• şu gencecik yaşımda hissettiğim olay. hiç 50li yaşlara gelmeyecek ve hiç ölmeyecekmiş gibi hissediyorum. hissediyordum. ta ki bu şarkıları dinleyene kadar

    (bkz: kurşuni renkler)
    (bkz: su gibi)
    (bkz: son sardunyalar)
    (bkz: deli gönlüm)
    (bkz: kime kalmış bu dünya)
    (bkz: kaybolan yıllar)

    hepimiz gün geçtikçe yaşlanıyoruz. her geçen gün enerjimizi bir nebze daha kaybediyoruz. her anın her saniyenin tadını çıkarmalıyız. maalesef ne kadar mal mülk sahibi olmayı düşlesek de bizden önce yaşayan insanları düşünmeliyiz. onlardan ne kaldı geriye? hiçbir şey! evet yok oldu hepsi. en azından benim açımdan böyle görünüyor. hiçbir yakınımın ölümünü görmediğim için onlarla öldükten sonra iletişim olayını hiç bilmiyorum. belki de hepsi hala yaşıyordur görmediğimiz bir yerde. kim bilir?
  • bazen gereksiz cesaret verir. o olay nasılsa benim başıma gelmez. bana bir şey olmaz hissi uyandırır.
  • hayatın en garip hissiyatlarından biri.

    hâlbuki zaman su gibi geçecek, benden öncekiler gibi göçüp gideceğim ve belki de yıllar sonra ekşi'deki bu başlığı gören biri bu entry'imi okuyunca benim ondan yıllar önce hissettiğim tuhaflığın tıpatıp aynısını hissedecek.

    hayatı anlamak güç.
  • kişi ölünce de her şey kişinin kendisiyle birlikte öleceği için. bi anlamda doğru bir hissiyat olabilir.
  • şey değil mi bu? hani 7-8 kişiden tek başına dayak yemişsindir. ağzın burnun kan revan içinde kalmıştır. evin yolunu zor bulmuşundur. fakat sabah kalktığında kendini unbreakable gibi hissedersin.
  • hiç böyle hissetmedim. doğanın kanunu bu; üzerine basılıp ezilen çiçekler kadar ömrümüz, bir sıkımlık canımız var.

    çocukken kendimle oynadığım küçük bir oyun geldi aklıma (beyin hücrelerim tam gelişmemişken):
    "derin bir nefes al... ve yavaş yavaş o nefesi ver. başka nefes alma, düşün az önceki son nefesindi."

    (ölmedim)
hesabın var mı? giriş yap