• yun. (herakles + lithos taş) (yapan firmanın verdiği ad) ahşap rende talaşının manyezit bağlayıcı ile birlikte yüksek sıcaklıkta preslenmesi yoluyla yapılan ve yapıda ısı ve sesle ilgili sorunların çeşitli çözümlerinde kullanılan levha. ahşap talaşı manyezitle tümüyle kaplanmış olduğundan, bu levhalar sıvanmasalar bile ateşe karşı koruyucudurlar. heraklit kesilebilen, çivilenebilen ve sıvanabilen bir gereçtir.
  • bir genç adama... hakim heraklit'e..
    yıldızlara ve aşka dairdir...

    1

    şehir
    uzakta.
    genç adam
    ayakta.

    akıyor şehirden geçen nehir
    genç adamın ayakları dibinden.
    genç adam
    piposunu çıkarıyor cebinden
    aranıyor kibritini.

    bakıyor akarsuya
    düşünüyor heraklit'i
    düşünüyor büyük hakim heraklit'i genç adam...

    kim bilir böyle bir akşam,
    böyle bir akşam,
    heraklit alnını
    yeşil gözlü zeytinliklerde akan
    suya eğdi
    ve dedi:
    "-- her şey değişip akmada
    bu hal beni hayran bırakmada.."

    heraklit, heraklit; ne akıştır bu!.
    ne akıştır ki bu, dalgalarında

    dağlıdır alnı en mukaddes putun
    kızgın demir damgasıyla sukutun.

    gebedir her sukut bir yükselişe.
    ne mümkün karşı koymak
    bu köpürmüş gelişe..

    heraklt, heraklit!..
    akar suya kabil mi vurmak kilit?

    şehir
    uzakta.
    genç adam
    ayakta.
    akıyor şehirden geçen nehir
    genç adamın ayakları dibinden.
    genç adam
    kibritini çıkarıyor cebinden
    yakıyor piposunu.
    ...

    böyle bir şiirindedir nazım'ın.
  • cemil meriç'in "nehir gibi akmıyor günler heraklit heraklit" cümlesine feyz vermiş feylezof
  • (bkz: panta rhei)
    (bkz: her sey akar)
  • 1950’lilerden itibaren akademik eğitim sisteminin arkeoloji, tarih ve felsefe bölümlerini tamamen ele geçiren avrupa merkezci tarih akımı ile peydahlanmış yerel helenizm muhiplerinin, eski yunanca latince gramatik isim eklerini türkçe’ye olduğu gibi taşıma sevdalarının kurbanı olan isimlerdendir. onlar bu ismi “herakleitos” şeklinde yazarlar.

    oysa, helenizmi 19. yüzyılda sırf kendi emperyal amaçlı tarihsel ve siyasi doktrinleri için diriltip ayağa kaldıran ingilizler dışında bu abukluğu benimseyen pek yoktur. diğer avrupa dillerinde (fransızca, italyanca, rusça vd.) bile bu yadırganır. ancak antik tarihi ve felsefeyi ingilizce üzerinden öğrenen bizim dangalaklar, bu transliterasyonun evrensel olduğuna inanırlar.

    modern türkçe literatürüne, türkiye henüz yarısömürge olmadan, akademyası da böyle abukluklar üreten -daha doğrusu tüketen- bir yarısömürge akademyası olmadan önceki yıllarda, yani 20’li 30’lu yıllarda yerleşmiş antik isimler ise bu akibetten kurtulabilmişlerdir.

    herodot herodotos, hipokrat hipokrates olmamıştır örneğin. çünkü o yıllarda antik yunanca latince gramatik isim eklerini isimle birlikte çevriye taşımanın havalı bir iş değil, dümdüz hıyarlık olduğunun bilindiği zamanlarmış belli ki.
  • diyalektik düşüncenin temelini ortaya ilk atandır.
  • son meksika çıkmazı podcastinde konu olan düşünür. üzerine dönen geyikler ile güldürmüştür.
hesabın var mı? giriş yap