• yirmibesinci uluslararasi istanbul film festivali inde gösterilen bertrand tavernier 'in 2004 yapımı son filminin adı.filmde, kamboçya'ya evlat edinmek üzere giden bir fransız çiftin ,yaşadığı zorluklar ve bürokrasi ile mücadeleleri anlatılıyor.
    sinematografik özellikleri dışında,herhangi bir şekilde uluslararası evlat edinme prosedürü ile ilgilenen herkes için ,belgesel niteliği de taşıyabilecek kaçırılmaması gereken bir film.
  • batılı ülkelerin daha normal işleyen bürokratik sistemlerine karşılık, "üçüncü dünya ülkeleri" adını verdiğimiz bölgelerde bürokrasi çoğu zaman bir modernleşme, merkezileşme projesi içerisinde devletin batılı modelleri taklit ederek organize oluşuyla ortaya çıktığından batılının anlayamadığı garip kurallarla işliyor. devlet memuruna yeterli maaşı veremeyince, tanıdık sahibi olmak, torpil sahibi olmak veya "bahşiş" vermek gibi eskiye ait ilişkiler ağı modern kurumun içerisinde bambaşka kurallar yaratıyor. ortada gene bir mantık, bir nedensellik, bir işleyiş var, ama bu işleyiş modern kurumdan beklendiği gibi olmadığından batılının gözüne yozlaşmışlık, korrupsiyon olarak gözüküyor. işin zor kısmı tabii, tüm o işleyişin bir takım adı konulmamış ritüellerle işlemesi. "istemem yan cebime koy"ların, "kırtasiye parası lazım"ların hepsi bürokrasinin rüşveti yasaklayıp devlet organlarını "namuslu memur" fikri üzerine kurmuş olmasından dolayı ortaya çıkmış ve yerlilerin çoğu zaman daha kolay anladığı şeyler. allahın fransızı istemem yan cebime koydan ne anlasın? tam anlamıyla çaresizlik yaşıyor.

    bürokrasinin yayılması da ilginç. yani kamboçyada evlat edinilecek çocuk sayısının fazla olması orada biraz alaycı olursak bir "pazar" yaratıyor. ama çocukları bariz bir şekilde satılacak mala dönüştürmek skandal olacağından, işin başına devlet geçiyor. ama ortada gene bir arz talep durumu var. bu da zaten rüşvete temayülü olan bürokratik sistemi daha da karmaşık hale getiriyor.

    tüm bu açılardan holy lola'yı batılının üçüncü dünya serüveni filmi olarak görebiliriz: insani bir mesele, evlat edinme isteği ile bu ülkelere ve onların kendi işleyişlerine olan yabancılık yanyana. tüm bu hengamede tavernier'nin rüşvet sistemini tukaka etmemesini, sadece fransız çiftin şaşkınlığını ve çaresizliğini göstermesini güzel buldum. batıdan kopya bürokratik sistemin kamboçya'da batıdaki gibi işlememesi gayet normal. batıdan ithal demokrasi aşısının ırak'ta çok rahat tutacağı gibi naif bir fikirle hareket eden amerika'nın ve genel olarak batının bu ülkelere bakışı hakkında fikir yürütebiliyoruz film üzerinden.

    bunun dışında avrupa sinemasının bence holivuda göre gerçek üstünlüğü üzerine de düşünülebilir: tavernier diye bir adam, kamboçyaya gidip evlat edinmeye çalışan fransız bir çift hakkında bir film çekiyor. bu filmde ne richard gere'ın çindeki insan hakları sorununu aksiyon dolu bir trajediye çevirip konuyu ilginçleştirme ne de ekstradan bir egzotik ülkede macera havası var. çok basit bir hikaye çok mütevazi ve esprili bir şekilde anlatılıyor. günümüzde holivudda çekilen filmlerin romandaki gibi orjinal bir hikaye yerine hep bir kalıba uyması zorunluluğuna karşı çok müthiş bir özgürlük bu bence. holivud böyle bir film çekse, misal son blood diamond'daki gibi hem janr kalıplarından, hem aksiyondan, hem trajediden faydalanıp filmi bir yardım kuruluşunun sponsorluğunda "elmas kaçakçılığı problemine eğilen bir film" diye pazarlamak zorunda. tavernier ise böyle bir kriz havasından, batılının üçüncü dünyaya sadece "vah vaah, ne kötü şeyler yaşanıyor dünyamızda" diyebilmek için bakıp olayı bir vicdan masturbasyonuna çevirmesinden uzak bir şekilde, daha ziyade anlamaya çalışarak anlatıyor hikayesini. sözü çoğunlukla kamboçyalılara bırakıyor.
hesabın var mı? giriş yap