hikaye
-
oyku..
-
palavra, inanılmayan durumlarda kullanılan sözcük.
-
olmus ya da olmasi muhtemel olaylari duz yazi ile anlatan kisa edebiyat turu.
hikayede cogu zaman tek bir olay anlatilir. icinde hicbir olay anlatilmayan hikayeler de vardir. ele alinan kisilerinse hayatlarinin belli ve kisa bir ani islenir karakterler bir yonleri ile tasvir edilir. romanlardaki gibi ayrintilara gidilmez -
renan bilekin leke adlı albumunun kapanış şarkısı.
biri gelir açar perdeyi
biri seyreder alemi
biri gelir ışıgı yakar
biri sadece alkışlar
biri zaten hiç konusmamıstır
biri uzaktan hep bagırır
biri gülerken aglatır cogu zaman
biri sadece dudagını ısırır
bu hikaye başlıyor
ve hayat insandan daha hızlı gidiyor
biri gelir çeker perdeyi
biri zaten çoktan gitmiştir
biri gelir söndürür ışıgı
biri bilir ki işi bitmiştir
bu hikaye burda bitiyor
ve hayat insanın çok vaktini alıyor. -
cahit kulebinin bir siiiri...
ayni siir isigin yansımasi adli gurup tarafindan bestelenmistir..
senin dudakların pembe
ellerin beyaz,
al tut ellerimi bebek
tut biraz!
benim doğduğum köylerde
ceviz ağaçları yoktu,
ben bu yüzden serinliğe hasretim
okşa biraz!
benim doğduğum köylerde
buğday tarlaları yoktu,
dağıt saçlarını bebek
savur biraz!
benim doğduğum köyleri
akşamları eşkıyalar basardı.
ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
konuş biraz!
benim doğduğum köylerde
kuzey rüzgârları eserdi,
ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır
öp biraz!
sen türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!
benim doğduğum köyler de güzeldi,
sen de anlat doğduğun yerleri,
anlat biraz! -
bir modern sabahlar şarkısı, websitesinde* hikaye adıyla geçmektedir.
sözlerini de yazayım tam olsun:
günaydın, dün naaptın?
ya koşturdun ya boş durdun
farketmez
bölündün çarpıldın eksildin toplandın
dün naaptın
günaydın, dün naaptın?
bi bak aynaya
ay ay aynada kim var karşında
dinle... şş... ne diyo sana?
aslında çok kolay lay lay lay
çok kolay
çünkü hep aynı ay ay ay
hikaye
o halde nedir? nedir ki?
bir tek aşk şiirdir gerisi hikaye
hikaye. -
çoçukları uyutmak için birebirdir.
-
anladik, uzakta bir parilti var ve
lirler de kırık
huzun ve ölüm e$ittir hırs oluyor orada
metrelerce geceye sarkıtılıyoruz
eski birer iki ölü gibi $akaklarda mor damarlar
yetmiyor zaman dağınık dü$leri
köreltilmi$ gözleri sahiplenmeye
ve devam ediyor hayat
en lazim yerinden hızla incelmeye
kucuk iskender -
o kibrit yakma sesi sigaradan çekilen ilk nefes süper.. bu ege denen adam şarkı yazmalı aslında...
-
eğer kalplerimizi onlara açarsak bizi derinden yaralayacak hikayeler vardır. bakın - burada iyi bir adam var, kendinin ve arkadaşlarının açısına göre iyi; karısına karşı sadık ve samimi, küçük çocuklarına tapar ve onlara karşı cömerttir, ülkesini sever, işini elinden geldiği kadar titiz yapar. bu nedenle, hızlı ve verimli, yahudilerin kökünü kazır. onları yatıştırmak için geri planda çalan müziğin değerini bilir. yahudilere duşlara girerken kimlik numaralarını unutmamalarını tavsiye eder - onlara duştan çıktıktan sonra birçok kişinin numaralarını unuttuğunu ve yanlış elbiseleri aldığını söyler. bu onları sakinleştirir. duşlardan sonra hayat olacağına dair kendilerini temin ederler. adamımız vücutların fırınlara götürülmesiyle ilgilenir; ve eğer kendini kötü hissettiği bir şey varsa , o da iğrenç mahlukları gaz temizlemenin onu etkilemesine izin vermesiydi. bilirdi ki , eğer gerçekten iyi bir adam olsaydı dünya bu pisliklerden kurtulduğu için memnuniyetten başka bir şey duymazdı.
hiç kimse bir ada değildir , demişti john donne , ve bu doğru değildi. eğer ada olmasaydık , başkalarının trajedilerinde kaybolur , boğulurduk. diğerlerinin trajedilerinden kendi ada doğamızla ve öykülerin basmakalıp şekil ve biçimlerinden dolayı , yalıtıldık. şekil değişmez , doğmuş olan bir insanoğlu vardır , yaşar , daha sonra şu ya da bu şekilde ölür. işte. boşlukları kendi deneyimlerinizle doldurabilirsiniz. herhangi bir hikaye gibi bayağı , herhangi bir yaşam kadar eşsiz.
bireyler olmadan sadece rakamları görürüz; bin ölü, yüz bin ölü , " kayıplar bir milyona kadar çıkabilir." istatistikler hikayelerle insana dönüşürler. ama bu bile bir yalandır , çünkü uyuşmuş ve amaçsız bir yığın insan acı çekmeye devam ederler. bakın , çocuğun şişmiş karnını , gözlerinin kenarına uçuşan sinekleri ve iskeletimsi kol ve bacaklarını görün ; onun ismini , yaşını , rüyalarını , korkularını bilmek sizin daha iyi hissetmenizi sağlayacak mı? onu içeriden görmek? ve eğer daha iyi hissetmenizi sağlıyorsa , yanında tozların içinde yatan bir çocuğun çarpık , şişmiş karikatürüne benzeyen kızkardeşine haksızlık etmiş olmuyor musunuz? ve eğer gerçekten onların durumlarını anlıyorsak , onlar artık biizm için aynı kıtlıktan etkilenen diğer bin çocuktan , sineklerin etrafta kaynayan milyonlarca yavrusuna yiyecek olacak diğer bin genç hayattan daha mı önemli oluyorlar?
bu acı anlarının etrafına kendi sınırlarımızı çizeriz, kendi adalarımızda kalırız ve bizi yaralamazlar.
hikayeleri yabana atmayın.kurgu eserler , bizim bu diğer kafalara, diğer yerlere sessizce girmemize ve onların gözlerinden dışarı bakmamıza izin verir. sonra , öykünün içinde ölmeden önce dururuz ya da başkası adına ve zarar görmeden ölürüz. öykünün ötesindeki dünyada sayfayı çevirir ya da kitabı kapatırız ve kendi hayatlarımıza devam ederiz.
bir diğeri gibi olan, diğerine benzemeyen bir yaşam.
neil gaiman - amerikan tanrilari
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap