• tam adi homo ludens oyunun toplumsal işlevi üzerine bir deneme olan johan huizinga'nin kitabi.
  • oyunu oldukca genis bir anlamda tanimlamaya calisan sahisin kitabi...
    johan huizinga 'ya gore birbiriyle itisip kakisan iki kopek yavrusu oyun oynuyordur..
  • 60'lı yıllarda constant(ressam)'ın ütopyası new babylon'da önerilen,birincil amacı üretmek ve yaratıcılık olan "oyun oynayan,eğlenen insan"
  • insan dogustan homo ludenstir, yani oynayan insandır.
  • bazi bedenlerde cm ile tutusan icsel atesi ortaya cikaran insanlar
  • (bkz: oyun)
  • " insan düşüncesi zihnin bütün hazinelerine egemen olduğunda ve yeteneklerinin tüm görkemini hissettiğinde bile bütün ciddi akıl yürütmelerin dibinde hala problemli bir tortu kalır.
    kesin bir yargının ilanı, kişisel bilinç tarafından tamamen ikna edici olarak kabul edilemez.
    yargının sendelediği bu noktada mutlak ciddiyet duygusu yok olur.
    belki de bu durumda, bin yıllık her şey boşuna sözü yerine her şey oyun sözü kendini dayatır ve bu yeni sözün vurgusu daha olumlu olur..."
    diyor johan huizinga..

    ben de kendisine naçizane

    "aşk oyunu buna derler güzelim
    seçmelisin birini
    bir şöyle bir böyle derken
    kaçırıp harcarsın sevgi(li)leri" diyorum müsadenizle..

    insanoğlu kendi yaşamsal varoluşunu anlamlandırabilmek adına, binlerce yıldır tüm silahlarıyla saldırıyor evrenin bilinmezliğine..
    ışığın tayfıyla ilkin yedi ve daha sonra da kendi içinde milyarlarca renge bölünen çok çeşitlilik, beraberinde anlamlandırma çabalarını da çeşitliyor..
    zihnini kullanan materyalistler, sezgisel akarlara kapılırıverip, denizin masalını yazanlar, ya da hali hazırdaki bu masallara inananlar... insanın bir kaşif olduğunu, hem kendisini hem de olup biteni keşfedebileceğini düşünenler.. ve ne olup bittiğinin farkında bile olmayan medeniyet tutsakları...

    -biten yiten- herşeye rağmen düşümde düşünüyorum da, hepimiz öyle ya da böyle aynı oyun'un içerisindeyiz... mızıkçılığın lüzumu yok...

    misal sen.. orda öylece durmaktan sıkılmadın mı?

    haydi pabucu yarım, çık dışarı oynayalım...
  • kitlesel ve kültürel bir fenomen olarak oyunun doğası, özellikleri ve konumu hakkında yerinde saptamalar ve hoş metaforlar (ki kitaba göre dil, metaforlu bir şey olduğundan,imadan yan anlamdan geçilmediğinden komple oyundur) barındırarak başlarken, ikna olmayanlar için örnekler kısmına geçişi ve tam da bu kısımda savaşın, hukuğun, felsefenin, sanatın ve bilimum sosyal aktivitenin özünde oyun olduğunu iddia ederken yürüttüğü mantıkların ve tümevarımların sinan sağıroğlu'nu aratmayacak derecede koşullanmışlığı ve zorlamalığının getirdiği sıçışla (burada plotlach diye efekt veren bir sıçış düşününüz) beraber, sadede gel tandanslı okurda "he canım he" dürtüsünü düdükleyen ve fişekleyen, ekonomistlerin ekonominin bilimliğini insanı bir matematik bombardımanı içinde kaybederek kurtarışlarına benzer bir şekilde antropoloji-etimoloji bombardımanıyla tezine destek ararken okurla beraber kendisi de kaybolan bir kitab. az çok ünlü olmasını da türünün ilk örneği olmasına, ve üzerinde çok kılas duran latince bir isme sahip olmasına verebiliriz. ki türünün ilk örneğini yazan huyzinga beyin,o dönemler tezine argüman ararken ne kadar kasıldığını, o antik kültür senin, bu kuntik ayin benim gezişini düşündükçe üzülmeden edemiyorum, ah diyorum yohan, ışık hızının gününü gün ettiği günümüz cyber toplumunda yaşayabilseydin de, wow ları second life ları görüp işte bu beeeeea diyerek göçebilseydin alemlerden.
hesabın var mı? giriş yap