünyasının sabiti, içinde değil dışındadır. insan kendi tekilliğinden utanmaz, zaten artık kendi tekilliğini de bulamaz. çünkü çok tanrı vardır artık. helalini kendi koyan insan dünyayı yasak bir meyveye çevirir.

    oysa tanrı'nın yolu tekil olamaz, onun kendisi tekildir. yasak olanın tekilliği de dışımızdaki bir tekillik olamaz, içimizdeki bir tekillik olabilir. içimizde seçmememiz gereken tek meyvenin tekilliği, ölüm meyvesinin.
hesabın var mı? giriş yap