• sevgili nevermind ile beraber kanıtladığımız gerçek. evet, emin olun ki gerçekten hiçbirşey yoktur.
  • (bkz: idea)
  • felsefe kuramına ve matrix gerçeğine dayanarak: "hiç 1 şey var değildir" kelime grubunun günümüz tarzına uygun hali.
  • hayatın aslında kendi beynimizde yarattığımız bi ilüzyondan ileri olmadığını bi daha kanıtlayan fikir/gerçek.
  • yaşamayı beceremediği için onu topyekün yok sayan gerizekalı nihilistlerin çelişkili önermesi.
    zira "hiçbir şey yoktur" önermesinin en azından kendisi vardır, o halde hiçbir şey yok değildir. çözüm koşullu bir biçimde sadece ve sadece hiçlikten hiçliğin çıkar olduğunu kabul etmektir, o da şudur: nihil a nihil; yoksa her şey vardır'a döner iş, çünkü hiçbir şey yoktur diyenlerin başka bir akıma yumuşak geçiş yapabilmeleri mümkün değildir, tek gerçekleri ölüm olur; bunu da yaşadıkça kendini güçlü sayan varlığım kabul edemez!

    nietzsche gibi tutkulu bir adamı da (hatta çeşitli yazılarında yaşamı küçümsüyorlar diye din adamlarına saldırmıştır, o derece yaşamı yaşamdan ötürü sevendir) nihilist sayarak başlıktaki ifadeyi metin aralarında ona söyletmeye çabalayanlara ithaf: #10664557
  • hak ettiği tokat gibi cevabı yakın bir zamanda almış olan önerme
    (bkz: everything is something happened)
  • hiçbir şey yoktur, önermesi binlerce yıl önce radikal septikler tarafından öne sürülmüş olan önermedir ve günümüz nihilizmini anlamakta bize yol gösterebilme niteliğini kaybedeli epeyce zaman olmuştur. varlık var mıdır, sorusuna alternatif bir yanıttır ve daha çok ontolojinin konusun içinde yer alır. modern nihilizmin varlıkla bir alıp veremediği olmadığı açık olmalıdır. modern nihilizmin varlık gerçekten var mıdır, sorusundan çok , insan yaşamının anlamının ne olduğu sorusuna yönelik bir cevap olduğu kabul edilmeli ve bu çerçevede değerlendirilmedilir.
  • hiçbir şey yoktur önermesini septiklerde ancak şu şekilde kaynaklandırmak mevzubahistir; pyrrho (i.ö.365-270) ve okulu, hatta okulundan çıkma diğer isimler hep bizim adlandırmamız ve anlayabilmemiz üzerinde durmuşlardır, bu açıdan bakıldığında "hiçbir şey yoktur" ile pyrrhocu "biz şeylerin doğasını bilemeyiz, duyumlarımız bize yalnızca onların görünümleri hakkında fikir verebilir" anlayışının örtüşmesi imkansızdır.

    pyrrho ve okulunda "eğer duyum, tüm bilgilerimizin kaynağı ise, duyumlarımızın dışına çıkamadığımıza göre; nesnelerin duyumlarla uzlaşıp uzlaşmadığını nasıl bilebiliriz?" sorusu tartışılırken, en nihayetinde düşüncelerimizin ve duygularımızın gelişimiyle, doğruyu yanlıştan ayırabilmek için herhangi bir mutlak ölçüte sahip olamadığımıza varmışlar, bu da doğrunun ölçütü olarak her duyumu kabul eden epikurosçular ve doğruyu sadece aklımız tarafından onaylanan duyumları ön plana çıkararak bulan stoalılar arasında kuşkucu düşünürler ne onu ne bunu seçmişlerdir. ölçüt güvenilir değildir, onların önermelerini "hiçbir şey yoktur" önermesine kaynak ilan etmek zordur; çünkü varlığın var olup olmadığı problemi yanında görünümün uygun dille adlandırılması problemi çarpışmaktadır. ikinci türden problemi arresilaus ve carneades'te görürüz. carneades bizim hiçbir şeyi kanıtlayamayacağımızı söyler, bunun agnostik bir tavır olduğu aşikar, bu hiçbir zaman nihilizmin babalığını vermez ona.

    frank thilly şöyle der bir yerde (a history of philosophy); "eğer hiçbir şey bilmiyorsak, bir an için hiçbir şey yokmuş gibi yargılamalarımıza ara vermemiz gerekmektedir... ahlaksal konularda bilginin kesinliği söz konusu değildir." (nihil a nihil/1'de bunu ahlaki açıdan belirtmiştim)

    modern nihilizm ile (yukarıda da belirttiğim gibi) carneadesçi "kanıtlayamama" problemi bir yerde örtüşür, http://www.epps.com/pointofview/ adresinde buna temas edilmiş, hem de egzistans açısından. "var olmak" ve "varlık" problemleri burada da karşımıza çıkar, modern nihilizmin anlamlandırma problemi işte bu yüzden carneades'e yaklaşır, ama bu yaklaşım bana kalırsa nihilizmi septiklerle bağdaştırmamız için yeterli veri değildir. zaten sonraki dönem kuşkucularından aenesidemus ve sextus'la öne sürülen bilginin belirsizliği yine tartışma konusu olmuştur. aynı nesneler farklı varlıklara farklı görünmektedir. aynı kişi, farklı duyumlara sahipken, onları farklı olarak algılayabilmektedir. aslında bu yeni kuşkuculuk çok da berikinden farklı şeyler söylememiştir, sadece descartes'a kadar özellikle de hiristiyanlığın karşısında sen tanrıya ve kiliseye kuşkuyla yaklaştığın vakit kellen gidiyordu, zaten descartes'ın çağında kilisenin gücü kırıldığından, kuşkunun boyutu "tanrıdan kuşkulanmak" a kadar varabilmişti. bu biraz da seçmecilik yani eklektik tavrın da etkisini gösterir.

    hadi modernini geçtik ya postmodern nihilizm'e ne demeli?

    ciddiye alan varsa buyursun, şuna bir göz atsın:

    http://www.doubter.net/id22.html
hesabın var mı? giriş yap